Bölüm 31

3.8K 93 15
                                    

     Eve geldikten sonra duş alacaktım ama gece olmasının ve evde tek olmamın verdiği korku ile giremedim banyo ya aynı şeyleri yaşarım diye. Ercan’ı aradım ben geldim diye haber vermek içi ama aslında niyetim en azından bu gece gelir bizde kalır diye düşünmüştüm. Aradığımda evde tekim annemler köye gitti istersen sen gel dedi ama böyle pekte isteyerek demedi. Zira gördükleri karşısında kim olsa aynı şeyi yapardı belki…
     Ama yüzsüzlük yapmak zorundaydım. Çıkıyorum o zaman evden dedim Ercanlara geldim. Gelirken yanıma iç çamaşırı vs. aldım ki duşumu orada alırım diye. Ercanlara geldiğimde yüzü biraz düşüktü. Şaşırmadım aslında istenmediğimi biliyordum ama ona da suç bulamıyordum. Pek yüzüme ardıma bakmadı. Bende madem duş alayım gideyim evime, ne ile karşılaşacaksam karşılaşayım dedim. Duş aldıktan sonra annemler gelmiş beni çağırıyorlar kusura bakma anahtarları yok falan dedim. Giderken anahtarı ver gel istersen dedi ağız ucu ile ama belliydi beni istemediği…
     Yok daha gelemem annemlere ayıp olur dedim ama eve korka korka gittim. Bu akşam uyumam diye düşündüm, yarında işe gideceğime köye gider babama arabayı verir yürüyerek tekrar gelirim diye düşündüm ama yine aynı şey olacak, sonuç olarak eve gelecektim. O gece sabah namazına kadar gözümü kırpmadım. Psikolojikmen kendimi korkutuyordum. Evdeki normal eşyalardan suret oluşturuyordu beynim. Tüm olanlar psibolojikti. Delirdiğimi sandım artık bu durumlardan. Sabah ezanı okunduğunda bir rahatlama geldi içime namaz kılayım dedim. Mutfakta ki muslukta abdestimi aldım ( Annem görse evlatlıktan reddederdi .) Korkuyordum banyo ya gidemezdim. Namaza durmaya kalktım. Arkamda sanki biri var hissi oluşuyordu sürekli. Namaza bir türlü duramadım. Hep ARKAMA BAKMA HiSSi oluşuyordu. Arkamda sanki biri nefes alıp veriyordu. Bu şekilde korkularım beni namaz kılmaktan alı koymuştu.
     Hava biraz aydınlanır gibi olduğunda yatmaya karar verdim. Televizyonu açtım, koltukta uzandım. Ses olsa da birkaç o uykusuzlukla saat uyumuştum. Uyandıktan sonra giyinip köye arabayı vermeye gittim. Babam, dedenin yanında kalsana evde korkuyorsun falan dedi ama gündüzleri bana bir heriflik geliyordu. Onlar benden korksunlar diye onlara, endişe etmemeleri ve birde benimle uğraşmamaları için blöf yapıyordum.
     Birkaç saat oturduktan sonra kalkıp yürüyerek köyden inecektim. Babam araba ile yatsıdan sonra bırakırım seni dedi. Yürüyeceğime araba ile gideyim daha iyi dedim. Akşama kadar rutin geçen bir günün sonunda babam beni eve bıraktı kendisi eve evin görüp gitti. Eve girdim evde bir ses vardı. Televizyonu nasıl olduysa açık bırakmışım. Tüm ışıkları yakarak kademe kademe ilerlemeye başladım. En önce mutfağa uğradım birde baktım ki perdeler kapalıydı. Ben açık bırakmıştım uymadan önce eve ışık girsin diye…
     Oturma odasına girecektim kapısı kapalıydı. Kapı yarı buzlu camlı olduğu için ( Şu an hala aynı evdeyim. Kapıyı isterseniz çeker atarım şimdi buraya ) içeride bir şeyler dolanıyordu siyah siyah….
O an dondum kaldım. Kapıyı açamazdım. Ses çıkarmamaya çalıştım ama dondum kaldım. Sanki içeri de ayin vardı. Olduğum yerde dururken arkamda bir nefes hissettim. O anda arkama baktım ve çok uzun zamandan sonra Zuzumbilesi tam arkamda duruyordu. Benim ruhani eşim olan Zuzumbilesi…
