Bazen acılarıma ortak olacak, ortak olmasa bile bana acılarımı unutturacak birini isterdim yanımda. Fakat bulamazdım çünkü beni iyileştirecek kimse yoktu. Saye ve Aden, onlar zaten acı çekiyordu. Onlara hissettiğim şeyleri anlatmak sadece kafalarında bir doluluğa sebep olurdu. Beni anlarlarmıydı? Belki. Peki ben onlardan medet umuyormuydum? Asla.
Ben her üzüldüğüm de yanımda biri olsun istemiştim, herkesi iyileştirmeyen zihnim sadece kendine yakın gördüklerini iyileştiriyordu fakat aynısı benim için söz konusu değildi. İnsan bazen kendi üzüntülerinin çaresini bilse de düşünse de o çareyi başkasından duymak istiyordu. Ne yazık ki benim hayatımda böyle biri yoktu, kimse beni anlayamazdı.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü ben her zaman bir şeyleri boşveren taraf olmuştum. Biri bana bir yanlış yapıyorsa o an onu önemsemez ama her zaman içimde tutardım. Tıpkı Adenin bana attığı tokat gibi. Tıpkı sayenin kırıcı sözleri gibi. Tıpkı Alperin benden vazgecişi gibi. Hiç bir şeyi unutmaz aynı zaman da o düşüncelerle kendimi boğardım aslında. İşte bundandı duygusuzluğum, işte bundandı fazla gülüyor olmayışım. Gülmeyi unutmamıştım fakat zihnim ne kadar kabul etmek istemesem de kendine yapılan şeyleri asla unutmamış ve her geçen saniye farkında olmadan beni biraz daha içinde ki karanlığa hapsediyordu. Bazen ise o karanlığa kapılmayı o kadar çok istiyordum ki.
Ama benim sevdiklerim vardı değil mi? Onları bırakıp gitmek, onları üzmek gibi bir bencilliği kendime nasıl yapabilirdim? İnsanlar beni her ne kadar incitiyor olsa da ben dik durmak ve o sözlerini ya da hareketlerini unutmak zorundaydım.
Ben bana yapılanları sindirip ayakta durmak zorundaydım.
Kahvaltı edebileceğimiz bir mekâna gelmiş ve siparişleri vermiştik. Şimdi ise oturmuş yemek yiyorduk. Özgür birden kollarını masaya dayadı ve yüzümüze baktı. Yüzünde ki ciddi ifadeden dolayı biz de yemek yemeyi bırakmış ve beklentiyle özgüre bakmaya başlamıştık.
"Dün gece sevda açıkgöz'ü araştırdım. Kendisi bir düğün salonunun görevlendirmesinde yer alıyor" yağız çenesini eline yaslayıp merakla aklında ki soruyu sordu.
"Nasıl bir görevlendirme?" Özgürün cevabı gecikmemişti.
"Yani salonu dekorize edip düğün boyunca garsonları görevlendiriyor falan. Ona ulaşmak istiyorsak çakma bir düğün dekorize etmemiz gerekiyor yani" tek kaşımı kaldırdım.
"Kim olacak o kişiler?" Sayenin heyecanla sorduğu soru ile özgür kafasında ki planı söyledi.
"Şimdi şöyle ki o mekanda yapılan başka bir düğüne katılsak bile sevda açıkgöz ile bir iletişim hâlinde olamayız. Düğünü bizim ayarlamamız şart çünkü kendisiyle sadece o an yüz yüze olabiliyoruz. Bilekliğini çalacağımız için oradaki kameraları devre dışı bırakmam gerekiyor. Ama bunu buradan yapamıyorum çünkü kameralar hakkın da farklı bir sistem gerçekleştirmişler. Yani kameraları hack'lemem için orada olmam gerekiyor. Ben bu işi hallederken Aden ve yağızın parti boyunca sevdayı gözlemesi gerekiyor, kadının hareketlerine kulak vermeli ve ona göre bize bilgi vermelisiniz. Ve ekstra bir bilgi daha, düğünde ki garsonlardan sorumlu olduğu için sevda açıkgöz resmi bir üniforma giyecek ve o salonda kesinlikle takı takmak yasak. Yani yağız ve Aden onu izlerken saye ise giyinme odasına sızıp o bilekliği ele geçirmeye çalışacak" geriye Alper ve ben kalmıştım. Aklımda ki şeyin olmaması için içimden dualar ederken yağız sırıtarak bir bana bir de Alpere baktı.
"Alper ve Asya ne yapacak?" Soruyordu falat cevabını biliyor gibiydi. Özgür büyük bit ciddiyetle bir Alpere bir de bana baktı.
"Düğün sahipleri siz ikiniz olacaksınız" Alperle ikimiz de aynı anda birbirimize baktık. Kaşlarımı çatıp özgüre döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitHerkes isterdi sevdikleriyle mutlu olmak. insan sevdiği biri yanındayken kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu, Fakat hayat insanlara her zaman mutlu olmaları için bir şans vermezdi. katili bulduktan sonra hayatının bir düzene girdiğini sanan Asya...