Bir bataklıktaydım. Kimsenin yardımının işe yaramayacağı ve durduğum sürece daha fazla batacağım bir bataklık. Yanımda kimse yoktu, çünkü ben herkesi sırtından vurmuştum değil mi?
Tek yapmam gereken sanırım artık kendimi karanlığa teslim etmekti. Belki korktuğum karanlık baştan beri benim arkadaşımdı...
Odamdaydım ve bir kabustan uyanmıştım. Kabusum tüm sevdiklerimi kaybettiğim üzerineydi ve oldukça gerçekçiydi. Nefes nefese uykumdan uyandığım anda karşımda ki tavana baktım bir süre, hiç bir şey demiyor sadece nefes nefese alnımdan akan terlerle duvara bakıyordum.
Düşüncem mi? Hayır o da yoktu. Hiç bir şey düşünmüyordum. Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve ayağa kalkıp odamdan çıktım. O an fark ettiğim detay evin karanlık olmasıydı. Sanki kara bulutlar çökmüştü üzerine, beyaz duvarlar bile evi aydınlatmıyordu. En kötüsü ise evde benden başka kimsenin olmamasıydı...
Ayaklarım beni banyoya götürdü. Banyoya girdiğim anda üç defa yüzüme su çarpmış ve ayna da kendimle göz göze gelmiştim. Göz altlarım oldukça belliydi, fazla zayıflamış görünüyordum. Ter rengim bile solmuştu. Tam o an arkamda birinin daha belirdiğini fark ettim. O aynı bana benziyordu...hatta benzemekle de kalmıyordu, o bendim...
Ayna da onunla göz göze geldiğimiz anda benden daha sağlıklı durduğunu fark ettim. Siyah saçları yüzünün birazını kapatıyordu ve gözlerin de bir nefret var gibiydi, sürekli duygusuz görünen gözlerime inat onun gözleri nefret saçıyordu.
"Sen-sen de kimsin!" Sesim titriyordu. Ondan tırstığım bariz belliydi aslında. Kollarını göğsünde birleştirdi ve bana baktı. Gözlerimin tam içine.
"Beni tanımıyor musun?" Neyin içine düştüğümü bile bilmiyordum.
"Sen, bensin" başını hayır dercesine iki yana salladı. O an ayna da ona bakmayı bırakıp arkamı döndüm ve onunla yüz yüze geldim.
"Hayır ben sen değilim! Ben sen olsaydım beni hatırlardın!" Onu nasıl hatırlayacağımı düşündüm o an. O bendim, tamamen üzerindekiler bile giydiklerimle aynıydı.
"Seni neden hatırlamam gerekiyor? Kimsin sen?" Bana doğru bir kaç adım attı ve tam karşımda durdu.
"Bencilin tekisin! Hep kendini düşündün! Kendini düşünmüyor olsaydın bu halde olmayacaktık! Her şey senin suçun!" Benim suçum olan şey neydi? Neyi unutmuştum ben? Kaşlarımı çatıp olanlara anlam vermeye çalıştım.
"Ne dediğini anlamıyorum" kolumu tuttu ve sıktı. Bir acı hissetmedim. Bana acı vermiyordu, kolumu tuttuğunu biliyor ve görüyordum fakat hissedemiyordum.
"Senden nefret ediyorum" bir insan kendinden nasıl nefret edebilirdi ki?
"Benden nasıl nefret edebilirsin, sen bensin!" Kolumu bıraktı ve benden uzaklaştı.
"Hayır, ben sen değilim. Ben senin unuttuğun hayatın bir parçasında yer alıyorum!"
Yataktan sıçrayarak uyanmıştım. Başımda Aden ve saye duruyordu. Yüzlerini gördüğüm anda bunun bir rüya olduğunu anlamış ve içten içe rahatlamıştım.
"Asya iyi misin?" Adenin yüzünde ki ifade endişeli görünüyordu. Onları korkutmuş olmalıydım.
"İyiyim, sadece bir kabus" saye omzumu sıvazladığı esna da aklıma rüyamda ki kızın söyledikleri geldi. Bir şeyleri unutmuştum, hayatımın bir bölümünü unutmuştum. Bana böyle demişti ve her şeyin benim suçum olduğunu iddia etmişti. Gerçekten unuttuğum bir anı varmıydı yoksa bu sadece bir rüya mıydı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitHerkes isterdi sevdikleriyle mutlu olmak. insan sevdiği biri yanındayken kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu, Fakat hayat insanlara her zaman mutlu olmaları için bir şans vermezdi. katili bulduktan sonra hayatının bir düzene girdiğini sanan Asya...