Ben süzülerek gelene dönüp bakınca tuvaletin orada kafasını uzatmış olan, kikirdeyerek geri kaçtı. Sanki benimle eğlenmek hoşlarına gidiyor gibiydi. Ben örtülü olan varlığa doğru odaklandığımda dilim damağım kurudu. Oturduğum yerden de kalkamadım. Felç olmuş gibi, sadece olayların farkındaydım. Sadece gözlerimi sağa sola çevirebiliyordum. Ağzımı hareket ettiremediğim için, içimden nas suresini yarıya kadar okur okumaz oradan kayboldu. Gördüklerimin şokunu yaşıyordum. Bana hiç zarar vermek gibi değil, sanki orada oynayıp eğlenmeye gelmiş gibilerdi.
Bu olanlar, ben bu kağıdı elime alıp okuduğumda oluyordu. Burada ne yazdığını bilmiyordum fakat burada olanları okuduğum kağıt tetikliyordu. Son bir kez bundan emin olmak için yazıları tekrar okumaya başladım. Aynı şekilde saydam cisimler gözümün önünde dolanmaya başlayınca, okumayı bırakıp hemen dualar okudum. Artık şundan emindim ki, bu okuduğum yazı şerlileri yanıma çağırıyordu. Ama ben onlara mum yakarak bir kapı açmamıştım. Yada bir ritüel ortamı oluşturmamıştım. Nasıl olurda bana bu şekilde gelip, zararsız bir şekilde giderlerdi… işte buna bir türlü akıl erdirememiştim. Dedem bu kağıdı bırakarak ne amaçlamıştı ? Bana yapılan bir iyilik mi kötülü mü anlayamamıştım. Diğer yazıları sadece şekilde yazmaya korktum. Bir sonrakinde karşıma çıkabilecek olan olaylar, daha yaşamadan korkularını hissettiriyordu.
Dedemin yazdığı kağıdı da kendi yazdığımı da çantama koydum ve sabaha kadar oturdum. Uyumamak için kendimi zor tuttum. Sabah olduğunda ise biraz başımı yastığa koyayım dedim uyumuşum. Sabah kapı çaldığında uyandım. Pansiyon görevlisine dün oraya geldiğimde yarın ayrılacağım demiştim. Bu yüzden eğer kalmayacaksam bir gece daha öğlene kadar başka müşteriler için odayı boşaltmamı istedi. Uykusuz-uykusuz toparlanıp çıktım mecburen. Otobüsüm akşamdı. Akşama kadar elimde çanta ile oradan oraya dolandım. Akşam olunca otobüse binip eve geldim. Herhangi paranormal bir olayla karşılaşmadım. Otobüste de uyuyamadığım için eve gelince uyumadan beynim rüya görmeye başladığı için yatıp uyumuşum. Nasıl uyuduğumu bile hatırlamıyorum. Öyle bir uyumuşum ki uyandığımda geceydi. Olanların hepsini unutmuştum. Gece uyandım, kafamdan uyandığım için gündüz olması gerekiyor diye düşünüyorum. Ya da kaç gündür uyuyordum diye. Geceyi gündüzü şaşırmıştım anlayacağınız uykusuzluktan devrim dönmüş. Kendime gelince olayların farkına vardım. Akşamdan babam aradı, köye geleceksen seni alayım dedi. Bende evde korkacağımı bildiğim için babama gel al dedim, çıktık köye.
Babama sadece olanlardan, hoca ile olan diyaloglarımı anlattım. Son zamanlarda daha iyi olduğumu söyledim. Biraz soru cevaptan sonra normal konuşmalara başladık. Annemlerin bir an önce yatmasını bekliyordum. Zira onlar yatınca bende kağıtta yazanlara devam edebilecektim. Babam yatak odasına önceden yatmaya gitti, sabah namazına camiye gittiği için…
Annemle biz biraz daha oturup televizyon izledikten sonra, annem sende yatak odasında yere döşek sereyim orada yat dedi ama ben kabul etmedim. Şakaya vurup iyiyim hissiyatı yarattım. Annemde gidip yatınca bir süre sonra kapının camlı kısmından ışık geçmesin diye kapını üzerine banyo havlusu astım.
Masanın üzerine geçip kağıdımı alıp ikinci bölüm olarak tabir ettiğim kısımda yazanları, sade bir şekilde yazmaya başladım. Yazarken hiç bir şekilde çözümlediğim kısım a kadar baştan alarak okumadım. Okuduğumda ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Sadece çözümledim ve sade bir şekilde kendi kağıdıma yazdım. Artında 3. Bölüm olarak tabir ettiğim kısım ı da aynı şekilde yazdıktan sonra saat zaten çok geç olduğu için yattım. Geriye sadece 2 bölüm kalmıştı. Çözümlesem de okumaya korkuyordum. Sadece çözümlemiş olmak için çözümlüyordum aslında…
Akşam daha fazla dayanamadım. Uykum çok gelmişti. Sessizce altıma minder alıp annemlerin yattığı odaya gidip orada yere kıvrılıp uyudum. Sabah babam namaza giderken üzerime bastı beni görmediği için, tam da ayak diplerine yatmıştım. Babam burada niye böyle yattın. Üstüne adam gibi bir şey alsaydın vs. vs. biraz fırça attıktan sonra, ben, o namaza gittikten sonra oturma odasında ki çekyatta yattım uyudum. Sabah olduğunda kağıtları tekrardan çözümlemeyi düşünüyordum. Sabah kahvaltıya kalktım tekrardan. Babamda öğleden sonra ilçeye inecekmiş, sonra da oradan il e geçip mevlit okuyacakmış. Sende gel dedi, ben de neyse akşam bakarım kağıtlara deyip babamla birlikte il e kadar geçtim ama mevlit e katılmadım. Gelmişken iş yerine falan uğradım. Ben gelmeyince yerime adam almışlar. Hiçte gel falan demediler bana da…
Biraz bozulsam da belli etmedim. Ercan ne zaman başlıyorsun falan diye sordu ama patronlar Sohbetten öte ye girmediler. Oradan çıktım eve geldik babamla buluşup. Dedim beni isten çıkarmışlar demek ki başka adam bulmuşlar dedim. Birde git abi, sen hallet abi vs. vs. diye konuşuyorlardı. Klasik cemaatçi işte ne beklersin…
Akşam herkes yattığında kalan iki bölümü de çözümledim. Sonra o kağıdın aynısını başka bir kağıda temize çektim. Cesarete gelip ikinci bölümü okudum hiçbir şey olmadı. Sonra düz yazı gibi ikinci ve üçüncü kısımları da okuyup sırası ile tümünü düz yazı okur gibi okudum. Bu kadar şeyi galiba boşuna yazdığımı düşündüm. Hiçbir şey yoktu. Kafamda kendi kendime heyecan verip kuruntular yapıp bu safha ya getirdiğimi düşündüm. Tamamen boşuna uğraştığımı düşünmüştüm. Sonra tekrar en baştan 1. Bölüm ü okuyayım dedim. Nede olsa Adıyaman da okuduğum zaman bir şeyler olmuştu. Birinci bölümü okumaya başladığımda yine gözümde şeffaf nesneler hareket etmeye başladı. Korkmadan sakin olarak okumaya devam edip bitirdiğimde, bir şey olmadığını düşündüm. Sadece bu sefer nesneler uçuşmuştu. O an kalkıp arkama bir döndüm ki, tam karşımda Adıyaman da gördüğüm sadece kumaş olarak tabir ettiğim varlıktan iki tanesi, ayakları yerden kesik uçuyorlar resmen havada o an dua edip bu durumdan kurtulmak geldi içimden fakat dönüp kağıdı alıp ikinci kısım ı okumaya başladım. Ben okudukça örtü hareket edip sanki görmediğim bir katman varmış gibi yüzünü açtı. Gözleri diğerlerinin aksine kırmızı değil, göz çukurları vardı ve sim siyahtı. Yüzü o kadar zayıftı ki çenesine doğru üçgen gibi inceliyordu. Kulakları kısa ama sivriydi. Bu örtüye bürünmüş olan bir cindi. Diğer cin ise hala aynı şekilde bekliyordu.
Bana doğru Arapça Emredin! Dedi.
Sanki ben onları kendi emrim altına almıştım. Bana hizmet için gelmişti. Bu durum beni korkuttu. Daha önce zuzumbilesi nin kabilsinden cinler de emrim altında olduklarını göstermişlerdi. Ancak sonrasında benim baş düşmanım olup bana zarar vermeye başlamışlardı. Bu durum beni korkuttu ve ona dönüp. Haza leyse ma talebtühü ( Bunu ben istemedim) dedim. O sırada diğeri de aynı şekilde yüzünü açtı ve bunun gözleri kırmızıydı. Bunun yüzü gerçekten çok korkunçtu. Saçları küt-küt çenesinde keçisakalı vardı. Yüzü aynı şekilde çok inceydi. Korkudan, ma ebğa ma ebğa (istemiyorum) deyip durdum. Diğer cin ise bana, se ati merreten saniye ( tekrar geleceğim) dedi. Bir anda gözden kayboldular. Bu durum beni çok korkuttu. Başıma yeniden bela almıştım galiba…
O gece sabaha kadar uyuyamadım. Bu olanlardan pişman olmuştum. Bu sefer gerçekten kötü olacağını düşünmüştüm. Sanırım dönüşü olmayan bir yola artık adım atmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiyede Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olaylari 2 (Düzenleniyor)
TerrorBu topraklarda yasanmis garip ve aciklanamayan olaylar