Birine gereğinden fazla değer vermek aptallıktı. Bu hayatta her şeyi kendimize yaptığımız gibi birine gereğinden fazla değer vermek de bizim kendimize yaptığımız kötülükten başka bir şey değildi. İnsanların asla unutmaması gereken şey ise kimsenin mükemmel olmadığıydı, her insanın küçük de olsa içinde kötü bir düşünce veya nefret vardı. Önemli olan bunu bilip yaşamaktı, ilişkilerimizi bu düşünceye göre kurmaktı.
Çünkü bir gün karşımızda ki kişinin düşüncelerini öğrenince en çok üzülen gene bizlerdik. O bizim hakkımız da ki düşüncelerinden pişman değildi belkide, ama biz insanlar beklemediğimiz bu duygu karşısında oldukça yıpratırdık kendimizi.
"Abi arabayı daha hızlı sürermisin lütfen!" Adenin ağlamaktan gözleri şişmişti ve şoföre yaklaşık beş dakikadır aynı şeyleri söylüyordu. Adam artık illallah ederek Adene döndü.
"Ablacım seni de anlıyorum ama istanbul trafiği diye bir gerçek var, gidebildiğim kadar hızlı gitmeye çalışıyorum" Aden bir cevap vermedi. Adenin ağlamaktan gözleri şişmişti, saye ise her ne kadar dolan gözlerini saklamaya çalışsa da başarılı olamıyordu. Taksi hastanenin önünde durduğu anda Aden fırlayarak çıkmıştı arabadan, saye de hızla onun arkasından çıkınca taksiciye parayı vermiş ve en son ben inmiştim taksiden.
"Ne tarafa gideceğiz? Nerededirler?" Hastanelik oldularsa acile getirilmiş olmalıydılar, orada değillerse bile en kötü resepsiyona sorar öğrenebilirdik.
"Acilde olabilirler" üçümüz de hızlı adımlarla acile doğru ilerlerken Aden önden öyle bir hızla koşuyordu ki yanlışlıkla bir hemşireye çarpmış ve bunu bile fark etmemişti. Aden yerine saye hemşireden özür dilemişti.
"Allah'ım ne olur bir şey olmasın!" diye dua ettiğini fark ettim sayenin. Yol boyunca bende içimden dua etmiştim. Umarım üçüne de bir şey olmamıştır diye geçirdim içimden. Acile geldiğimiz de kalbim öyle bir hızlı atmaya başlamıştı ki, Alperi ne halde göreceğim beni içten içe korkutmuştu. Korkuyla etrafıma bakınırken bir ses duydum daha doğrusu duydum değil duyduk.
"O iğne ne abla direk boru geçir koluma daha iyi pompalarsın kanımı!" Bu ses Yağıza mı aitti?
"Oğlum on beş kişiden dayak yedin gıkın çıkmadı, küçücük iğneden mi korkuyorsun?" Bu seste Alpere aitti. Aden ve saye koşarak seslerin geldiği tarafa doğru ilerledi. Ben de peşlerinden hızlı adımlarla gelmiştim.
"Yağız!" Aden bir anda yağıza öyle sıkı sarılmıştı ki yağız gözlerini belertmiş elleri hava da şaşkınlıkla kalakalmıştı. Şu halini çekip yıllarca dalga geçmek vardı da işte. Bizimkilerin yanındayken bunu yapmam doğru olmazdı. Gözlerim merakla Alpere kaydı, ona baktığım anda göz göze gelmiştik. Bana baktığını umursamadan üzerini inceledim. Yüzünde morluk ve kanayan yaralar vardı. Kolunda derin olmayan bir kesik vardı, onun dışında vücudunda başka bir yara yoktu. Onu böyle görmek bile kendimi kötü hissetmeme ve sanki o değil de ben yaralanmışım gibi hissetmeme sebep olmuştu.
"Birileri ağlamış mı ne?" Dedi özgür. Eğlenceli bir ifadeyle sayeye bakıyordu, saye ise kollarını göğsünde birleştirmiş özgüre ters bir bakış atmıştı.
"Hiç de bile, toz kaçtı gelirken" özgür bu durum hoşuna gitmiş olacak ki daha fazla gülmeye başlamıştı. Saye ise kaşlarını çatıp özgürün omzuna vurdu.
"Sussana ya!" Özgürün dudaklarından bir inilti döküldü, ardından elini sayenin az önce vurduğu yere koydu. Saye bir an korkuyla özgürün yüzüne baktı.
"Ay özgür iyimisin? Canın acıdı mı? Çok özür dilerim" özgür sayenin elini aldı ve sol göğsüne yani kalbine koydu.
"Dokunduğun her yer bir cennet, değil acı vermek bana verilen bir ödül gibisin Saye. Dokunamadığın tek yer ise kalbim ve inanamayacağın kadar çok acı çekiyor" Saye gözlerini kırpıştırarak özgürün gözlerine bakınca yağız onlara bakıp göz devirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitHerkes isterdi sevdikleriyle mutlu olmak. insan sevdiği biri yanındayken kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu, Fakat hayat insanlara her zaman mutlu olmaları için bir şans vermezdi. katili bulduktan sonra hayatının bir düzene girdiğini sanan Asya...