8.Bölüm

2 2 0
                                    

Bazen unutmak gerekirdi çünkü Unutmayan insan hayatı boyunca acı çekerdi. Acılarımızdan kaçamazdık fakat her gün hatırlayarak kendimize daha fazla acı çektirmemizin de doğru olduğunu düşünmüyordum. Bazı şeyleri akışına bırakmak gerekirdi 'gitmek sadece bir eylemdir, unutmak ise kocaman bir devrim' demiş nazım hikmet.

Unutmak kolay değildir fakat acılarını unutan insanlar kendilerini daha iyi hissederler çünkü artık hayatta kendilerini yıpratacakları bir an kalmamıştır.

Elimde ki anahtarı kapının anahtar deliğine soktum ve iki kere çevirdikten sonra kapıyı açıp içeri girdim. İçerden televizyon sesi geliyordu. Büyük ihtimalle saye televizyon izliyordu çünkü Aden televizyon izleyen bir insan değildi. Yorgun adımlarla içeri girdim ve kendimi koltuklardan birine attım.

"Hoşgeldin hayatım" boş bakışlarımı sayenin üzerinde gezdirdim. Kırk yıldır evli kocalar gibi ayağını uzatmış televizyon izliyordu ve bana hayatım demişti. Bir an bu düşünceyle yüzümü buruşturdum. Aden mutfaktan çıktı ve Sayenin önüne çay koydu. O an sayenin önüne geçtiği için saye eliyle git işareti yapmıştı.

"Kız çıksana en güzel yerindeyim" gerçekten evde yatan emekli kocalara benziyordu.

"Asya sana da çay getireyim mi?" Başımı iki yana salladım. Bugün kafamı hiç bir şeye veremiyordum ve açıkçası hiç bir şey yiyesim de gelmiyordu.

Aden koltuklardan birine oturdu ve bir bacağını diğerinin üzerine atarak televizyonda gezdirdi bakışlarını. Bende bakışlarımı televizyona çevirdim ve ekranda bir kaç mücevher gördüm. Altında iki gün sonra olacak olan müzayededen bahsediyordu. Aden bir anda elini hızla telefonuna attı ve ekranda bakışlarını gezirdikten sonra yutkunup bir daha televizyona baktı. Birden ayağı kalktı ve eliyle televizyonu gösterdi.

"Sanırım ipucunu buldum!"

Cebimden telefonumu çıkarıp ipucuna baktım. Sanatların barındığı yerden bahsediyordu ve özel bir gecenin yıldızı diyordu. Bakışlarımı tekrar habere çevirdim ve gösterecekleri mücevherlere baktım. Bir tanesi özel olarak getirilmişti ve kasada saklanacağı söyleniyordu. Kolye ay şeklindeydi ve elmaslarla kaplıydı. Ekrana daha dikkatli baktığımda ay şeklinde ki kolyenin elmaslarının buğulu bir şekilde durduğunu fark etmiştim.

Elmas daha parlak olurdu ve ışıldardı, fakat kolye de ki elmaslar hem az ışık yansıtıyor hem de buğulu gibi görünüyordu. Tabi bunu dikkatli incelemeyen kişiler anlayamazdı. Sahte bir elmasla çevrili kolye neden müzayede çıksın ki? Hem de kilitli kasada saklanacak kadar neresi değerli olmuş olabilir?

"İyide zibilyon tane mücevher var orda ne bilelim hangisi doğru olan"

"Kasada saklanan büyük ihtimalle, elmasları sahte" ikiside yüzüme gözlerini kırpıştırarak baktılar.

"Sen onu buradan nasıl anladın sorması ayıptır?" Sayenin meraklı sorusuyla cebimden Ay desenli kolyenin fotoğrafını gösterdim.

"Elmasları fazla parlak değil, fotoğrafta bir sorun da olabilir fakat sadece bir kolyenin kasa da saklanması da saçma. Diğer kolyeler şahsen daha gösterişli duruyor" Aden heyecanla ellerini birbirine çarptı.

"Müzayedeye mi gidiyoruz yani?" Saye ona bakıp göz devirdi ve yanında ki yastığı Adene fırlattı.

"Hemen sevinme geri zekalı! O müzayedeye büyük ihtimal zengin insanlar gidecek. Yani kılık değiştirmemiz gerekiyor, bizi oraya bu tiple kimse almaz" Aden kendini bir anda koltuğa bıraktı.

"Yuh ama ya! Değiştirmeden gitsek olmuyor mu?"

"O kolyeyi gidip parasıyla alacağımızı düşünmüyorsun değil mi?" Aden şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Hırsızlık yapacağımızı düşünmüyordu anlaşılan. Bence o kolyeyi çalmak hırsızlığa girmezdi çünkü gerçek bile değildi.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin