Kedilerin başında kafası kel, gözleri kocaman olan şerli varlıklardan biri ile zuzumbilesi birbirlerini öldürmeye çalışıyorlardı. O anda kafası kel olan başka bir şerli varlık ile diğer şerli varlık zuzumbilesinin koluna girip zuzumbilesinin yüzü bana dönük bir halde uçarak gökyüzünde gözden kayboldular. Hiç unutamadım şey ise zuzumbilesinin giderken uzun saçlarıninin uçuşmasayıdı...
O geceden, başka hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Sabah annemin sesiyle uyandım. Gözlerimi açtım. Direkt karşıma bakmak istedim. Karşımda bir pencere yoktu. Hatta o odada değildim. Burayı bir yerden hatırlıyorum. Hemen ayağa zıpladım. Bu ev bizim ev değil. Bu olamazdı. Bu imkansızdı. Rüya görüyor olmalıyım. Ellerimi avucumun içine aldım.
Koşarak dışarı çıktım. Bu ev bizim, diğer köydeki evdi. Aklımı kaybetmek üzereydim. Ben gerçekten diğer köydeydim. Caminin orada babamın sesini duydum. Koşarak yanına gittim biriyle sohbet ediyordu. Beni öyle telaşlı görünce ne oldu bir şey mi oldu diye sordu. O an bir de baktım ki bizim Toros araba yolun kenarına park edilmiş. Bu Nasıl olurdu...
Dizlerimin bağı çözüldü. Daha fazla dayanamadım olduğum yere yığıldım ve çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım...
Babam beni hemen yerden kaldırdı. Beni hemen sırtına alipn şadırvanın altında yıkadı. Ağlamam geçmiş olsada, bu dünya benim dünyam değildi...
Babama, baba biz buradan taşınmadıkmı, başka köye gitmedik mi diye sordum.
Babam deli misin oğlum, ne taşınması, ne diyorsun, rüyamı gördün dedi. Babamın gözlerinin içine baktım şaka yapmıyordu, bana yalan söylemiyordu. Baba nolur beni dinle Allah aşkına dinle dedim. Rıdvan hoca ya gidelim dedim. Hangi Rıdvan hoca dedi. Hocanın yüzünü evini her şeyi tarif ettim. Sen nereden tanıyorsun Rıdvan hocayı dedi. O da çok şaşırmıştı benim söylediklerime...
Hemen arabaya binip apar topar hocanın evine gittik. Anneme bile haber vermedik. Üzerime baktım kıyafetlerim bile bambaşkaydı. Babam arabayı kullanırken yol boyunca yüzüme baktı. Benim gerçekten delirdiğimi sanıyordu...
Sehre indik ve Rıdvan hocanın evinin önüne geldik. Ben heyecanla hemen arabadan inip koşarak hocanın kapısını çaldım. Babam arabayı park ediyordu. Kapıyı bana bir kadın açtı. Daha önce hiç görmediğim bir kadındı bu...
Ona telaşı bir şekilde hocaya sordum. Hoca telaşlı sesimi duymuş olacak ki hemen kapının önüne geldi. Hocam, hocam, hocam beni hatırladınız mı diye sordum. Hoca vallahi birine benzetiyorum ama benzettiğin kişi senden biraz büyük de dedi. O anda merdivenleri çıkarak babam kapının önüne geldi. Hoca babamı görünce hocam hoşgeldin diye sevinçli bir sesle babamı hoşlandı. Hoca O zaman bizi içeri çağırdı. Benim bu şaşkın ifadem karşısında neler olduğunu sordu. Ben yine Hocam beni tanımadınız mı diye sordum. Ben tekrar sorunca Hoca da şaşırmıştı. Ama gerçekten tanımadım sen bizim hocamızın olursun şimdi tanışalım ne olacak dedi mizahi bir şekilde..
Ama ben diretmekte kararlıydım. Hocam damadınız nerede diye sordum. Hoca şaşırdı. Ne damadı? Benim bir tane kızım var o da şimdi karşında dedi gülerek.
Gel seni bir okuyayım sen rüya görmüşsün etkisinde kalmışsın anlaşılan dedi. Hayır dedim bağırarak beni okumasına müsade etmedim. Babama hadi çıkalım buradan dedim. Ayağa kalktım. Babam yaptığımız saygısızlığa kızdı. Otur diye bağırdı. Hoca bağırma çocuğun kafası karışmış dedi. Ben kapıdan çıkıp arabaya indim. Birkaç dakika sonra babam da aşağı indi. Arabanın içinde bana bağırdı delirdin mi sen diye...
Bana inanmıyorsunuz diye çığlık attım. Bana bundan sonra gel hastaneye gidelim dedi. Benim hastanelik bir şeyim yoktu bana inanmıyorlardı. Babama yalvardım eğer inanmıyorsan diğer köye gidelim dedim. Bana inanmasan da çaresizce söylediklerime tamam dedi.
Arabaya bindik yola çıktık bütün yolu ben tarif ettim. Ben yolu tarif ettikçe buraları nereden biliyorsun diyerek, bana az da olsa inanmaya başlamıştı. Ben de daha fazla inanmasını sağlamak için yol boyunca ileride karşımıza neler çıkacağını tek tek söyledim. Söylediklerimin doğru olduğunu gördükçe daha çok şaşırmaya başladı. Nihayet caminin oraya geldik.
Patika yoldan koşarak evin yanına gittim. Evin önünde iki üç tane çocuk oynuyordu.
Ben koşunca babam da peşimden koşarak geldi. Bizim sesimize evden birisi kafasını uzatıp ne oluyor diye baktı. Babama bak işte bu ev diye 3 4 kere aynı şeyi tekrarladım. Herşey aynıydı, mezarlık, deponun üzeri, ağaçlar, evin camları... Herşey aynıydı. Babam camdan bakan adama selam verdi. Adam köyün imamıymış. Babam bende şu köyün imamıyım deyince, adam bizi evine buyur etti. Eve girer girmez baktığımda herşey aynıydı. Yatak odası, kiler odası, mutfak... Herşey aynıydı. Sadece evin dizaynı farklıydı. Babam özür dileyerek adama olanları anlattı. Evin içinde en son gördüğüm olayı hatırladım. Hiç kimseyi umursamadan aynı şekilde aynı yerde duran yatağa yattım. Babama o olayı resmen yaşayarak anlattım. Herkes beni odada heyecanlı dinledi. Muskaları bulduğumuz kiler odasına gittim. Orada bir kırık tahta olduğunu söyledim. Ben bunu söyleyince imam çok şaşırdı... Sen bunu nereden biliyorsun dedi. Kimseye cevap vermedim. Banyodaki musluk bozuk dedim. Adam evet doğru dedi. Babam bu olanları görüp duyduğunda hem bana gerçekten inanmış hemde çok şaşırmıştı. Babam daha durmayıp hadi gidelim dedi. Evden çıktığımızda mezarlığın içindeki ağaçtan babama bahsettim. Koşarak ağacın önüne gittim ve orada sabunu bulduğumuz küçük yeri gösterdim. Babam çok şaşırsa da benim söylediklerime inanıyordu. Daha fazla durmayalım, hadi eve gidelim dedi. Yol boyunca babamla hiç konuşmadık. Eve geldiğimizde annem neredesiniz siz diye bağırdı. Babam annemi odaya götürüp her şeyi anlattı. Annem inanmamıştı gelip bana bir şeyler sormak istedi. Ne oldu sana, bana anlat dedi. O kadar çok şey vardı ki hepsini en baştan anlatamazdım. O zaman aklıma dedem geldi. Onun mezarına gidelim dedim. Annem hemen ne mezarı oğlum neden ölmedi ki, sen neden bahsediyorsun dedi.. Bunu duyunca çok sevindim. Dedem yaşıyordu.
Yola çıktık ama dedemlerin köyüne sapacağımız yolu geçtik. Köye dedemlere gideceğiz nereye gidiyorsunuz dedim. Annem dedenler köyde oturmuyor oğlum dedi. Bende uzatmadım, anneme inandım. Ananemlerin evine geldik. Kapıyı anneannem açtı. Geldiğimizde sevinmişti hoşgeldiniz dedi. Hayırdır gündüz gelseydin niye akşamlar geldiniz dedi. Bizim yüz ifadelerimizin donuk olduğunu görünce o da bir tuhaf oldu. Ben o ara, size dedemlere gidelim diyorum niye buraya geldik dedim. Anneannem gel oğlum deden içeride dedi. Koşarak içeri gittim bir de baktım ki dedem orada oturuyor. Bağırdım... Size bunu değil büyük dedemi, Anneanne senin babanı soruyorum dedim.
Benim bu söylediğim lafı duyunca herkesin gözleri kocaman oldu. Anneannem ne diyorsun oğlum sen dedi.
Bağırdım çağırdım size benim söylediğimi yapın diyorum dedim. Köye gidelim dedemin yanına gitmek istiyorum dedim.
Hepsinin yüz ifadesi sapsarı oldu o zaman hiçbir şey anlamıyodum.
Kimse bir şey söylemedi evdeki herkes arabaya binip köye doğru yola koyulduk. Köy yolunda ilerlerken daha dedemlerin evine gelmeden babam yolda, mezarlığın kenarında arabayı çekip durdu. Herkes arabadan indi şaşırmıştım, ne oldu evin oraya çıkmıyor muyuz diye sordum.
Kimse benimle konuşmuyordu. Mezarlığın içine doğru yürümeye başladık. Herkes benden önde yürüyordu, en geride ben geliyordum. Burayı hatırladım. Burası dedem öldüğünde toprağa gömdüğümüz yerdi...
Onun mezarına gidiyorduk. Lakin annem bana onun yaşadığı söylemişti. Tam onun mezarının başına geldiğimiz zaman anneannem bana dönüp; " işte babam" dedi. Gerçekten ölmüştü. Demek ki yaşadıklarım doğruydu. Lakin bir sorun vardı. Mezar taşındaki ölüm tarihi 1966 yazıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiyede Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olaylari 2 (Düzenleniyor)
HorreurBu topraklarda yasanmis garip ve aciklanamayan olaylar