Neden yaşadığımı ben bile bilmiyordum. Şimdi düşününce hayatım bana o kadar kötü geliyordu ki ne zaman kendime yaşamak için bir sebep arasam sonuç hüsran oluyordu. Sırtımı dayayacak kimsem yoktu başta, ailem diyebileceğim insanlar yoktu, teyzem ve amcam vardı tek fakat onlar yaşamam için bir sebep değildi. Ne dostum vardı ne de güvendiğim biri. Dertlerim bile içimde tuttuğum kapalı kutudaydı. Kimse o kutuyu açmaya yeltenmiyordu, ben ise sadece o kutuya daha fazla yük bindirmekten başka bir şey yapmıyordum.
Fakat artık öyle değildi. Önce dostlarım girmişti hayatıma, kardeşim bile diyebileceğim kadar yakındı onlar bana. Sonra ise sevdiğim adam girmişti. Ne yaşarsak yaşayalım ne o beni bırakmıştı ne de ben onu. Aramıza giren tüm sorunları bile bir şekilde halletmeyi başarabilmiştik.
Alper ile bizimkilerin yanına geri dönerken içimde tarifsiz bir heyecan vardı. Ne o konuşuyordu nede ben. İkimiz de biraz önce olanların şokunu henüz atlatabilmiş değildik. Özgür ve saye aynı arabaya binmişlerdi. sanırım kavga edeceklerdi çünkü ikisi de birbirlerine yalnız kaldıkları saniye bağıracak gibi görünüyorlardı. Aden ise moral bozukluğuyla yağızın arabasına binmişti. Sanırım onlara Alper ile barıştığımızı söylemek için doğru ânı beklemeliydim. İkimiz de arabaya bindiğimiz andan beri sessizdik. Barıştığımız halde niye sessizdik biz? Bu sessizlik bir süreden sonra kabak tadı verdiği için konuya bodoslama daldım.
"Ne düşünüyorsun?" Tamam biraz fazla klişe bir soru olabilirdi fakat ikimizde de öyle bir ruh hâli vardı ki sanki hiç barışmamışız gibiydi.
"Seni, bizi, az önce olanları" cevabı içimde tarifsiz bir heyecana sebep olurken yutkunup ona baktım. Ona döndüğüm anda o da bana dönmüştü.
"Biz barıştığımıza eminmiyiz?" Alperin sorusu bir an için sorgulamama sebep olmuştu. Bu adam durduk yere niye böyle bir soru sormuştu?
"Ne alaka?"
"Sen şuan ikimizin de birbirini seven iki sevgili gibi durduğunu düşünüyor musun?" Yani sanırım düşünmüyordum. İkimiz de fazla uzaktık çünkü bu ikimize de garip geliyordu.
"Ne yapalım Alper? Ne istersin?" Alper bir anda elimi tuttu ve kendine doğru nazikçe çekip dizinin üstüne koyduktan sonra elini elimin üstüne kapattı.
"Şimdilik bu yeterli" gülümseyip önüme döndüğüm sırada gülüşümü izlediğini biliyordum. Ona teyzemin cinayetinin nasıl yaşandığını, ne olup bittiğini sormamıştım. Bir gün tabiki de bunu soracaktım fakat ben Alpere güveniyordum. Onun teyzemi öldüreceği ihtimaline bile inanasım gelmiyordu çünkü o böyle bir insan değildi. Hem gerçekten katil olsaydı yüzüme bakmaya cesareti olmazdı.
Oysa ki ben bana her baktığında gözlerinde ki o saf aşkı görüyordum. Bana aşkla bakıyordu fakat bu aşk herkesin yanındayken kendini göstermiyordu. Gizliydi sanki, tek benim görmemi istiyordu o duyguyu. Bilseler bile o duyguyu görmesinler istiyordu.
Eve geldikten sonra Alper arabayı durdurmuş ve ikimiz de arabadan inmiştik. Herkes sinir bozukluğuyla birbirine bakarken sanırım aralarından en rahatları bizdik.
"Hadi Asya bir an önce eve gidelim de şu gerginliği üzerimizden atalım!" Sayenin ima dolu sesiyle özgür kaşlarını çatıp ona baktı.
"Bence de Asya siz bir an önce eve gidin de ortam daha fazla gerilmesin!" Ben tam ağzımı açıp konuşacağım sırada duyduğumuz sesle hepimizin gözleri Şükriye babaanneyi bulmuştu.
"Oo nerden böyle gençler? Allah sohbetinizi arttırsın" abimin alay ve kinaye dolu sesi kulaklarımı doldururken den ne diyebileceğimi düşünüyordum. Gerçekten üçümüz de elbiseliydik ve yanımızda Alperler vardı. Saat gecenin bilmem kaçıydı ve doğal olarak bizim burada ne işimiz vardı? Şükriye babaanne ile göz göze geldiğimiz sırada hiç bozuntuya vermeden herkese tek tek baktı. Ardından gözleri en çok kızlar ve benim üzerimde oylandı. Ellerini beline koyup gözlerini kısarak yüzümüze baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitHerkes isterdi sevdikleriyle mutlu olmak. insan sevdiği biri yanındayken kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu, Fakat hayat insanlara her zaman mutlu olmaları için bir şans vermezdi. katili bulduktan sonra hayatının bir düzene girdiğini sanan Asya...