Multimedia Gökmen ve gözleri :)
Hayat hiç bir zaman hikayelerdeki gibi olmadı, mutlu sonlar hiç kolay kazanilmadi mesela, sevenler sonsuza dek mutlu olmadı. Hayat toz pembe olmadı hiç bir zaman kötüler kazanırken iyiler hep karanlığa battı. Umuttu insanı yaşatan ve aşk tı ayakta tutan umutta aşkta bu yüzden en zor olandı, zor kazanılan elde kolay tutulamayan. Sonra yalanı keşfetti insanoğlu, hayatın içine sokup kendi dünyalarını kurdular yetmedi çaldılar, vurdular , sev dedikçe kırdılar, parcaladilar, aşkla yalanı harmanladilar işte o gün ne aşk esgisi gibi aşk oldu ne hayat...
Yumruk sesiyle bocalayip kısa süre olayları idrak etmeye çalıştım. Ertan sanki hiç bir şey hissetmemis gibi aksine mazojist bir havayla kahkaha atarak başını düzeltti. O göz muhtemelen yarın mosmor olacaktı ama umrunda değil gibiydi. Başını çevirip gozleri Gökmen'i bulduğunda bir sessizlik oldu. Gökmen şaşkınlıkla elini indirdi ve fısıldadı.
"Ertan" Birbirlerini tanıyor olmalıydılar, ama yüzündeki öfke yerini şaşkınlığa bırakmıştı.
"Naber ufaklık" dedi her zamanki neşeli havasıyla."Sen burada ne arıyorsun" dedi Gökmen sorgucu.
Bu güzelliğe bir borcum vardı ve bir sözüm dedi beni işaret ederek. "gidelim mi kızıl" dedi göz kırparak. Bense donmus onlara bakıyordum.
"Ha bu arada sağın kuvvetliymis" dedi Gökmen'in omuzuna şakadan vururken. Bu sırada Alkin yanımıza gelip Ertan'la erkeksi bir biçimde selamlasti. Hadi ama herkes birbirini tanıyor olamazdı.
"Abi seni buraya hangi rüzgar attı" abi mi wtf is goin on? dedim içimden.
"Rüzgar değil fırtına" dedi o muhteşem kahkahasını atarken. "Bizimle gelmek ister misiniz bu küçük hanımı Sega'ya goturuyorum"
Ayni anda evet ve hayir sesi yükseldi. Evet diyen taraf tabiki Gökmen'di. Alkin'de el mahkum kabul edip yanımıza yürüdü.
"Koçum sen benimle gel bir bara geçelim patron çağırdı, Gökmen sen yolu biliyorsun önden kızıl'I götür bir 10 dakikaya geliriz yer ayırdık zaten selamımı ver yeter" dedi otoriter olarak. Tamam diye fısıldadı Gökmen. Ney yani biz ikimiz başbaşa? yine! Off ertan!!!!
Kurtarıcı dedik bağrımıza bastık oldumu şimdi bu?. Arabama bindiğimizde sessizlik cam gibi bizi kesiyordu, ikimizde kasıldık ve koltuğa otururken bile diken uzerindeydik. Arabayi çalıştırıp anayola sürdüm.
"Sağa dön" dedi eliyle göstererek, sesini duymak bile midemdeki orangutanari cıvıldatiyordu. Orangutan diyorum çünkü kelebekler bu kadar öküzce oturamazdi mideme...
Sağa dönerek topark yoldan sahile gittiğini tahmin ettiğim sokağa saptım. Birkaç dakika sonra başka bir sokağa girip denizi bulduk. Arabayı zorlukla bulduğum yere park edip aşağı indim yanıma gelerek elimi tuttu.
"Ne yapıyorsun" dedim sinirle. Onu hala affetmemistim. "Burayı bilmezsin kızlara göre değil özellikle mini etek giyen kızlara göre" erkeksi tavrı ve sahiplenmesi hoşuma gitsede gözleriyle eteğimi ve kadın olmamı küçümseme si canımı sıktı. Elini sertçe iterek adımlarını hizlandırdım. Ofladigini duyabiliyordum ama beni zorlamadı. Karadaki balık ağlarının yanından dermecatma bir kulubeye doğru yürüdük.
Dışardan bakınca ufak bir kulube gibi gözükğnce kıyıdan bakınca önü açık meyhane tarzı bir yerdi ufak masalar ve tabureler vardı. Barda çalışan birinin bu gibi bir mekana gelmesi beni şaşırtsada inanılmaz derecede hoşuma gittiğini söyleyebilirdim.Gökmen'in yanında oraya ulaştığımızda yaşlıca göbekli bir adam yanımıza gelip Gökmen'e sevgiyle sarıldı. " Oğlum özlettin kendini hoş geldin" dediğinde Gökmen'de ona sarılarak karşılık verdi. Adam bir süre sonra bana bakarak elini uzattı. " Küçük hanım ben Sega" memnun oldum diyerek adımı söylediğimde adam sıcak bir şekilde gülümsedi. Masalar yerin izbeliğine göre oldukça doluydu VE görünüşte 40 lı yaşlarındaki garson kadın dışında hiç kadın yoktu yada kız her neyse... Adama Ertan'ı söylediğimizde bize bir masa servisi açtı. Başımızda durarak masayı süzüp gülümsemesine devam etti. " ne içersiniz bakalım şarap rakı, bira". " Rakı" dedim kesin bir dille. Uzun zamandır içmediğim ama sevdiğim bir içkiydi. Bar ortamlarına alışkın olduğum için neredeyse kokusuna hasrettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sevgilim
ChickLitOlması gereken yanlış zamanda oluyorsa, söylenmesi gerekenler soylenmiyorsa, yaşanılan her şeyi bir kenara atın. Atın çünkü anlamı yok körü körüne bağlanmanın , anlamı yok içten içe bir aşkı yaşamanın, çünkü aşk dolu dolu yasaninca güzel, çünkü aşk...