odada bayılan dedem ve çarpılan hocaya kimse korkudan ulaşamamış büyük yengemin tavırlarından ötürü. ziya dedem yengemin ele geçirildiğini anlamış , durdurmak için atlayayım bi demiş ama ilk başta cesaret edememiş. sonra halam "ziya bişeyler yap yeğenim" felan demiş ağlayarak , dedemde o gazla yengeme doğru hareketlenmş ve onun kollarından tutarak kapının önünden çekmiş. yengem baya bi kendini paralamış hatta dedemide yaralamış (kolunun birinde tırnak izi vaardır halen) bi kaç yerinden. hüseyin amca bayram amca hasan amca felan da (komsular) yardım etmişler bu şekilde zapdetmişler yengemi.
rıfat amcam yengem zapt edildikten sonra içeri girmiş hemen babasına koşmuş. dursun ali dedem yerde öyle hareketsiz yatıyormuş. rıfat amcam öldü zannedip bi yaygarayı bassada sonradan yaşadığını anlamış. hoca ise iki büklüm gözler dönük eller kollar yamuk bir biçimde olduğu yerde duruyormuş. rıfat amcam kendi babasına öncelik vererek odadan çıkarmış. aynı anlarda yengemin kanamalar başlamış tekrar. evin her tarafı kan olmaya başlamış yengemi zar zor sabit tutabiliyorlarmış yerinde
rıfat amcam bu sırada babasını evin dışına çıkartarak hava almasını sağlamış. sonra yanına büyük halamıda bırakmış ve içeri hocaya bakmaya gitmiş. hoca aynen bıraktığı biçimde çarpılmış olarak duruyormuş. hocaya dokunmaya bile korkmuş rıfat amcam. evin salonunda iple asılı duran kuranı almış ve odaya tekrar geri gitmiş. giderken karısının yanından geçmek durumunda kalmış. hiçkimsenin sakinleştiremediği kadın kuran görünce başını öne eğmiş ve beklemiş öylece. bunu gören rıfat amcam beklemekle beklememek arasında kalmış ama karısını sonra düzeltiriz düşüncesi ile hocanın bulunduğu odaya doğru ilerlemiş.
odaya girdikten sonra hocada bir hareketlenme olmuş. ama gene de o çarpık durumunda pek birşey değişmemiş. rıfat amcam kuran'ı eline almış cin suresini aramış ama bulamamış bi süre. bi kaç dk aradıktan sonra sureyi bulup okumaya başlamış. hoca durdugu yerde düzelmeye başlamış ama kendine gelmiyor sadece çarpık eli kolu felan düzeliyormuş. bu şekilde ilerlemeye okumaya devam etmiş rıfat amcam. bir süre sonra hoca o bulunduğu ilginç şekillerden kurtulup olduğu yere yığılmış ve idrar gelmiş.
sanırım kasıntıdan ötürü olan bir durum bu. çok kasıldıı ve bir anda kendini serbest bıraktığı için idrar olarak ne varsa salmış hoca.neyse. bu sırada rıfat amcam onu da dışarı taşımış. halam orda büyük dedemin başında ağlıyormuş. babasının yanına hocayı da koyduktan sonra karısının yanına gider rıfat amcam. karısı kuran'ı gördükten sonra bir nebze sakin bir hal almış. sadece kendi kendine konuşuyor nece olduğu bilinmeyen bir dille , çırpınmıyormuş. rıfat amcam bu normalleşme halini fırsat bilerek herkesin daha sıkı tutmasını söylemiş büyük yengemi.
rıfat amcam tekrar cin suresini açarak okumaya başlamış. ama beklediği gibi hiçbir çırpınma vb birşeyler olmamış. öylece gözleri dönük bir biçimde tavana bakıyormuş sadece byük yengem. böylece okumuş bütün sureyi rıfat amcam ve en son sure bittikten sonra sadakallahülazim demiş ve kuran'ı kapatırken yengem ağzından köpükler saçarak hareketlenmeye başlamış. hasan amca "sara oldu kız , yazık bu kıza yazık" demiş. o günden sonra birçok kez sara nöbeti geçirecekti büyük yengem ve bu ilk olanıydı.
etraf sakinleştikten sonra dursun ali dedem ve hocanın kendine gelmesini beklemişler. dursun ali dedemden önce hoca kendine gelmiş. boğularak uyanır gibi olmuş. aniden kalkan hoca direk "abdest almam lazım" demiş. çeşmenin yerini göstermişler hocaya. hoca abdest aldıktan sonra kimsenin bilmediği dualar okumuş dursun ali dedeme. dualar bittikten baya bir süre sonra kendine gelmiş dursun ali dedem. uyandıktan sonra odada ne olduğunu tam hatırlayamadığı ortaya çıkmış ve birde artık kekeme olduğunu (hatta bundan sonra bize "kekemelerin ziya" felan demişler 50 sene kadar köyde. bu yüzde ziya dedem "kekelemelerin orası" felan diye bizden bahsedene çok çok kızar. bugünlerde diyen yok artık ama eskiden baya bir süre öyle demişler) farketmiş. ne yaptıysa konuşmasını düzeltememişler. ölene kadar kekeme kaldı.
bu olaydan sonra hoca nasıl birşeyle uğraştıklarını söylemiş. bu cin türü insan öldürebilecek gücte olan bir türmüş ve tek değilmiş. hatta bunlar ve bunların soyunun birçok olayı veya saldırısı olduğundan bahsetmiş. bu tür hakkında ilim kitabında çok az bilgi olduğunu ve kesin çözüm bilmediğini söylemiş. allah'tan umudun kesilmeyeceğini ve evde sürekli ibadet edilmesinin onları uzak tutabileceğini söylemiş. ziya dedem de 8 sene sonra imam olarak ilk namazını kıldırmıştır. bu olaylardan sonra allah'ın yoluna ilerleyen ziya dedem imam olmak istemiş bunu da dursun ali dedem de desteklemiştir.
birde bu olaylardan kısa bir süre sonra rıfat amcam samsuna taşınmış. karısının sürekli sara nöbeti geçirmesi ve rahatsız edilmesinden ötürü memleketini bırakıp gitmiş. biz şu an onlarla çok kopuk durumdayız. babam bile ömründe birkaç defa görmüş amcasının oğullarını. belki onlarda da halen devam ediyordur böyle şeyler ama babam dedem felan hiç açmamış bu konuları. çünkü bizimklerde kendilerine sorulmasını sevmez. dışarıdan ilginç bir konu gibi gelse de anlatmak istenilmez böyle seyler insanlara. ben bunları öğrendikten sonra bana da anlatmamam için tenbih edilmişti zamanında. bende size anlatıyorum ama hadi hayırlısı bakalım.
bu şekilde olaylar ve benzeri türevler senelerce devam etti. büyük halam evlenmiş ve evlendikten sonra başına ufak tefek şeyler dışında (karabasan felan) birşey gelmemiş. sanırım bizim sülaleden çıktığı içindi. çünkü farklı sülaledende olsa bir kadın bizimkilerden biriyle evlenirse böyle oluyor. örneğin babannemin de benim kendi anneminde ilk çocukları düşmüştür. ikiside ilk başta simsiyah bir köpek gördüklerini sonra bu köpeğin şekil değiştirip korkuttuklarını söylerler. ben en son çocuğum. bir abim ve bir ablam var.
bu olaylardan bir süre sonra rıfat amcamda samsuna tasınmasının ardından birisi gelmiş bizim oraya. karşı köy vardır bizim orda şuayıp diye. orada yaşayan deliymiş bu. bizim eve gelmiş ve evin ettrafında koşturup bağırıp bağırıp durmuş. dedem bunu kolundan tutmuş evine gotürmüş. ertesi gün gene gelmiş sonraki gün gene derken bu şekilde 3 ay boyunca hergün gelmiş evin etrafında birşeyler kovalamış hayali. dedemde tırsmış. belki görüyordur bu. deli diyoruz ama deli olmayabilir diye dokunmadım , belkide gördükleri yüzünden deli gibi davranıyordur diye şüphelenmiş.
sonrasında bu deli hakkında birkaç şey daha anlatmak istiyorum.bu deli denilen adam birgün ulubeye gitmek ister minibüsle. ama o zamanlar minibüs tek tük , çok pahalı. durdurmuş minibüsü "beni ulubeye gotürsene" demiş şöföre , şöför de "paran varmı?" demiş , deli de "yokki. para neyki?" demiş minibüstekilerde gülmüşler yola devam etmişler. ulubey ilçe merkezi bu köyden 14-15 km uzaklıktadır. bunlar minibüsler basıp gitmişler tabii 15-20 dk da o yolu. bi bakmışlar ilçenin girişinde bizim deli yürüyor. durdurmuşlar arabayı "la sen nasıl geldin buraya" demişler , adamda "bilmiyomki , bahçeden yukarı doğru çıktım geldim işte" demiş. millet o zaman bunun deli değilde ermiş olduğunu anlamış. hatta bu adam 60larda öldüğünde "binlerce şahit vardır" mezarının olduğu yerden bir ışık süzmesi havalanmış gökyüzüne. bu ışığın gözle görülebilecek kadar çok nurdan olduğunu söyler dedem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiyede Yaşanmış Cin Ve Hayalet Olaylari 2 (Düzenleniyor)
TerrorBu topraklarda yasanmis garip ve aciklanamayan olaylar