Yaşamak ne demekti? Bir insanın bedenen yaşaması ruhen de yaşadığı anlamına gelmiyordu. Belkide bazı insanlar bu yüzden kalpsizdir, bedenen burada olsalar da ruhen kendilerini çoktan toprağa gömdükleri için. Peki bir insanın ruhunu öldürmek için ne yapmak gerekirdi? O insanın ruhunun ölmesi için ne yaşaması gerekirdi?
"Gene daldı" duyduğum sesle başımı sayeye çevirdim. Ona baktığımı fark edince gülümsedi ve omzuyla omzuma vurdu.
"Sonunda gerçekliğe döndün" ona cevap vermedim ve mezarı Kazan bizimkilere baktım. Her ne kadar şaka yaparak ve gülerek mezar kazsada yağızın içinde ne fırtınalar koptuğunu anlamak zor değildi. Düşünceli görünen Özgür arada yağıza bakıp laf çarpıyordu fakat onunda kafasına taktığı şeyler olduğunu fark edebiliyordum.
Alper...
Ona tokat attığım günden sonra bir diyaloğa girmemiştik. Aynı ortamdaydık ama değil gibiydik de aslında. İkimiz de birbirimize nasıl davranmamız gerektiğine karar veremiyorduk. Ona kızgındım ama ortada bir katil vardı ve oyunu oynamak için birlikte olmamız gerekiyordu. Ona bağırıp kızamıyordum çünkü ortada bir katil olmasa burada bir saniye bile durmayacağını düşünüyordum.
İyi de davranamıyordum, o da aynı şekilde hiç birşey olmamış gibi davranamıyordu. İkimizde birlikte bir çıkmaza girmiştik ve kurtulması, dikenlerle kaplı bir yolda ayakkabısız yürümek kadar zordu.
"Oha!" Yağızın bağırıp mezardan uzaklaşmasıyla bakışlarım o yöne kaydı. Mezarı kazmışlardı ve içerisinde iskelet duruyordu. Saye çığlık atıp iki üç adım geriye doğru giderken Aden öylece donup kalmıştı.
"Bu gerçek değildir umarım" özgürün mırıltısıyla yutkundum. Oldukça gerçek duruyordu ve iki yıl önceki cinayetleri düşününce bu iskeletin gerçek olma olasılığı gittikçe artıyordu.
Havada nedense sis vardı, ve gittikçe sisin fazlalaştığını fark etmiştim. Bir anda arkadan gelen bir çatırdama sesiyle kızlar korkuyla yağız, Alper ve özgüre baktılar. Hepsi önümüzdelerdi ve arkamızda hiç kimse yoktu...
Saye ve Aden arkalarına baktıktan sonra korkuyla birbirlerine dönüp çığlık attılar ve farklı yönlere doğru koşmaya başladılar. Tabi saye sanırım benimde hayatımı kurtarmak istemiş olacak ki benimde kolumdan tutup çekiştirmeye başlamıştı.
"Saye dursana!" Mezarın bilmediğim taraflarına doğru koşmaya başlarken bir anda durdu. Ben duruyor diye sevinirken geldiğimiz yöne doğru koşmaya başladı.
"Buradan çıkmalıyız!" Beni öyle bir çekiştiriyordu ki sanarsın hayatımı kurtarıyordu. yağızların olduğu yere geri döndüğümüzde bir anda karşımızdan bize doğru gelen Adene baktım.
"Saye dur!" Durmadı. Daha hızlı koşmaya başladı ve korktuğum şey başıma geldi. Adenle çarpışıp üçümüz de yeri boyladık.
"Kızlar-" özgür tam bir şey diyecekti ki saye tekrar kalkıp kolumdan tutunca bu sefer ben ona güç uyguladım ve koşmasına izin vermeden onu durdurdum.
"Lan bir koşmasanıza!" Sinirle bağırmıştım çünkü bu iki geri zekalı yüzünden yere düşmüştüm ve üzerim hep toprak olmuştu. Bakışlarım gülerek videomuzu çeken yağıza kaydı. Yerde bulduğum taşı sinirle ona fırlattım.
"Sende çekme şunu!" Yerimden kalktım ve üzerimi silkeledikten sonra saye ve Adenin birbirlerine korkuyla bakmaya devam ettiklerini fark etmiştim. Göz devirdim ve sesin geldiği yöne doğru ilerledim.
"Asya dur, Çok tehlikeli!" Cevap vermedim ve sesin geldiği yere ilerleyip bir mezarın dibinde oturmuş patisini yalayan kediyle karşılaştım. Kaşlarımı çattım. Bu kedinin mezarda ne işi vardı? Yere eğildim ve kedinin başını okşadım. Uysal bir kediye benziyordu, ilk kafasını okşamama izin vermiş ardından tüylerini kabartıp yüzüme sinirli bir ifadeyle bakarak elimi çizmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitHerkes isterdi sevdikleriyle mutlu olmak. insan sevdiği biri yanındayken kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu, Fakat hayat insanlara her zaman mutlu olmaları için bir şans vermezdi. katili bulduktan sonra hayatının bir düzene girdiğini sanan Asya...