Gökmen telefonu kapadığında sanki annesi onu hala duyabilirmiş gibi bir tedirginlikle masaya koydu. Ona anlatmasını beklediğimi belirtircesine dik dik baktığım halde o sıkıntılı bir biçimde elindeki çatalıyla tabağında kalan birkaç şeyi daha parçalara ayırmakla meşguldü. Bir asır gibi süren kahvaltıdan sonra teşekkür ederek masadan kalktı ve annemin babamın elini sıkmak için yanlarına yaklaştı ki ilk konuşan annem oldu. "Gökmen eğer bir problem olursa ilk bana gelmeni istiyorum unutma bizde senin ailen sayılırız lanet kan bağı umurumda değil ve ayrıca unutma ki Melissa'da burada", sessiz bir şekilde ikisinede teşekkür ederek çıkış kapısına yürüdü. Omuzları çökmüş sabah kahkahalar atan çocuktan şimdi eser yoktu ve içimde annesine karşı bir nefretle karışık öfke fırtınası büyüyordu.
Dün orta yerde bıraktığı arabasına binmeden önce benim varlığımı hatırlayarak bana doğru dönüp gözlerini gözlerime dikti. Bende sadece bakıyor ve ne yapacağını bekliyordum"Ne diyorsun ha? Hayatım tam düzene giriyor diyorum çabalıyorum, tükeniyorum bir bakıyorum sıfırdayım. Yine çalış Gökmen, gel Gökmen, git Gökmen, neden normal insanlar gibi normal bir hayat yaşayamıyorum ?" Bu ani itirafları şok kırbacı gibi yüzüme vururken ben hala tek kelime edemiyordum.
"Yapamıyorum Melissa, dayanamıyorum, o kadına anne diyorum ama bir kere olsun hayatımda bir kere olsun bana sevgiyle baktığını görmedim, her seferinde dayak işgence ve açlık, gücüm yok artık, tam diyordum ki artık bitti, parası var gücü var lüksü var artık bizi rahat bırakacak bu seferde seni istemedi, benim sevilmeye hakkım yok mu?".
"Sen seviliyorsun zaten Gökmen, ben seni sevdim anlamıyor musun, baksana ne haldeyim, sen gülünce gülüyor sen ağlayınca ağlıyorum, değil annen, kızıl denizle akdeniz yer değişse yine seni sevmekten vazgeçmem"
"Onu tanımıyorsun Melissa, bana neler yapabileceğini bilmiyorsun, Serkan artık çocuk değil, ona hiç bir şey yapamaz ama onuda parasıyla satın almış, bir sülük gibi ona yapıştı onun kanını içiyor ama o para hırsından hiç bir şeyi farkında değil, sanki ona yıllarca işgence yapan onu döven, aç bırakan eziyet çektiren o kadın değilmiş gibi hala ona anne diyor, ama ben mecburum hala 17 yaşımın başındayım ne kadar kaçsam da saklansamda her seferinde beni bulup ona getirdiler ne polis ne sosyal yardım hiçbiri beni alamadı"
Doğru mu duymuştum, hepsini idrak etmem için beynimde yayılan ve yankılanan kelimeleri teker teker düşündüm. Gözlerim dolmak üzereyken öfkemden ellerimi öyle sıkı sıkmıştım ki avucumu açtığımda tırnaklarımı batırdığım yerlerin kanayacağına emindim ama o acı bile beni sakinleştirmiyordu. "Sa.. sana işgence mi yaptı?"
Arabaya öfkeyle bir tekme atarak ardından yumruklamaya başladı bir yandanda hıçkırıkları ağzından dökülüyor öfke nöbeti geçiriyordu. Onu durdurmak istesemde iç sesim bırak rahatlasın dedi ve bir süre onu izledim. Yorgun ve bitkin bir şekilde arabaya yaslanıp kollarını serbest bıraktığında perişan görünüyordu. Her şeyini kaybetmiş gibi, boşlukta gibi...
Yanına yaklaşıp yere bakan başını çenesinden tutup kaldırıp gözlerine baktım. "Ağlama, sen bilmiyor musun erkek adam ağlamaz lafını, benim erkeğimde ağlayamaz o yüzden kalk şimdi toparlan, geç o kadının karşısına dur ne olursa olsun ne söylerse söylesin bil ki sana hiç bir şey yapamayacak artık gerçek bir annen ve baban var eğer ihitiyacın olursa buraya geleceksin seni buradan kimse alamaz ama şimdi git ve o kadınla yüzleş, onca yılın intikamını belki almaz ama en azından içindeki bu sıkıntıyı atarsın seni limandaki o kafede bekleyeceğim".
Yavaşca bana sarılıp saçlarıma nefesini verdi ve aynı yacaşlıkla geri çekilio arabaya bindi. Kısa bir tereddütsüzlükten sonra arabayı evin bahçesinden ana yola çıkardığında ne yapmam gerektiğini biliyordum.
O kadından Gökmen'e yaptığı her şeyin acısını fitil fitil çıkaracaktım!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sevgilim
ChickLitOlması gereken yanlış zamanda oluyorsa, söylenmesi gerekenler soylenmiyorsa, yaşanılan her şeyi bir kenara atın. Atın çünkü anlamı yok körü körüne bağlanmanın , anlamı yok içten içe bir aşkı yaşamanın, çünkü aşk dolu dolu yasaninca güzel, çünkü aşk...