Bölüm 45

4.8K 151 6
                                    

               Bazen diyorum ki biz insanlar nasıl bir yaratığız, arkama baktığımda tahtada tek bir konu üzerine rastgele  dört farklı cevap görürken bu soruyu yüz kişiye sorsam kaç cevap verirdi kim bilir. İşte insan piskolojisini anlamakta bu kadar zordu... Aşkı  anlatmaksa imkansız. 

 Gökmen'in sorduyu soruyu saniyeler içinde düşünüp arkamdaki masaya yaslandım. " Bu soruyu piskolojik açıdan cevaplarsam hiç bir şey kesin değildir". Tatmin olmamış gibi doğrularak bana odaklandı. "peki kişisel olarak cevaplarsanız sizce ne olurdu hocam, bu üçünü bulduğunuz erkekten ayrılabilir miydiniz?".  Beni zora sokmayamı çalışıyordu yoksa bu sorusunda ders açısından ciddi miydi anlayamasamda omuz silkerek elimi çeneme koydum. "Bana sorarsan aşk için savaşırdım, ama karşımdaki vazgeçerse işte o zaman bırakırım".  Savaş istiyorsa savaşacaktım...

 Alkin atılarak cevap verdi. "sizi kim bırakabilir ki hocam". Gülümseyerek ona baktığımda sevecen gülüşlerinden birini yolluyordu. Gökmen'in bakışlarında aynı sevecenliğin olduğunu söyleyemezdim. "Neden bu kanıya vardın peki Alkin". dedim ciddi görünmeye çabalayarak ama Gökmen'in sinirli hali keyfimi yerine getirmişti. "Bilmiyorum hocam ben olsam bırakmazdım yani". Bir kahkaha atarak masama dönüp eşyalarımı topladım. Arkama dönmeden herkesin duyacağı şekilde konuştum. "Hiç bir şeyden emin olamayacağımız gibi hiç bir şeye de körü körüne bağlanmamalıyız" dedim ve iyi dersler dileyerek kendimi sınıftan dışarı attım. 

Gökmen;

 Sınıftan lafı sokup çıktığına mı yanayım yoksa yanımdaki hayvanın ona sulandığına mı bilemedim. Ne olursa olsun bırakmam demesini beklerken, ben vazgeçersem vazgeçeceğini ima ederek bir de dönüp Alkin hayvanının flört girişimine gülerek cevap vermişti. Her insanın dengesiz arkadaşları olabilir ama eğer dengesiz olan sevgilinse ve bir dakika sonra ne yapacağını kestiremiyorsan sıçtığın andasın demektir. İşte buda benim şu anki durumumun özetiydi. Pembiş'in dersinin başlamsına on dakika vardı. 

        Pembiş bizim edebiyatçıydı ve her gün pembenin acayip tonlarındaki kıyafetleriyle derse gelir inatla ders işlemeye çabalardı  her seferinde dersini kaynattığımız için istifa etmesi an meselesiydi. Homurdanarak geriye yaslanıp az önceki sinirimi yatıştırmaya çalıştım. Başarılı oluyordum ki arkamda duyduğum cırtlak sesle doğruldum. "Gökmeğğnnnnnnnn". Tehlike geliyorum demez derler ya benim başımın belasıda Alara'ydı. Tutkulu aşkmış bu kız hiç büyümeycekmiydi. Alkinle aramıza girerek dar olan sırada daha çok sıkışmamızı sağladı. "Efendim Alara" dedim bıkkın bir sesle, Melissa'dan sonra çekebileceğim son insandı. "Neydi o sözler yha yıktın sınıfı, aşk adamıymışın haberimiz yok , yoksa biri mi var". Başımı olumlu anlamda sallayıp önüme dönüp ilgilenmiyormuş numarasına yatmayı denedim. Ama Alara bu susar mı... Asla !. " kim ya söylesen kim..." "Hiç boşuna yorma o kafanı güzelim diyerek masama bir şeyler karalamaya başladım. Sessizlik kısa sürmüştü. "Oğlum onu bunu bilmem de ben aşık oldum lan, boşver tutukuyu samimiyeti abayı yaktım resmen.". Sanki ciddi bir şey anlatıyor gibi böğüren Alkin'e dönüp yan bakışımı attım. "Kime yine kime aşık oldun bu kaçıncı bıktım oğlum". Derin bir off çekip ellerini sıraya koydu. "Melissa'ya oğlum". Al işte bir bu eksikti dedim içimden dikleşerek aramızdaki Alara'nın bize bakışlarını es geçip ona döndüm. "Bir Hocana sulanmadığın kalmıştı zaten" dedim umursuzca. "Ne sulanması lan o kıza öyle yaklaşılır mı... Kadın best yani yemez o numaralar, kaç gündür konuşmak için kıvranıyorum resmen, hatta bu gün beni masasına çağırdı kantinde konuştuk filan dilim tutuluyo varya resmen konuşamıyorum". "Masasına mı çağırdı" sesim gerekenden yüksek çıkmıştı. "Sakin ol oğlum sanki günah işlemişiz gibi bağırmasana, sabah kantinde yemek yiyordu teşekkür etmek için yanına gittim, geç otur dedi oturdum işte". Gözlerimi devirip içimden ohh çektim. " Oğlum öyle bir söylüyorsun görende kız pesinde koşuyor sanacak Hocan lan o senin". "Hoca filan ama taş gibi oğlum yada melek mi desem kusursuz". 

            Bir anda yanımızdan hışımla kalkan Alara'yı fark ederek yere düşürdüğü çantamı alarak üzerini silkeledim. "Bir yanımda sen bir yanımda bu manyak kız yettiniz artık be okul değil tımarhane resmen" dedim bıkkınca. Alkinde giden Alara'ya bakarak gülümsedi. " Neyi var lan bu kızın bir garip bu günlerde tripkolik oldu çıktı bir şey de yapmadık ki". "Ne bileyim abi ben ya" dememle pembişin içeri girmesi bir oldu hadi eğlence başlasın...

Melissa;

                 Lavaboda elimi yüzümü yıkayıp kendime gelip makyajımı düzelttikten sonra programıma bakıp ofise yürüdüm. En azından bu vakitten sonra sakin bir gün geçirip ofiste sıkılabilirdim. Topuklularımın sesi kolidorda yankılanırken bir anda karşıma çıkan müdürün kesici delici bakışlarına aldırmadan yürümek üzereydim ki adam bırakır mı asla. "Melissa Hanım" diye söze başladı. "Buyurun Berk bey" dedim resmiyetle. "Dersiniz nasıldı bizim haytalar sorun çıkarmadı umarım". "Hayır efendim aksine oldukça derse ilgiliydiler" dedim sevecen olmaya çalışarak. Adam sexydi tamam ama tipim değildi yani. Benim Gökmen'im varken sanamı kaldım ben dedim içimden. "Bir problem yok umarım bizimkiler biraz nasıl desem şımarıktır, hele o Alkin'le Gökmen yokmu sanki karşıki dağları onlar yarattılar". İlgimi çeken konuyla başımı çevirerek yüzüne baktım. "Neden efendim neleri varki onların bana oldukça saygılıydılar". Adam kravatını düzeltip gülümsedi. "Kanmayın siz onlara onlar yüzünden kaç hoca buradan kaçtı bir bilseniz, biri geliyor biri gidiyor son hocanın eteğinin altını çekip okulun sitesine atmışlar kadın ağlayarak kaçtı, öncekininde Gay diye dedikodusunu çıkardılar adam hala Gay olmadığını ıspatlayamadı.". Derin ve içten bir kahkaha atarak ağzımı kapattım. "Merak etmeyin o numaralar bana sökmez" dedim ciddiyetimi kaybetmemi umursamadan. Bak sen Gökmen beye neleride varmış dedim içimden. İzin isteyerek kendimi ofise atıp kahkahalarımın son bulmasını beklerken kapı çaldı.

              Kendimi toparlayarak gir dedim. Kısa bir andan sonra o tanıdığım Kahve saçlı minyon kız kendini içeri atıp ağlamaklı gözlerle bana baktı. "Alara" dedim nazik bir sesle. Burnunu çekip göz yaşlarını ceketine silerek yanıma yürüdü.

"Hocam o sizi seviyor", Şok dalgası yüzüme vururken ağlayan masum kıza baktım. Onun sevdiği çocuk Gökmen miydi?...        

Küçük SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin