41.Bölüm

3 2 0
                                    

Bir deniz kenarındaydım. Kayalıklardan birine oturmuş ve ayaklarımı sarkıtmıştım. Tek olduğumu düşünürken yanımda hissettiğim bedenle bakışlarım ona dönmüştü. Yüzünü her zaman ki gibi gene görememiştim. Kız ona baktığımı fark edince bana bakmış ve gülümsemişti. Yüzünü göremiyordum fakat gülümsediğini önceden biliyor gibiydim.

"Buraya geldiğimiz için mutluyum!" Ben de gülümseyip başımı sallamıştım. fazla heyecanlıydım.

"Evden çıkmak için nasıl bahaneler uydurdum bilemezsin!" Ben sözlerim üzerine yanımda ki kişinin gülmesini beklemiştim fakat gülmemişti.

"Farkındayım Asya, buraya benim için geliyorsun. Ben kendimi daha iyi hissedeyim diye ama bunu yapmak zorunda değilsin. Annen buraya geldiğini öğrenirse çok kızar" elimi boş ver dercesine sallamıştım.

"Kızmasını takıyor olsaydım burada işim olmazdı Doğa" doğa! Karşımda ki kişi kızdı fakat kim olduğunu bilmiyordum. Onu tanıyormuş gibiydim aslında fakat zihnim yüzünü görmeme engeldi.

"Bana Doğa diyen tek kişisin, neden doğa diyorsun?" Ona bakmayı kesip bakışlarımı denize yöneltmiştim.

"Çünkü Doğa hırçınlık anlamı veriyor bana göre. Ne yaşadığını bilmesem de seni üzen şeylerin farkındayım ama bir gün güçlü olacağına inanıyorum. Doğa da ki canlılar hep birbirleriyle mücadele eder savaşırlar. Sen de seni üzen şeylerle savaşacaksın ve bir gün bir Doğa kadar özgür olacaksın buna inanıyorum" Doğa söylediğim şeylerle gülümsemiş ve bana sıkıca sarılmıştı.

"Bir şeyleri anlamasan da tedavi etme huyuna bayılıyorum Asya! İyiki varsın!" Gülümseyip bende ona sarıldım.

"Sen de iyiki varsın!" Doğa birden benden ayrılmış ve yüzüme durgun bir ifadeyle bakıyormuş gibi hissetmeme neden olmuştu.

"Bir gün sen de bana sırtını dönmezsin, değil mi Asya?" Başımı iki yana sallayıp gülümsemeye çalıştım. İçten içe bu korkusunun nedenini anlıyor gibi hissetmiştim fakat bunu bilmiyordum!

"Sen benim kardeşimsin Doğa! Seni asla bırakmam" Doğa'nın sözlerimle gülümsediğini hissetmiştim.

"Bu saatten sonra bırakacak olsan bile sonuçlarına katlanırsın Asya Erdem!" O gün ikimizin de gülüşüp saatlerce orada oturduğumuzu düşünüyordum.

Bir anda suratıma yediğim yastıkla gözlerimi bıkkınlıkla aralamış ve bana yastık fırlatan şahısa çevirmiştim bakışlarımı.

"Gelin hanım saat kaç oldu ama hâla yatıyorsunuz! Kalkın ve derhal hazırlanın yarın Düğününüz var ve daha bir gelinliğiniz bile ortalıkta yok!" Sabah sabah sayenin dırdırıyla uyanmak çekilecek çile değildi doğrusu. Yataktan bıkkınlıkla doğrulurken bir anda kucağıma konulan tepsiyle bir tepsiye bir de Adene baktım.

"Hemen kahvaltını etmen gerekiyor çünkü bugün çok işimiz var" bıkkınlıkla suratımı asmış ve Adenin önüme koyduğu tepsiden bir kaç salatalık ve zeytin yiyip ayağı kalkmıştım. Dün bütün gün saye davetiyelerle ilgilenmiş, Aden asistanım olarak mekan dekorları için sevda açıkgözle görüşmüş, yağız sahte bir nikah memuru ayarlamakla uğraşmıştı. Alper ile ben ise sevda açıkgözle görüşmüş ve mekanla ilgili ödemeleri halledip çıkmıştık. Kadının söylediği fiyatı duyunca her ne kadar bu fikirden caymak istesem de Alper beni son anda durdurmuş ve kadına parayı ödemişti. Pamirin söyledikleri her ne kadar arada aklıma gelip moralimi bozmuş olsa da bunu fazla kafaya takmamaya çalışmıştım. Oyunu bildiğini ise diğerlerine söylemeye zaman bulamamıştım çünkü dün bütün gün onlarla ne zaman konuşmak istesem 'işlerim var' gerekçesi altında cümlelerimi ağzıma tıkmışlardı.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin