Pişmanlık, tek kelime olan ama insana sonsuz gibi gelen bir duyguydu aslında. Pişmanlık öyle bir duyguydu ki insanı yer bitirirdi. Mutlu olmasına asla izin vermez ve gerekirse ölene kadar bile insanın aynı şeyleri düşünüp acı çekmesine sebep olurdu.
Pişmanlık aslında bir girdap gibiydi, o suya girdiğin anda seni içine çekene kadar vazgeçmiyordu. Sanırım en kötüsü o girdaba kapıldığın zamandı. Çünkü girdaba girdiği anda boğulurdu insanlar. Tıpkı büyük bir pişmanlığa kapıldıklarında boğulacakları gibi.
Yol sessiz geçmişti. Alperler bizi eve bırakmış ve apartmana girdiğimizden emin olduktan sonra gitmişlerdi. Adenin ağlamaktan gözleri şişmişti, saye olanlar karşısında hâlâ şaşkındı ve bir şey diyecek durumda değildi. Ben ise... Sanırım düşüncelerim de kaybolmuştum. Merdivenlerden güçsüzce ilerlerken kapıda gördüğüm kişiyle şaşkınlıkla durdum. Ben birden durunca saye bana çarpmıştı. Aden ise sayeye çarpınca saye bana bir daha çarpmıştı.
"Asya ne diye duruyorsun birden!" diye söylendi saye. O sırada kapıda ki kadın bizi görmüş ve gülümsemişti.
"Kız eşşek sıpaları! Ben arayıp sormasam arayıp sorduğunuz yok!" Aden babaannesinin sesini duymasıyla kafasını yana doğru yatırdı ve babaannesi görünce mutlulukla gülümseyip babaannesine doğru koştu ve sıkıca sarıldı.
"Babannem!" Babaannesi de gülerek ona sarılınca saye bir basamak daha çıktı ve yanımda durdu.
Adenin annesi ve babası ayrılınca ona babaannesi bakmıştı. Şükriye babaanneyi bizde tanıyorduk çünkü buraya taşınırken gelmiş ve evi bizimle beraber temizlemişti. Aynı zamanda bizi Adenden ayrı tutmuyor kızları gibi görüyordu.
"Kız siz ne duruyorsunuz orada, gelsenize buraya!" diye sayeyle bana gel işareti yapınca sayeyle ikimizde yanına gittik ve sarıldık. Şükriye babaanne sırtımıza vurdu ve gülümsedi.
"Oy benim kuzularım, nasıl da özlemişim sizi!" Aden çantasından anahtarını çıkarıp kapıyı açınca hepimiz tek tek içeri girdik. Saye Şükriye babaannenin elinde ki valizi alırken Aden ve ben ise koltuklardan birine oturmuştuk.
"İçecek bir şeyler istermisin babaanne?" diye sordu Aden. Şükriye babaanne ise "bir su olsa iyi olur" demişti. Aden koltuktan kalkıp su almak için mutfağa doğru ilerlerken Şükriye babaanne bir sağ bir de sola bakıp bana doğru eğildi.
"Kızım sen doğruyu söylersin, de bakalım ne bu sizin duygusal haliniz?" Bu kadının gözünden gerçekten de hiç bir şey kaçmıyordu!
"Boşver be Şükriye babaannem, de bakalım nasılsın?" diye geçiştirdim onu. Geçiştirdiğimi anlamış ama fazla sorgulamamıştı.
"Ne olsun işte, yaşayıp gidiyoruz öyle. Köyde çok canım sıkılınca dedim bir şu hayırsız kızların yanına gideyim" ona başımı sallamakla yetinirken Aden içeri elinde bir bardak suyla girmiş ve suyu Şükriye babaanneye uzatırken de lafını esirgememişti.
"Aşk olsun babaanne, hayırsız falan diyorsun ayıp oluyor" Şükriye babaanne Adenin elinde ki suyu aldı alay dolu bir ifadeyle Adenin yüzüne baktı.
"Yapınca ayıp olmuyor da, ben dillendirince mi ayıp oluyor eşşek sıpası!" Adenle ikimiz de Şükriye babaannenin tepkisine gülerken saye de yanımıza gelmişti.
"Gene niye kızdırdınız Şükriye sultanı?" Şükriye babaanne sayenin sözleriyle gülümserken, Aden sayeye göz devirmişti.
"Ben aynı şeyi söylesem 'sanki sen beni hiç kızdırmıyorsun eşşek sıpası' dersin, saye mi gerçek torunun yoksa ben mi belli değil" Şükriye babaanne Adene yandan bir bakış attı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitHerkes isterdi sevdikleriyle mutlu olmak. insan sevdiği biri yanındayken kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu, Fakat hayat insanlara her zaman mutlu olmaları için bir şans vermezdi. katili bulduktan sonra hayatının bir düzene girdiğini sanan Asya...