60.Bölüm

2 2 0
                                    

Geçmiş insanın hayatta ki en büyük sınavıydı. Bir insanı sevmediği şeylerle ve ya zoruna gidecek bir hareketle sınayabilirdiniz fakat konu eğer geçmişiyse işte o zaman paramparça olurdu insan. Korkardı ilk, geçmişini tekrar görmekten o kadar çok korkardı ki aynı şeyleri yaşamak bitirirdi o insanı. Sonra kabullenemezdi. O değil derdi, ben şuan aynı şeyleri yaşamıyorum derdi. Fakat ne kadar inkâr etse de karşısında ki görüntü karşısında zihin delirecek kıvama geliyordu.

Her insanın bir yarası vardı, önemli olan o yaranın deşilmemesiydi çünkü deşilen yarayı tedavi etmek zordu. Hem de çok zor...

Beni kolumdan tutup zorla yürüten adamların yüzlerini göremiyordum. Nereye götürdükleri konusunda da bir fikrim yoktu. aklımda ki tek kişi ise sayeydi.

Ona ne yapacaklardı?

Ya korkarsa? Yanında ben de yoktum artık! Nasıl başa çıkacaktı? Buradan bir an önce kurtulmamız lazımdı.

"Nereye götürüyorsunuz beni?" Sinirle çıkan ses tonum üzerine beklentiyle beni götüren adamlara baksam da ikisinden de ses çıkmamıştı. Etrafı dolduran tek ses sayenin bağırma sesleriydi. Bir kapı açıldığında kaşlarımı çattım. O sırada adamlar beni içeri doğru itmiş ve kapıyı yüzüme kapatmıştı.

Beni neden bu karanlık odaya attıklarını bilmiyordum. Gözlerim ışığa fazla alıştığı için karanlığa alışmam sanırım biraz zaman alacaktı. Yerden yavaşça doğrulup ayağa kalktığım sırada duvarın tavana yakın olan bölmesinde ki küçük demirlikleri olan o pencereden mavi bir ışık geliyordu. Işık az da olsa bulunduğum odayı aydınlatıyordu.

Gözlerim odanın karanlığına yavaş yavaş alışırken ileri de duvarın kenarında bir şey fark etmiştim. Bir siyahlık vardı fakat ne olduğunu çıkaramıyordum. Ne olduğunu anlamak için ona doğru bir kaç adım ilerledim. Attığım son adımda ayağımın altında hissettiğim şeyle korkuyla ayağımı geri çekmiştim. Yerde parlayan bir şey vardı daha dikkatli bakınca o parlayan şeyin bir bıçak olduğunu anlamıştım.

Kanlı bir bıçak...

Kaşlarımı çatıp bıçağın burada ne işi olduğunu anlamaya çalışırken bir anda aklıma gelen düşünceyle gözlerimi irileştirmiş ve az önce dikkatimi çeken o siyah şeye bakmıştım. Omzundan sarkan saçları vardı, bedeni ince gibiydi...

Korkuyla yutkunup içten içe düşündüğüm şeyin olmamasını diledim ve ona doğru bir kaç adım daha attım. O küçük pencereden yansıyan ışık o şeyin saçlarına yansıyordu. Ayağımla ayağını dürttüğüm sırada yerde ki şey kıpırdamış ve yüzü göz önüne sunulmuştu.

O an yerde yatan şeyin gerçek bir ceset olduğunu anlamış ve korkuyla nefes almayı bile unutmuştum. Gözleri açık ölmüştü ve bana bakıyordu tıpkı annem gibi. Gözleri, saçları ve üzerinde ki giysilere kadar tıpkı annem gibiydi. Onu gördüğüm son anda ki gibiydi.

Kafamı duvara çevirdiğim anda duvarda kan izlerinin olduğunu fark ettim. Kanlı el izleri vardı bazı yerlerde, bazı kısımlarında ise kan sıçramış gibiydi.

Bir kaç adım geriye gittiğim anda ne yapacağımı bilemiyor gibiydim. O an ayağıma gelen bir şeyle gözlerim yere odaklandı. Cam kırıkları vardı yerlerde. Tıpkı o gece eve gittiğimde gördüğüm manzara gibi!

"Hayır" diye fısıldadım sessizce. Ardından sanki bu gerçek değilmiş gibi başımı iki yana salladım.

"Gerçek değil, hepsi bir oyun" korkuyla karışık bir sinirle kapıyı yumrukladığım sırada zihnimde o günün her saniyesi bir film şeridi gibi geçiyordu sanki.

O gün eve büyük bir üzüntüyle girmiştim. Neden üzüldüğümü bilmiyordum fakat annemlerin izni olmadan çıkmıştım evden. Eve geri döndüğümde kendimi azar yemeye hazırlıyordum fakat dış kapının açık olduğunu görünce şaşırmıştım. Annem eve toz giriyor diye kapıyı açık bırakmayı sevmiyordu. Sürekli ev temizlemeyi seven bir kadın hiç bir zaman olmamıştı.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin