" Gökmennnn kalk hadi"
" Yağğğ aşkımm biraz daha nolurrrrrrrr"
" Gökmeğnnnn sana diyorum kalk okula geç kalacayız senin yüzünden"
"Ama canım sen hocasın izin yazsan şöyle akşama kadar yatsak oh"
" Kafanı kırarım senin Gökmen kalk bide götünü dikmiş bana ayhhhhhhh"
" Kır bende rapor alır yatırım mis"
" Valla kanser olcam yha belamısın oğlum kalksana"
" Tatlı belayım kabul et ama"
" Gökmeğnnnnnnnnnn "
Son yarım saatdir gökmenin yatağın içinde umarsızca kıvranış ve kalkmama çabalarına karşı tepkimi görüyorsunuz a dostlar yetişin gomşular çaresizim dırırrım çaresizzz.... Hala yatıyor ya ah bide kaslarını gösteriyor, bir şekilli, böyle parça parça, belindeki gamzeleri gözüme soka soka, ne diyorum lan ben iç ses bir sus sen eksiktin başımda.
" Gökmen kalkıyor musun seni evde bırakıp tek başıma gideyim mi?" dedim son umudumla. Ama yine hafif bir uyku hırıltısından başka bir şey yok ama ben yapacağımı bilirim sana dedim içimden. Sabah giydiğim dar paça pantolonu çıkarıp siyah bol yırtmaçlı mini eteğimi giyip Gökmen'in şiddetle yasaklı listesine giren içini gösteren ince gömleğimi de üzerime geçirdikten sonra en sevdiği ve içinde azdırıcı olduğunu idda ettiği parfümümü sıktım.
"Gökmen bak gidiyorum" dedim son kez sabırla, kafasını hafif yastıktan kaldırıp kısık gözlerle bana el sallayacaktı ki, gözleri tamamen açılarak ağzıda ona nazaran iki karış daha açık bana baktı. Bir şey söylemesine fırsat vermeden kapıyı vurup kendimi odadan atıp koşar adımla arabaya gittim.
Sizin sevgilinizi bilmem de benim yumuşak görünüşlü miniğim kıskançlık anında bir kunduralı kıroya dönüşebiliyor, bunu son birkaç haftada test etmiş ve feci derecede tırsmıştım. Ama bendeki inatta dağ keçisinde yok bilirsiniz.
Arabaya kendimi atarkenden çalıştırıp park yerinden çıkmak üzereydim ki şapşal sevgilim alttan okul pantolonu üstten çıplak bir biçimde elinde göleği ve kıravatıyla bana koşmaya başladı. İşte şimdi şıçtın dedi iç sesim. Biliyorum dedim kendi kendime göz devirerek yaptığım acayipliğe rağmen Gökmen korkusuyla tırsarken.
O bana yetişmeden park yerinden çıkıp ana yola ulaşmıştım. Köpürmeye başlamış hatta şu an başında su kaynatıyordu, ve okulda bana ne yapacağını cidden merak ediyordum. Saate bakınca okula gerçekten geç kalmış olduğumu fark ederek gaza bastım.
On dakika sonra okulun kapısından girdiğimde topuklularla olimpiyat rekoru kırarak kendimi sınıfa attım. Öğrencilerin yüzündeki boş zannedilen dersin son anda gelen hocasına yapılan, sinsi sürtük geldi bakışlarına aldırmadan masaya çantamı atarak hızla derse başladım.
"Evet çocuklar böylece Freud'un gelişim aşamalarınıda böylece tamamladık, bu konular sınavda bonus puan olarak gelecek o yüzden iyi çalışın" derken, sınıftaki nefret bakışları bir anda taktir bakışlarına dönüşmüştü. Bonus ve hazır soruya kim hayır derdi ki?. Lanet olsun iyi bir hocayım. Çokta mütevaziyim demiş miydim?.
Bu sırada ben kendi kendimi içten överken kapı çalındı, bir anlık dalgınlıkla tepki olarak hemen gir dedim. Sonra o köşeli jetonum kapıdan Gökmen'in girmesiyle düştü. Lanet olsun...
Özür dileyerek bana öldürücü bakışlar atıp sırasına geçti, bende kuyruğunu kıstıran kedi gibi masum bir gülümsemeyle sınıf aktivitesi yaparak öğrencileri uyalamaya başladım. Herkes verdiğim soruları çözerken biz Gökmen'le birbirimize bakışlar atıyorduk, onu çok iyi tanıdığımdan artık bakışlarla bile anlaşabiliyorduk, özet geçersek;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sevgilim
ChickLitOlması gereken yanlış zamanda oluyorsa, söylenmesi gerekenler soylenmiyorsa, yaşanılan her şeyi bir kenara atın. Atın çünkü anlamı yok körü körüne bağlanmanın , anlamı yok içten içe bir aşkı yaşamanın, çünkü aşk dolu dolu yasaninca güzel, çünkü aşk...