Hayalleri ve umutları ölmüş bir insan, cansız bir cesetten farksız değildir aslında, belki kalbi atar ama ruhu yoktur, bir nevi hastadır onlar, hemde tedavisi yıllar süren bir hasta. Hayalleri ölen insanlar bir kez ölmez milyon kez ölür belkide ama bir kez gömülür, ve eğer hayallerini öldüren sizlerseniz gidecek hiç bir yeriniz yoktur, onlar sizi bulur ve öldürürler. Şanslıysanız tek kurşun uzağınızdadır ölüm, yoksa sizinde umutlarınızı öldürene kadar vazgeçmezler. Hayalleri ve umutları ölen insanların intikamlarından başka kaybedecek hiç bir şeyi yoktur o yüzden şanslıysanız kimsenin hayallerini yıkmazsınız...
Şaşkınlıktan sonuna kadar açılan elaya yakın yeşil gözlere baktım, ilk kez benimle göz teması etmesine mi şaşırsaydım yoksa bu durumda bile gururlu görünmeye çalışmasınamı. Elimdeki silahın soğuk kabzesi elimin sıcaklığından terlemeye başlarken sadece gözlerine baktım. Belki bir pişmanlık ifadesi belki bir özür, ama yapmadı. Saydım "3....2....1.... süre bitti annecik" tetiğe hafif baskı uygularken sert soğuk sesi duyuldu.
" Dur", ona acımaktan uzak ifadesiz bir bakış atarak gülümsedim. " Oynamaya karar verdin demek", başını yavaşça aşağı yukarı sallayarak onayladı. " anlat" dedim namluyu kafasına şakaklarına bastırırken. " Babanla tanıştığımızda o savunmasızdı ölmek üzereydi, onun kim olduğunu bile bilmeden onu evime aldım, iyileştirdim, besledim benim için masum bir çocuktan farksızdı". Bir kahkaha atarak silahtaki elimi birazda olsa gevşettim.
" Ne yani ona acıyıp sonra onunla evlendin mi yani buna inanmamı mı bekliyorsun" , Başını önüne eğerek kısık bir sesle devam etti. " Hayır, aslında ilk başta ona acıdım, zaman geçtikçe adını bile koyamadığım şefkate benzeyen duygular içerisindeydim, onun o saf hallerini gördükçe git gide daha çok bağlanıyordum, kör olmuş gibiydim, oysa o göründüğü kadar masum değildi".
" Bana laf ebeliği yapma masumluk ayaklarını acımayı filan geç şefkat mi sen ne anlarsın ki şefkatten konuş dedim", silahı bir kez daha şakağına vurdum bu sefer daha sert olmalıydı ki bağırmamak için kendini sıktı.
" Büyük bir şirket vardı, Bremen şirketi o zamanlar basit dolandırıcılıklar yapıyordum ama yinede tehlikeliydi, sonra bir gün bu şirketin yeni bir varisi olduğunu duydum, onu elde edip şirketi alarak kolay servetin üzerine konacaktım"
" Bir nevi bedenini satacaktın yani" dedim iğrenircesine. Annesi sürtük olan bir kız ne kadar iğrenebilirse o kadar tiksindim ondan. " Hayır sadece bir oyun olacaktı, ama sonra baban ortaya çıktı, iki isim arasında bir bağlantı vardı ve zamanla Alex'e beslediğim masum duygularla oteki adama beslediğim duygular çatışmaya başladı, işte o zaman ilk kez hata yaptım, ilk kez duygularımla hareket ettim".
" Yani bende sadece senin zavallı kalbinin doğruyu ayırt edememesinin kurbanımıyım?" dedim suratımı buruşturarak.
" Hayır seni doğurduğuma hiç pişman olmadım kızım"
" Bana kızım demeyi bırak ve devam et "
" Alex aslında ünlü bir mafya tarafından yönetilen bir piyondu, amacı ulaşmaya çalıştığım adamın şirketiydi ve bende onların yoluna çıktım, daha sonra onlarda beni yoldan çekmek için Alex'i görevlendirip evime soktular, işe de yaradı, aklım duygularım karmakarışıktı ve her adımda benden öndeydiler, fakat sonra işler benim lehime döndü, Alex rol yaparken cidden bana aşık olmuş ve onlara ihanet etmişti işte o zaman bana onun gerçe yüzünü gösterdiler"
" Bu hala sorumun cevabı değil" dedim sert sesimle
" Bunları bilmek zorundasın, Alex'i gerçekten tanıdığımda zamanla ondan uzaklaştım, kalmak isterken kaçıyordum, hem onunle hem kendi iç dünyamla savaşırken bir yandanda öteki adama bağlandığımı farkında değildim. Alex'e olan duygularım sadece bir hoşlantıydı belki saplantı, ama o adam bambaşkaydı"
" Peki neden o lanet adamla evlendin o zaman neden beni yaptın be lanet kadın" avazım çıktığı kadar bağırırken boştaki elimle saçlarını tutup çekmiştim. Acıyla çığlık attı.
" Çünkü o lanet baban eğer onun olmazsam, onu geberteceğini söyledi, yapardı biliyordum, gözü dünmüş pisliğin tekiydi, aşk adı verdiği hastalıklı duyguları yüzünden beni tercihe zorladı, bende onun hayatı için kendi hayatımı sildim, şimdi anlıyor musun neden sana duygularınla hareket etmemeyi öğrettiğimi, acımamayı, acındırmamayı, bağlanmamayı, sana sevgiyi neden öğretmediğimi anladın mı?"
" Babama hastalıklı diyorsun ama bence hasta sensin, senden iğreniyorum, benim annem olmandan iğreniyorum, bana bunları yaşatmandan herşeyinden hemde, belki bende hata yapmak istiyordum, bende sevmek sevilmek istiyordum bunlar senin için hiç anlam ifade ettimi?"
Başını yine eğip derin bir nefes aldı. Bu cevaplar benim için yeterliydi daha fazlasını hazmedemezdim, zaten kendimden bile iğrenmemi damarlarımdaki kanlarını istemememi sağlamıştı. " Seni bu gün öldürmüyorum ama eğer olurda bir daha hayatıma en ufak bir şekilde elini sürmeye kalkarsan o gereksiz beynini patlatırım" dedim silahı ondan çekip belime sokarken.
Arkamı dönüp uzaklaşmak için bir adım attığımda kısık sesiyle konuştu.
" Sevdiğim adam Marcus'tu, baban aşkı için kendi kardeşini öldürmek istedi"
" Zaten her şekilde şu an ölü, senin yüzünden kendisini vurdu"
"Hayır Marcus hala yaşıyor, Hatta şu an Türkiye'de Gökmen babasına ulaşsın istiyorsa benimle iş birliği yapmak zorundasın, ya şimdi gidersin ve bende Gökmen'e babasının yaşadığını ama onu senin yüzünden göremeyeceğini söylerim yada benimle iş birliği yaparsın ve oda babasını bulur"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sevgilim
ChickLitOlması gereken yanlış zamanda oluyorsa, söylenmesi gerekenler soylenmiyorsa, yaşanılan her şeyi bir kenara atın. Atın çünkü anlamı yok körü körüne bağlanmanın , anlamı yok içten içe bir aşkı yaşamanın, çünkü aşk dolu dolu yasaninca güzel, çünkü aşk...