     Son gördüğümden farklıydı. Saçları çok uzamıştı yerlerdeydi bir kısmı. Yüzünün güzelliği hala ay gibi parlıyordu ama o suratında kötü bir ifade vardı. Bu beni korkuttu. Ona o an eskisi gibi güzel gözü ile değil… Buda bir cin ve kılık değiştirmiş gözü ile bakıp aklımdan geçirdiğim anda, Yüzü şekil değiştirdi ve kulak zarı patlatan bir çığlık duydum. Karşımda kambur, burunsuz ,vücudu buruş buruş , ağzı kocaman ve içi sivri dişlerle dolu , saçları yine aynı uzunlukta olan bir mahluk gördüm ve o anda boğazıma sarıldı. Beni boğacak gibi olduğu anda “Allahu la ilahe“ der demez gözümün önünde yok oldu. Beni gerçekten öldürecekti. Bir insanın boğazımı sıkması ile aynı güçteydi fakat eksik olan benim onu fiziksel olarak tutamamam ve müdahale edemememdi..
     Alel acele telefona sarıldım, içimden de sürekli dua okuyordum. Oturma odasının kapısını o an açtım ve halı yanıyordu. Halının köşesi alev almıştı. Babamı aramadan önce halıyı söndüreyim dedim. Su doldurup geldim geldiğimde kendi kendine sönmüş sadece yanık yer duruyordu. Bu nasıl olurdu? Nasıl yanardı  durduk yere halı… Bu zaman a kadar böyle bir durumla karşılaşmamıştım.
Babamı aradım daha köye varmadan hemen geri döndü. Babam gelene kadar çıkıp kapının binanın önünde bekledim. Babam son sürat geri geldi. Ağlayarak olanları anlattım. iş çığırından çıkmıştı artık. Dünün, kral gibi emir verip istediğini yaptıranı, bugün köle olacak durumdaydım. Halının yandığından bahsettim. Yukarı çıkıp babama da gösterdim. O gece direkt dedemin yanına gittik. Dedem o kitabı tekrardan çıkardı ve bir sayfa açtı. Açtığı sayfayı sonuna kadar bana okuttu. Onları okuduğumda beynimde çığlık sesleri oluşuyordu. Beynim patlayacak gibi oldu, o an elimi başıma zütürdüm. Dedem de galiba bunu deniyor olacak ki kitaba okumamam için elini tuttu. Bu okudukların sana zarar veren şerlilere acı veriyorsun. Onların çığlıklarını duydun. Kaç tane çığlık duydun dedi…
     Basimda neredeyse 100 tane çığlık vardı ve hepsinin tonu farklıydı. Sayıyı duyunca dedemin tipi değişti. Babama sen burada kal dedi beni yatak odasının yanında küçük bir oda vardı oraya goturdu.
     Cekmeceden bir sürü mum çıkardı ve halka oluşturacak şekilde dizdi. Benden bir bardağa küçük abdestimi bozmamı ve bardağı getirmemi istedi. Gidip biraz ıkınarak ta olsa yapıp getirdim. Bardağı en ortaya koydu. Kitaptan başka bir sayfa açtı ve açtığı sayfada aynı şekilde oluşturulmuş bir resim vardı. Dedem şeklin altında ki yazıları okumamı istedi. Ben okuduğumda mumların ateşi diğer olanların aksine çok azaldı, neredeyse sönecek duruma geldi.
     Dedem dur dedi. Ben sana dediğimde buradaki mumları sırası ile yavaşça alıp bardağın içine sokup söndüreceksin dedi. Bunu yapış amacımız ; buradaki her bir mum, her bir şerli için boyut değiştirebileceği bir kapı görevindeydi. Okuduğum yazılar onları çağırıyormuş fakat ne diğer boyuta geri dönebiliyor ne de bizim boyutumuza geçebiliyormuş. Onları zoraki çağırıp bu duruma sokan bir yazı…
     Mumların ateşinin azalma sebebi ise; tek yapabildikleri şeyin kendi mumlarını söndürüp eski boyutlarına kaçabilmesiymiş. Ben eğer onları bardağın içine söndürmeden sokabilirsem, o kapıdan gelen şerli ölecekmiş. Bu şekilde 4 tane mum söndürebildim, diğer kalan mumlar okumaya başladığımda, ya da elime aldığımda sönüyordu. Bunları öldürmek imkansız görünüyordu…

Türkiyede Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olaylari 2 (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin