9.Bölüm

3 2 0
                                    

Bir insanı affetmek kolaymıydı? Affetmek, sekiz harften oluşan ve basitçe telaffuz edilen bu kelime çok büyük bir anlam ifade ediyordu. Biz insanlar aslında bize karşı yapılan hataları kabullenirdik, onları affetmezdik ki. Eğer affetmiş olsaydık bize yapılan hataları unutmamız gerekmezmiydi? Hatalar unutulmazdı, hataları unutulmaz yapan şey ise o hatayı yapan kişiydi.

Birini affettiğin zaman yaptığı hatayı da unutmak zor olmuyordu. Lakin konu affettiğini sandığın ama sadece yaptığı hatayı kabullendiğin kişiye gelince hayatının her anında o hatayı hatırlıyor hatta bazen o insanın yüzüne bile vurabiliyorduk.

"Lütfen bana bunu giyeceğimi söyleme!" Bir elimde ki elbiseye bir de sayeye baktım. Bugün okul yoktu ve saye bütün gün yanına Adeni alıp alışverişe çıkmıştı. Ben gitmek istememiştim ve bunun yerine evde kalmayı tercih etmiştim. Şuan keşke saye ve Adenle birlikte gitseydim diyordum çünkü sayenin gösterdiği elbiseyi pek giyme taraftarı değildim.

Siyah bir elbiseydi, göğüs dekoltesi vardı ve sırtı bağlamalıydı. aynı zamanda etek kısmı uzundu ve yere değiyordu. Yere doğru uzanan uzun bir yırtmacı vardı. Saye elbiseye beğeniyle baktı.

"Mükemmel bir parça bir kere!" Elbiseyi çevirdim ve sırt kısmını sayeye gösterdim.

"Sırtı yok bunun! Malzemeden çalmışlar bildiğin" saye göz devirdi ve sırt kısmında ki ipleri gösterdi.

"Görmüyormusun var işte sırtı" göz devirdim. O sırada Aden poşetten kırmızı bir elbise çıkarmış ve bana göstermişti. Elbise kısaydı ve zaten kısalığının yanında bir de yırtmacı vardı. Askılı bir elbiseydi ve göğüs dekoltesi fazla olmasa da derindi. Kumaşı satendi ve uzaktan bile göz alıcı duruyordu. Sanırım bunu saye giyecekti.

"Bence sayenin elbisesine bakıp öyle konuş Asya" gerçekten de Sayenin elbisesi benimkinden daha beterdi. Fakat şöyle bir sorun vardı ki saye zaten elbise giyen bir insandı, özellikle de yazın hiç çekinmeden istediği şekilde elbise giyer hepsini de üzerinde taşırdı. Fakat ben elbise giymeyi sevmiyordum, giysem bile çok nadir olurdu ve sırt dekoltesi olan ya da göğüs dekoltesi olan bir elbise hayatta tercih etmezdim.

"Bence ikimizin de elbisesi çok güzel Asya, hepimiz duş aldığımıza göre Aden öncelikle senin makyajını yapalım diyorum çünkü en kısa sürecek olan makyaj seninki. Aden başını salladı ve makyaj masasının önünde ki sandalyeye yerleşti. Saye yaklaşık beş dakika da Adenin yüzüne sade bir makyaj yapmıştı. Son olarakta Adenin kafasına siyah uzun bir peruk taktıktan sonra kafasında düzenli bir topuz yapmıştı.

Sıra bana gelince yerimden kalktım ve sandalyeye yerleştim. Saye yüzme bakıp gülümseyince ister istemez yüzümü değiştireceğini anlamıştım. Önce fondöten sürmüş ardından kapatıcıyla göz altlarımı kapatmıştı. Elmacık kemiklerimi allıkla biraz pembeleştirmişti. Kırmızı mat bir ruju da dudağıma yaydıktan sonra göz makyajına geçmişti. Göz makyajını genellikle siyah tonlarıyla yapmıştı. Siyah tonlarıyla bir far sürmüştü ve göz pınarlarımı beyaz farla patlatmıştı. Eyeliner da sürdükten sonra yüzüme beğeniyle baktı.

"Mükemmel oldun!" Bir anda yüzüme baktı ve bir şeyi unutmuş gibi kaşlarını çatıp masanın üzerinden rimel aldı ve kirpiklerime sürdü.

"İşte şimdi hazırsın hayatım sadece tek bir şey kaldı" tek kaşımı kaldırdım.

"Neymiş o?" Lens kutusunu çıkardı ve bana gösterdi.

"Saçmalama hayatta sokmama ben o şeyi gözüme" saye göz devirdi ve bana doğru bir kaç adım attı.

"Abartma Asya alt tarafı lens" başımı hiddetle iki yana salladım. O sırada saye lens kutusundan bir tane lensi elime almıştı. Gördüğüm kadarıyla lens mavi renkteydi.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin