Bir şeylerin olduğu netti ama anlaşılamıyordu...
Onlar alt kattaki odalarına inmişti... Şermin bu gece Yağmur'la
uyumak istediğini söyledi kabul ettim... Ben yatak odasına yalnız
yatacaktım. Hava yağmurluydu... Ortalık sessizdi , gecenin
sessizliğini Şermin'in çığlıkları bozmuştu. Korkunç çığlıklar
yükseliyordu yan odadan , Yağmur'un ağlama sesi duyuluyordu.
Misafir odası bahçeyi net bir şekilde görüyordu... Şermin ve
Yağmur pencere kenarındaydı... Gözlerindeki korkuyu hala
unutamıyorum. Şermin eliyle bahçeyi işaret ediyordu. Bahçedeki
demir kapımızın sivri uçlarına evlat edindiğimiz köpeğin kafası
kesilmiş ve dikilmişti. Ayrıca bahçenin bazı kısımlarının talan
edildiği de belliydi.
Alt kata bahçeye indim... Hayvanın leşi paramparça bir haldeydi
ve bahçenin dört bir yanına dağılmıştı , sadece başını
parçalamamış ve direğe asmışlardı. Müştemiyat dairesine
baktım... Akif ve Dicle yoktu. Evi terk etmişlerdi. Sessiz sedasız ,
tek kuruş para istemeden ve kaçar gibi gitmişlerdi... Bu evi
büyüledikleri konusunda şüphelerim vardı , hatta büyünün
varlığına dahi inanmazdım ama artık emindim. Onlar bir şeyler
yapmışlardı... Hiç bir yeri arayamadım ve evdeki leş parçalarını
topladım. Şermin sakinleştirici ilaçlarını almıştı , Yağmur da bir
yerden sonra uykuya dalmıştı bile. Olanları düşünüyordum...
Kafam çok doluydu. "En azından artık gittiler , başımıza bela
olamazlar" diye düşünüyordum... Ama olacaktı... Öyle şeyler
olacaktı ki , bu şey nesil kurutacaktı... Onlar olmadan uyuduğum
son geceydi bu... Üst kattaki yatak odama çıkıp uyudum. Ve o gün
geri gelmişti... 26 Ocak 1985 sabahı başlamış , şafak sökmüştü.
Şermin ve Yağmur beraber kahvaltıyı hazırlamışlardı... Güne güzel
bir kahvaltı ile başlamıştım , bugünün iyi geçen tek şeyi buydu.
Hayatımdaki en feci anları yaşayacaktım , bütün ömrümü
etkileyecek olaylar peşime musallat olacaktı...
Şermin ve Yağmur'un hazırladığı kahvaltıyı yaptıktan sonra dün
geceki olayı konuşmaya başladık. Şermin dün gece olan köpek
olayını sordu... Pek üstelemedim , hayvanın parçalarını kapı önüne
siyah bir poşetle koymuştum sabah da kediler , diğer köpekler
falan çoktan yemişti zaten. Yağmur oyun oynamak için bahçeye
çıkmıştı... Şermin "Dicle ve Akif'in işidir bu , onlardan başka kim
öldürecek köpeği ?" dedi. Ben de söylediklerini onayladım... Başka
kim nasıl yapabilirdi ki ? O gün hayatımın en büyük hatalarından
birisini yapıp Ada'ya pazara inmiştim... Yağmur ve Şermin evde
yalnız kalmışlardı. Giderken kapıyı iyice kitlemiştim... Ancak
aldığım bu önlem yetmeyecekti tabi ki... Öğlen 2-3 gibi gittiğim
pazardan saat 6 gibi dönmüştüm... Ada'da iyi zaman geçirmiştim ,
balık ve küçük rakıyı da almıştım... Her şeyin düzelmesini
umuyordum... Şermin , Yağmur , yeni ev ve yeni bir hayat... Tek
isteğim buydu... Konağın kapısından içeri girdim... Hava
kararmıştı. Bahçedeki salıncakta Şermin'in sallandığını gördüm...
Gözleri ağaca takılmış , öylece bakıp ağır ağır sallanıyordu.
"Hoşgeldin Rüzgar." dedi... "Ne yapıyorsun burda Şermin." dedim.
Yüzüme bakıp gülümsedi "Dinleniyorum... " dedi... Elimdekileri
dolaba bırakıp birazdan yanına geleceğimi söyledim. Eve girdim ,
mutfaktan bir ses geldi ; "Hoşgeldin hayatım , geciktin biraz... "
Şermin'in sesiydi...
Donakalmıştım , bir şey diyememiştim... Şermin karşımda öylece
yüzüme bakıyordu. Kafamı mutfak penceresinden uzatıp kapı
önündeki salıncağa baktım... O sırada arkamda bir ürperti
hissettim... Salıncak boştu... Ama arkamdaki ürperti de neydi ? Bu
iki saniyelik ürperti hayatımın en korkunç anına denk gelecekti.
Hızlı bir bıçak darbesi ! Bıçak sağ kolumu sıyırmıştı ancak ince bir
kesik atmıştı... Şermin elinde bıçak ve büyük bir sinir ile bana
bakıyordu. "Şirrem hen" diyordu... Senin yüzünden demekti bu.
Benim yüzümden neydi ? Elindeki bıçağı bir yandan gülerek bana
savuruyor , diğer yandan ağlıyor ve benden yardım istiyordu.
Bembeyaz kesilmişti , göz altları hızla morarıyor ve damarları
iyiden iyiye belirginleşiyordu. Bıçak güç bela elinden almaya
kalkışsam da başarılı olamadım, o anki korku ve gerilim ile bir şey
yapamıyorsunuz ve sevdiğinize zarar vermekten korkuyorsunuz.
Bir yerde okuduğum "Eğer bir cinin saldırısına uğrarsanız 5
besmeleli şehadet getirin" deniyordu... Güç bela onu okuyup ,
büyük salona doğru koştum. Yerde mumlar , kesik camlar ve bir
oyuncak bebek vardı... Bu oyuncak bebek Yağmur'un eve
geldiğinde elinde tuttuğu bebekti... Şermin ağır adımlarla
merdiveni çıkıyordu... Elimde ben de bir bıçak almıştım... Kendimi
savunmak zorundaydım.
Ağır ağır çıkıyor olsa bile onun attığı her adımda ben kaskatı
kesiliyordum... Ve birden büyük bir hızla yanıma gelmişti... Şermin
gibiydi ama değildi... Gözleri bembeyazdı , ufacık bir göz bebeği
vardı nokta kadardı... Elleri , üstü et kokuyordu. Yere düşmüştüm ,
son kuvvetim ile uzağıma düşen bıçağa uzanıp karımı öldürmek
istiyordum ama olmamıştı... Yüzüme kesikler atmıştı... Evin dört bir
yanından çığlık sesleri yükseliyordu... Şermin'in sesi değildi bu ,
büyük bir öfkeyle yüzüme ince ve uzun bıçak kesikleri atıyordu. "In
vella şim cinn" (Cinin kanına bedel)... Evde bu sesler
yankılanıyordu... Ölümü bekliyordum , üstümde karımın suretinde
olan bu şey birden durmuştu... Evin merdivenlerinde o iki kişiyi
gördüm... Akif ve Dicle'ydi bunlar... Ellerinde o küçük bez bebek
vardı , Akif bir şeyler okuyup Dicle'nin elindeki bez bebeği yerde
duran mumların yardımıyla ateşe verdi. O bunu yaptıktan sonra
Şermin'in çığlıkları evi daha da inletmeye başladı... Sanki deprem
oluyordu ama bu deprem sadece Rüzgar Bey Konağında
hissediliyordu... Evin içinde büyük bir sarı ışık olduğunu
hissediyordum ve sonrasında ne oldu ne bitti bilmiyordum...
Uyandığımda güneş doğmak üzereydi... Akif ve Dicle'nin olduğu
yerde küller vardı... Başka bir şey yoktu. Yağmur ortalıkta yoktu ,
herşeyin sebebi bebekti... Şermin ise yerde öylece ağlıyordu...
Yüzümde kuruyan kan nedeniyle konuşmakta güçlük
çekiyordum... Göz kapaklarım zarar almıştı , güneş ışıkları arttıkça
acıdan duramıyordum... Polis soruşturmalarında Akif & Dicle
adında birilerinin var olduğu , nüfusta böyle kişilerin dahi olmadığı
açığa çıktı... Onlardan kalan kül örneğini bir alime gösterdiğimizde
ise bunun hüddam soyundan iki cinni olduğunu ve amaçlarının
beni ve eşimi korumak olduğunu söyledi... Yağmur'un ise çocuk
esirgemede kaydı bulunmamıştı , anlaşılan o da var olmayan bir
şeydi... O da onlardandı... Her ne kadar şikayetçi olmadığımı
söylesem de Şermin polisler ile gitmişti onu 1 yıl sonra
görebilmiştim... Hapishane yetkilileri akli dengesinin yerinde
olmadığı için ordan hastaneye gönderildiğini ve beyne elektrik
verme gibi pek çok yöntem uygulansa da akli dengesinin bir daha
geri getirilemediğini söylediler... Ben ise kesik bir yüz ve her
zaman eksik bir hayat ile yaşama tutunmaya çalışıyorum...
Gözlerimi kaybettim , bu ses kaydını yolladığım sevgili Anıl Acar'a
ve ileteceği kişiye sonsuz teşekkürlerimi sunarım... - S O N -
NOT:
Rüzgar Bey Konağı bugün terk edilmiş bir halde... Evi satın alan 2
kişi de satın aldıktan sadece 1 ay sonra satılığa çıkardı... Evin
restorasyon çalışmasında bulunan kişilerin geceleri evde gecelikli
bir kadının ve elinden tuttuğu bir kız çocuğunun dolandığını
söylüyor. Şermin Hanım'ın son durumu hakkından net bir bilgi
yok... Hastanede de , hapishanede de kayıtları silinmiş durumda...
Fail-i Meçhul bir şekilde hapishanede öldürüldüğü düşünülüyor.
Rüzgar Bey ise yaşantısına iki gözünü kaybetmiş bir halde , Izmir
Gaziemir'de sürdürüyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiyede Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olaylari 2 (Düzenleniyor)
HororBu topraklarda yasanmis garip ve aciklanamayan olaylar