Bölüm 53

4.9K 133 11
                                    

        Aksilikler konusunda kıçımda bir mıknatısla doğduğuma eminim, yoksa başka türlü bir insan bu kadar şanssız olamaz.... Yani yağmurlu havada şemsiye açsam dolu yağar o derece... Neden isyanlarda olduğuma gelirsek her zamanki gibi bir Gökmen kriziyle başbaşayız ve ne yazıkki bu olaya Alkin de dahil olunca konu kıskanç bir Gökmen krizi oluyor... 

                 Dün gece yaşadığım o ilkten sonra en son beklediğim cümle olan özür kelimelerinden sonra bir süre bocalayıp ona baktım, o ise hiç bir şey söylemeden sadece sarıldı ve benim kokumu içine çekti, en huzurlu gecelerimden biriydi, fazlasıyla huzurlu... 

                    Sabah uyandığımızda kıçımızdaki ve boynumuzdaki ağrıyla arabada olduğumuzu ve çıplak uyuduğumuzu fark ettiğimizde sanki dün gece sevişen biz değilmişiz gibi utanıp hızla giyinmesi ve yanaklarındaki kızarıklık, sanırım bu dünyaya numune olarak gelmiş olmalıydı, sizi bilmem ama bence bir erkekten beklenmeyecek davranışlar bunlar aga...

                    Giyindikten sonra leş gibi koktuğumuzu idrak edip burnumu kırıştırmam ve Gökmen'in beni evine götürmesiyle aksilikler çemberine girmem bir olmuştu.  Saat sabahın on birinde eve gittiğimizde mendebur suratlı annesinin beni görmesiyle evi terk etmesi içime su serpmedi değil yani ama yinede dedim ya ben aksilik mıknatısıyım...

                Duş almak için banyoya girerken Gökmen'le banyoya girme hevesim onun utangaçlığı yüzünden askıya alınınca bende el mahkum 2 kişilik jakuzide at koştura koştura tek başıma yıkandım, onun nane kokusu kesinlikle bu şampuandan geliyor olmalıydı, ama benim tenimde o kokuyu alamıyor gibiydim ve homurdanarak banyodan çıkıp havluya sarıldım. 

                Odadan çıktığımda oda eşyalarını alarak banyoya yöneldi, saçlarımı kurutmak için deli gibi kurutucu araken odasının her yanını incelemeyide ihmal etmedim, playboy dergisi veya bir porno koleksiyonu ararken daha çok pskolojik kitaplar ve romanlar bulmam hayal kırıklığı yaratsada hala lanet kurutucuyu bulamamıştım. Aşağıya inip hizmetçilerden birine sormak için odadan çıkıp hızla salona yürüdüm evde in cin top oynuyor gibiydi. Bir kaç seslenişten sonra bir hizmetçi çıkmayınca el mahkum odaya dönmek için adımımı attığımda kapı çaldı. 

                Utanma duygum olmadığından bahsetmiştim, ve üzerimde havlu olmasını umursamadan kapıyı açmak sorun olurmuydu?. Bir düşüneyim tabiki hayır!! Yavaşça kapıya doğru yürürken hala ıslak saçlarımdan akan sulara küfür ediyorken ısrarla çalan kapıyı hışımla açıp bağırdım. 

" Ne var" saçlarımı arkama atıp suları umursamamaya çalışarak kafamı kaldırdığımda her zamankiorangutan görmüş bakışımla kalakalmıştım. "Aaa.. Alkin"

                  Bacaklarımdan yüzüme doğru yavaşça çıkan ela gözlere odaklanmış şaşkın şaşkın bakarken onun ağzınında açılmasını izledim. Kısa süren sessizlikten sonra aynı şaşkınlıkla konuştu. "siz burada...". 

           Aynı anda ağzımı açıp bir yalan uydurmaya hazırlanırken arkadan gelen sesle dondum, kelimeler boğazıma dikildi. " Melissa nerdesin" Gökmen bağırarak yanımıza yürüyordu. Bende bir saçlarını havluyla kurutarak sade bir şortla yarı çıplak gelen sevgilime bir de kapımda duran bana aşık öğrencime bakıp dururken, dank yine jeton düştü. 

       Alkin kapıda ben havluylayım, Gökmende banyodan çıkmış yarı çıplak geliyor fantaziye gel... Gökmen uzanarak Alkin'i görünce benim bile zor duyduğum bir şekilde sikti çekip hızla yanıma geldi.

             "Burada neler oluyor lan" dedi Alkin bir bana bir Gökmen'e bakarak. Gökmen'de bir cevap vermeyince elimle Alkin'i içeri davet ettim. " Kapıda kaldın".

           Sanki kendi eviymiş gibi buraya daha önce geldiğini belli ederek direk salona yürüyüp koltuğa oturup gözlerini ayakta duran ikimize dikti. Gökmen bana kaş göz hareketi yaparken ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum, sonra üzerimi kastettiğini anlayınca. " Ben giyinip geleyim" deyip sıvıştım...

                   Bu sefer ne yalan bulacağımı bilmiyordum, ya öğretmenlik hayatım bitecekti yada Gökmen Alkin'i öldürüp cesedini arka bahçeye gömecekti, hmm bence ikinci seçenek daha mantıklı...

Gökmen;

             Alkin sorgular bakışlarıyla beni deler geçerken sessizce karşısına oturup her şey normal bakışı attım ve ayaklarımı tabureye uzattım. Kısa bir süre daha aynı bakışlarını bana sabitledi. Ecel teri dedikleri buysa tekrar bir banyo almam gerekebilirdi. Melissa da nereye kaybolduysa bütün dolabı giyiyor olmalı.

" Bana burada ne sikim döndüğünü anlatsan artık"

" Bir şey döndüğü yok"

" Öyle mi buradan bakınca öyle durmuyor"

" Ne gibi" salağa yatmanın en bariz örneğiyim...

" Mesela Melissa'nın burda oluşu ve hatta onun göt içi kadar bir havluyla şu an odanda olması gibi"

" Ne var bunda olamaz mı?" Sıçtım sıvadım tüyü dikmeye az kaldı Gökmen...

" Oğlum kafan mı iyi lan? Ota boka başladın da haberim mi yok? Onu geçtim ben ona aşığım dedim, istiyorum dedim, sende bana ısrarla o senin hocan demedin mi lan it"

" Alkin sakin ol oğlum"

" Ne sakini lan ?"

               Söyleyecek tek bir kelimem bile kalmamışken, yumruklarımı sıkıp kendimi tutmam ne anlam ifade ederdi bilmiyorum ama ilk kez yalan söyleyebiliyor olmayı diledim. Kalbim deli gibi evet onu seviyorum demek isterken bu cümleleri duymak az olan cesaretimide yutmamı sağladı. Bu sırada Melissa'nın ayak seslerinden sonra sesi duyuldu. 

" Gökmen beni terk ettiği için o abini öldüreceğim" 

 Abim ve Melissa... ?

Küçük SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin