Üzerimdeki uyuşukluk geçmek bilmiyordu, ellerim ayaklarım bana inat uyku için direnirken göreceğim kabuslarin korkusuyla uyumayi reddediyor elimdeki konyaga bakıyordum. Belkide dört saattr içiyor sarhoş olmak için yalvariyordum. Arkamdan gelen sesle diklestim. "Melissa yine mi içki?". Annem artık benimle kavga etmekten bıkmış sadece yine mi diyordu. "Evet anne yine ve her zamanki gibi". Beni rahat bırak der gibi söylemiştim kelimelerimi. "Neden bu duruma geldiğini hala anlatmayacakmisin? Biliyorsun ben senin annenim".
Ickinin verdiği cesaret miydi yoksa ben mi artık saklamaktan bıkmıştım bilmiyorum elime bir kadeh daha alıp doldurup ona uzattım. Bir sure elimdeki bardağa bakıp uzanıp aldı. Sessizce yanıma oturup gözlerini bana dikti.
Derin bir nefes alıp doğru kelimeleri seçmek için düşündüm. "Hiç elde edemediğin bir şey oldu mu?". Bu soruyu beklemiyormus gibi hafifçe öksürdü. "Oldu". "Peki neydi?". Hafif bir gülümseme nin ardından bir yudum içti. "Baban". Bu cevabı beklemiyordum. "Ama siz evlisiniz". Bir kahkaha atıp elini omzuma koydu. "Babam hiç te kolay bir adam değildi Melissa". Umutsuzca nefesimi verip kadehi kafama diktim. "Biliyor musun çaresiz gibiyim, ilk kez aciz gibi hissediyorum , onu istiyorum anne onun kokusuna bagimli gibiyim". Tek kaşını kaldırıp bana baktı. "Kimmiş bu delikanlı bakalım". "Boşver zaten beni sevmiyor başkasıyla oldukça mutlu". Dudaklarımı ısırdım. "Kalbinin sesini dinlemelisin sana ne söylesem yanlış o yüzden içinden geleni yap Melissa artık o küçük kız değilsin". Ickimi masaya bırakıp ona sarıldım. Biriken yaşlarım akmak üzereydi. Beni böyle görmemesi icin odama çıkıp yaşlarla birlikte kendimi yataga attim.
Odamın kapısına gelip kapi arkasından konuştu. "Yarın akşam bir kokteyl var ve gitmek istersen seni bekliyor olacağız belki iyi gelir ama yinede sen bilirsin".
-..-.-.-.-.-.-.-..-.-.-.-.-.-.-..-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.
Sabah uyandığımda başımda ki ağrıya aldırmadan soğuk bir duş alıp kahvaltıya indim babamla annem bana gülümseyerek Günaydın derken içimi bir ferahlama aldı. Kahvaltımı yavaş yavaş yapıp onlarla sohbet ediyordum. üç aydır ilk kez bu kadar konuşuyorduk. "Kokteyl için ne giymeliyim anniş?".
"Bence Madam Meredith'e gidebilirsin o sana uygun bir şeyler bulur". Başımla onaylayıp cayimi bitirdim. "O zaman ben çıkıyorum dedim ve kendimi sokağa attım.
Bayan Meredith tam bir kokoştu ama kumaşlar onun elinde can bulur gibiydi. Kısa bir arama ve ölçü den sonra hayallerimden bile güzel siyah kolsuz üstü dar altı uzun bir elbise buldu. Belinde altın bir kemer vardır. Altına bileğimi saran altın işlemeli bir platform topuk verdi ve giyinip kendime baktım. Gülümseyerek bana bakıp etrafimda bir tur attı. "Ah leydi sizi mankenim yapmalıydım bir Kuğu gibisiniz ve kusursuz. ". Teşekkür ederek elbiselerimi giyip esyalari paketlettim.
Akşama kadar içki içmemek için direnip sahili gezdim. Kuşları yedirdim bir sürü saçmalık yaptim. akşam olunca eve giderek hafif bir şeyler atıştırırken bir yandanda annemin telaşına gülüyor dum bir sağa bir sola koşup susleniyordu. Odaya çıkıp elbisemi giydim ve saçlarımı açarak duzlestirip uçlarına dalga yaptım. Daha sonra likitimi büyük bir sabırla çekerek kırmızı rujumu sürdüm. Ayakkabıları giyip kendimi parfüm sisesine atar gibi yaparak odadan çıktım.
Annem ve babam kusursuz bir yapboz gibiydiler ikiside beyazlar içindeydi. Kahbe yalnızlık dedim içimden ve arabama yürüdüm. Eğer bunalım yasarsam oradan tek başıma kacabilecektim. Kokteyl alani çim alanda yaklaşık 2 ev büyüklüğünde bir yerdi. Her yerde beyaz tüyler ve mumlar vardı. Garsonun tepsisinden bir şişe şampanya alarak masalardan birine yaslandım. Insanlarin gulmesini eğlencesini izliyor tebessüm etmekle yetiniyordum.
Annem babam herkesle tokalasiyor gülüyor geziyordu. Iste bu aileninde kötü yanı buydu herkes seni tanıyordu. Nezaketiniz Batsın dedim sampanyami bitirirken.
"O kadar mı kötü". dedi bir ses, sesin nerden geldiğini anlayınca arkama döndüm. Iki yeşil göz gözlerime dimdik bakıyordu ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sevgilim
ChickLitOlması gereken yanlış zamanda oluyorsa, söylenmesi gerekenler soylenmiyorsa, yaşanılan her şeyi bir kenara atın. Atın çünkü anlamı yok körü körüne bağlanmanın , anlamı yok içten içe bir aşkı yaşamanın, çünkü aşk dolu dolu yasaninca güzel, çünkü aşk...