31.Bölüm

2 2 0
                                    

Güven, sonu olmayan bir uzay boşluğu gibiydi. Bir insana ömrümüz boyunca bir çok kez güvenebilirdik fakat hiç biri o insana karşı duyduğumuz ilk güven gibi olamazdı.

Hayatım bir karanlıktan ibaretti aslında. Ne yazık ki ben her geçen gün o karanlıkta boğuluyor gibi hissediyordum. Yaşanmışlıklar mı ağır gelirdi insana yoksa hayatta kalmak için verdiği mücadele mi? Bende bu sorunun cevabı yoktu. Her soruya bir cevap bulan zihnim konu kendim olunca kapılarını kapatıyordu. Oysa ki biz insanlar her zaman başkalarına yardımı olan insanların kendilerine de yardım edebileceğini düşünürdük. Oysa ki Herkesi iyileştiren bir doktor bile konu kendisine geldiğinde kendi ameliyatını kendisi yapamazdı değil mi?

İnsanlar her zaman fazla meraklı olmuşlardır. Bir olay olduğunda insanların duyguları o an için önemsenecek bir şey değildir onlar için. Tek istedikleri o olayı tamamen öğrenmek ve dedikodusunu yapmaktır. Sanırım onları bu sebepten aldıkları zevkten dolayı yargılamamalıydık. Sonuçta her koyun kendi bacağından asılırdı.

Masada ki herkesin yüzünde aynı ifade vardı. İhanete uğramışlık. Kabul ediyorum, böyle bir şeyi onlardan saklamamamız gerekirdi fakat verecekleri tepki bariz bir şekilde ortadaydı.

"Sayenin anlattıkları doğru mu?" Sayenin gözlerine baktım. Daha doğrusu bakmaya çalıştım çünkü gözleri yerdeydi. Kimseye bakamıyor, suçlu bir çocuk edasıyla yere bakıyordu. Aden sinirle masaya vurmuş ve öfkeyle bağırmıştı.

"Cevap versenize! Neden susuyorsunuz?" Yağız büyük bir pişmanlıkla Adene bakmış ve ayağa kalkmıştı.

"Aden, bak gerçekten özür dilerim. Bizim sizi kandırmak gibi bir niyetimiz yoktu-"

"Yoktu öyle mi? O yüzden mi günlerdir herkesin size karşı olan şüphesine rağmen susuyorsunuz?" Adenin öfke ve alayla karışık ses tonu ortamı daha da gererken bende ayağa kalktım.

"Kızacaksan bana kız. Onu susturan bendim" yağız her ne kadar konuştuğumuzu saklamış olsa da söylememesi için onu durduran bendim. İlk zamanlarda söylemek istememiş sonra ise görevi bitirmeyi beklememiz gerektiğini söylemiştim. O da beni dinlemişti. Suçsuz demiyordum fakat burada kızılacak bir kişi varsa o kişi bendim. Onun tek suçu beni dinlemekti.

"Peki neden Asya? Neden yaptın bunu? Neden görüştüğünüzü bizden saklama gibi bir düşünceye düştünüz? Ne garip değil mi? Asla yalan söylemeyeceğini düşündüğümüz insanın bizden bir şeyler saklaması" onlardan bir şey sakladığım yalan söylediğim anlamına gelmezdi. Elimle yağızı gösterdim.

"Onun için gözyaşları dökerken gelip sana yağızla konuşuyoruz mu dememi bekliyordun? Bunu dediğim de tepkin ne olurdu Aden?" Aden sinirle masaya bir kez daha vurmuş ve bana doğru gelip tam karşımda durmuştu. Bende aramızda ki sandalyeyi çekmiş ve yüzüne bakmıştım. Bir kaç saniye gözlerime baktıktan sonra gülmeye başlamıştı fakat gözlerinden yaşlar akıyordu.

"Her zaman böyle olmak zorundasın değil mi? Her zaman haklı Asya Erdem! Duygularını bile ifade etmeyi bilmez! Neden mi? Çünkü o böyle bir insan! Ne susuyorsun? Kendini savunsana! Kendini savunmaman da haklı olduğunu mu gösteriyor yoksa?"

Kırgındım. Saye her ne kadar söylediklerinde haklı olsa da bu şekilde herkesin içinde konuşması içimde bir şeylerin kırılmasına sebep olmuştu. Aden, bana kızmakta sonuna kadar haklıydı. Ama ne yazık ki bazen sözler bir yaradan daha acıtıcı olabiliyordu. Ağlamıyordum, fakat bu üzülmediğimi göstermezdi değil mi? Öyleyse neden bana her sinirlendiklerinde duygusuz olduğumu söylüyorlardı? Beni hiç mi tanımamışlardı?

"Susuyorum çünkü haklısın. Bana istediğini demekte özgürsün Aden" Aden sinirle beni itince masaya çarpmıştım.

"Ben susmanı istemiyorum! İkinizin de susmasını istemiyorum! Açıklama istiyorum ya ben! Neden yaptınız? Neden ya neden! Teyzenin amcanın söylediklerine sürekli susması ve karşılık verememesi hoşuna gitmiyorken şimdi sen neden susuyorsun Asya?" Kaşlarımı çatıp Adene 'ciddi misin?' der gibi baktım. Konu teyzeme nasıl gelebilirdi? Bilerek falan mı yapıyorlardı? Bana her kızdıklarında illa ailemden vurmak zorundaydılar değil mi?

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin