21.Bölüm

3 2 0
                                    

Siz hiç başkaları tarafından anlaşılmak istediniz mi?

Siz bir şey demeseniz de onların sizi anlamasını beklediniz mi? Ben bekledim. Çünkü bana göre bir insana gerçekten değer verirseniz onu anlamanız gerekirdi. İnsanlar aslında bu konuda ikiye bölünüyordu, yakınını anlayarak destek olanlar ve 'anlatmazsan seni anlayamam' diye çıkışanlar.

Bileklerime takılan kelepçeye kaydı bakışlarım. Belki de bu sefer katil olarak suçlanan kişi benimdir? Kim bilir, belki de bu sefer ben ne abime ne de Alpere cevap veririm. Tıpkı onların bana cevap vermediği gibi.

"Neden onu götürdüğünüzü öğrenebilirmiyim?" Yağızın meraklı sorusuyla kadın polis onu cevapladı.

"Bizim bir bilgimiz yok, karakolda öğrenirsiniz" ben polis arabasına bindirilirken son gördüğüm şey ise Yağızın hızla arabasına doğru ilerlediğiydi.

Adenin Ağzından

Asya ve yağız yanımızdan ayrıldıktan sonra özgür ve Alperin arkalarından şüpheyle baktığını fark etmiştim. Bu ikisi nedense bu günlerde hem yağıza hem de Asya'ya sürekli şüpheyle bakıyorlardı. Dört kişi kalmış birbirimize bakarken saye bir adım öne attı.

"Deniz kenarına falan mı gitsek? İyi gelir" herkes sayeyi onaylamıştı çünkü şuan gidecek ya da yapacak bir şey yoktu. Dersim üç saat sonraydı ve kampüse üç saat önceden gitmemin bir mânası yoktu.

Deniz kenarına geldikten sonra hepimiz denizin havasıyla durgunlaşmıştık. Özgün ara da sayeye attığı kaçamak bakışları fark edince hem onları yalnız bırakmak hem de düşünmek adına yanlarından uzaklaştım ve kayalardan birine oturup deniz dalgalarını izlemeye başladım. Kısa bir süre sonra yanıma birinin oturduğunu fark etmiştim ve bu kişi Alperden başkası değildi.

"Dertli görünüyorsun" bakışlarımı ona çevirdim. Onun da benden aşağı kalır bir farkı yoktu.

"Çünkü dertliyim, sen değil misin?" Düşünmeden cevapladı sorumu.

"Evet, ben de dertliyim" bir şey demeden önüme döndüm. Kısa bir süre sonra aklıma takılan soruyla Alpere tekrar dönmüştüm.

"Neden Asyanın peşinden koşmuyorsun?" Alper tek kaşını kaldırıp yüzüme sorgularcasına baktı.

"Senin de saye gibi bana nefretle bakıp Asya'ya yaklaşmama mı istemen gerekmiyormuydu?" Omuz silktim. Ben saye değildim, Alper her ne kadar Asya'yı üzmüş olsa da kendi de üzülmüş olmalıydı. Çünkü bırakılmak kadar gitmek de zordu.

"Ben saye değildim, ayrıca Asya'ya arada attığın kaçamak bakışları fark ediyorum. Onu seviyorsun ve acı çekiyorsun. Sana tavsiyem ne kendine ne de Asya'ya bunu yapma" bir kere daha aynı konuyu konuşmuştuk Alperle fakat o gün Alper söylediklerimi aldırmamış ve yağız konusunu açmıştı.

"Bu tavsiyeyi kendi de mi versen acaba? Çünkü sen ve yağız da aynı durumda gibisiniz"

yağız...

Ona restoranda söylediklerimden sonra bir daha konuşmamıştık. Beni şaşırtan kısım ise peşimden hiç gelmemesi ve sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi davranmasıydı. Belkide beni artık sevmiyordu?

"Beni bilmem de yağızın bu durumda olduğundan emin değilim" Alper sorgularcasına yüzüme baktı.

"Sana bunu düşündüren nedir?"

"Peşimden hiç gelmemesi ve hiç bir şey yaşanmamış gibi davranması. Sevseydi çabalardı Alper, bu yüzden ikidir sana aynı şeyleri söylüyorum. Asya için çabala çünkü belli ki onu çok seviyorsun" Alper acıyla güldü ve Denize çevirdi bakışlarını.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin