45.Bölüm

2 2 0
                                    

Küçükken annem bana her zaman düşünmek için kendime süre tanınmamı isterdi. 'Bir olay olduğunda hemen tepki gösterme, kendi köşene çekil ve sadece iç sesini dinleyip düşün' bana aynen böyle söylerdi. Ben annemin bu isteğini anlamamıştım ve doğruyu söylemek gerekirse uygulamamıştım da. Oturup düşünmek bana o zaman saçma gelirdi, yapılan bir haksızlık bence susmak için yeterli değildi. Haksızlığa kimse susmamalıydı bende susmuyordum. Bana karşı yapılan her bir hareketin, her bir darbenin karşılığını veren bir insandım ben.

Hani olur ya bazen anneler kızlarına bir uyarıda bulunur ama tabi kızlar -bende dahil olmak üzere- asla annelerinin sözünü dinlemezler. Sonunda ise annelerinin uyardığı şey başlarına gelince tek bir şey söylerler.

'anne, sen haklıymışsın'

Hiç bir zaman düşünmeye gerek duymayan, direk harekete geçen, tepkisini koyan ben annemin ilk defa ölmek için yalvardığı gün odama çekilmiş ve bütün gece karşımda ki duvara bakarak düşünmüştüm. Düşündüğüm şey annemin neden bunları çektiğiydi? Abimle beni alıp gidebilirdi, babamdan boşanabilirdi ya da şiddete uğradığıyla ilgili bir ihbarda bulunabilirdi ama o bunların hiç birini yapmamış o gece sadece ölmek için Allah'a yalvarmıştı. Şimdi hatırlayınca merak etmiştim doğrusu.

Annem o gün ölmek için Allah'a yalvardığında abimle beni arkadasında bırakmayı göze almışmıydı? O an bir kere bile bizi içinden geçirmişmiydi?

"Ne oluyor lan burada? Ne evlenmesinden bahsediyorsunuz siz?" Abimin sinirle merdivenlerden inip görüş açımıza gelmesi üzerine yutkunup sessiz kaldım. Ona ne diyeceğimi bilemiyordum. Daha yeni Alperlerle olmamızı sindirmiş ve aramızda ki buzları eritmişken bir yenisini daha eklemiştik işin içine!

Sıkılmıştım aslında...Sürekli abimle kavgalı olmaktan, sürekli birileri ölecek diye kaygılanmaktan, sürekli birilerinin dediklerini yapmak zorunda kalmaktan, yalan söylemeyi sevmediğim hâlde yalan söylemek zorunda kalmaktan. Sayıp sayamadığım daha bir çok şeyden sıkılmıştım. Bitsin istiyordum artık, mutlu ve huzurlu bir hayatım olsun istiyordum. Sevdiklerimin yanımda olduğu ve tek kaygımın hayat koşulları olmasını istiyordum. Fakat bu malesef ki şuan için asla olamayacak bir şeydi.

"Asya bana cevap ver kızım, evlendiniz mi gerçekten?" Bir yandan Efsun abla diğer yandan abim. İkisi de öyle bir dikkatle bakıyordu ki Alper ile bana ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Ay sizde kaldınız kapıda canım, geçin içeriye konuşalım. Tüm bina rahatsız olmasın şimdi" sayenin neşeli ses tonuyla Alper ile ben kapıdan çekildik. Ortamı yumuşatmak için gülümsüyordu fakat faydası yoktu. Abim eve girdikten sonra bana dik dik baktı ve salona doğru ilerledi. Kapıyı arkalarından kapattığım sırada Alper derin bir nefes aldı.

"Ne yapacağız şimdi?" Fısıldayarak konuşuyordu. Sesini benden başka kimse duymuyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Bilmiyorum"

"Sen zaten anca katil hakkında fikir yürüt! Farkındaysan şuan içeri de iki bomba var. Biri annem diğeri abin!" Kaşlarımı çatıp Alpere baktım.

"Davetiyeyi ortalığa koyan sensin! Ayrıca o davetiyenin senin evinde ne işi var?" Alper ofladı.

"Salak yağız göndermişti, bakıp fikrimi söylemem için" göz devirip başımla salonu işaret ettim.

"Neyse ne, daha fazla dikkat çekmeden içeri girsek iyi olacak" tam salona doğru gideceğim sırada Alper kolumdan tutup durdurdu. Yüzüne 'ne oldu?' dercesine bakıyordum.

"Ne söyleyeceğiz?" Açıkçası bunu bende bilmiyordum! Gerçeği söylersek çıkmaza girerdik çünkü düğün tamamen bir görev amaçlı düzenlenmişti. Yalan söylersek de nasıl bir yalan uydurabilirdik ki?

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin