Bòlüm 43

4.6K 148 7
                                    

Bana çekmeceden ic camasirlarimi getirir misin hayatim? Hadi ama daha sürtük bir cümle kuramazdin dedi iç sesim. Gökmen bana şaşkın şaşkın bakarken henüz sözlerimi idrak edemediğinI anlayıp beyin hücrelerinin çalışmasını bekledim. Hey ordamisin diye sorasim geldi ama bu çok klişe olurdu. Yavaş adımlarla yanına yürüyüp Yatağın dibindeki cekmeceyi açtım.  Her  zaman tanga hayranı biri olmuşumdur ve dolabima bakan herhangi biri bunu kolaylıkla anlayabilirdi.

   

      Gökmen'in üzerimdeki gözlerini yok sayarak -yada öyle davranarak- çekmeceye göz atmaya devam ettim. Kırmızı bir tanga seçerek ona uzattım "sence bu mu ?" daha sonra siyah olanı aldım "yoksa bu mu ?".

       Gözleri iki tanga arasında gidip geldikten sonra derin bir iç çekti. "Cidden beni zorluyorsun".

            Hadi ama bu sözleri beklemiyodum,  gözlerimi devirip ona baktım hala tepkisizdi,bir cevap alamayacağımı anlayınca "peki kırmızı olsun" diyerek diğerini yerine atıp cekmeceyi kapattım. Belkide beni istemiyordu, yada cidden onun için çekici değildim.  Nede olsa birkaç kez beni nazikçe reddetmisti peki ben neden inatla onu istiyordum?. Umursamaz tavrımı takınarak önüme döndüm.

 

Tam eğilip giymek üzereydim ki elleri elimi kavradı, başımı kaldırıp güçlü bakışlarla ona baktım. "Sana karşı koyamiyorum ve neden bilmiyorum bende daha önce hissetmedigim duygular uyandiriyorsun".

 

  Sözlerini analiz ederken sonu imaya açık kelimeler beynimde dolandı bahsettiği duygular neydi?. Daha önce hissetmedigi ne olabilirdi?.  Belkide bakirdir diyen iç sesime dil çıkarıp hayalperest dedim. Bu çocuk bakir olamayacak kadar erkeksi ve tecrübeli opusuyordu. Ayrica tek bir dokunusu bile benim tüm hormonlarımı altüst ederken bu seçeneği eledim.  Belkide ona özel geldigimi söylemek isytiyordu yada farklı olduğumu.

   

  Soru işaretleri zihnimi parcalarken oda bunu anlamış olacak ki ayağa kalkıp yanımda durdu. "Beni zorluyorsun çünkü sana her an dokunmak istiyorum". Sözleri bittiğinde sıcak elleri belime yerleşti, daha sonra gözlerime bakarak tebessüm etti, "benim için farklisin çünkü sana dokunmaya kiyamiyorum." Bu sefer elleri titrek hareketlerle dudaklarıma gitti. "Bu dudakları öyle çok istiyorum ki bir kez optugumde birakamayacagimdan korkuyorum". Ben şaşkın bir şekilde ona bakarken elleri saçlarıma gidip bir tutam alarak burnuna götürdü. "Öyle güzelsin ki sanki bir kez dokunsam sana kötü bir şey yapacakmisim gibi korkuyorum, bu güzelliğinin karşısında bir çocuk gibi caresizim". Uzanıp yerden aldığı havluyu üzerime sardı.

 

"Iste bu yüzden beni zorlama, bırak herşey zamanı gelince olsun, her ne yasanacaksa burada bu sekilde yaşanacak kadar basit degil, seni gerçekten hak ettiğimi önce kendime ispatlamam lazım" Kafamı çevirerek gözlerinden kaçtım, bu son ama en yumuşak reddedilisimdi, bu sözler karşısında kendimi bir prenses bir taş bebek gibi hissederken bir yandanda onu bu kadar zorlayacak kadar sürtük bir yapım olduğu için kendime kufrettim. Ne zamandan beri bu kadar basitlesmistim?.  ve ben bu kadar günah işlerken bu adamı hak edecek kadar iyi ne yapmıştım.  Dolabimi açarak rastgele elime gecen bir sort ve bluzu üzerime geçirdim.  Saçlarımı havluyla son kez kurutarak ellerime krem sürdüm.  O hala sessizce yatağa oturmuş beni izliyordu belkide bir tepki bekliyordu ama su an öyle bir savaşın içindeyim ki kendi iç dünyamda iyi benligimle kötü benligim savaşıyordu.

  

  Yavaşça yatağa girerek yorganı üzerime çektim ve sırtımı ona döndüm. Kısa bir süre daha kendi dusuncelerimde bogusurken belime sarılıp beni kendine çeken iki güçlü elle irkildigimi fark ettim. Kısa suren irkilme yerini nane kokulu huzura bırakırken başını boynuma dayayıp nefesini kulağıma vererek fısıldadı.  "Seni seviyorum".

       Iste iki kelimenin efsanevi gücü tüm kızgınlığım kırgınlığım için ilaç olan kelimeler. Bana sarılan ellerini tutarak daha rahat bir pozisyon alıp ona daha çok yaklastim. Sanki bir yapbozun parçası gibi uyumlu tek beden yatiyorduk. En huzurlu anım en rahat uykum olacağına emin olarak gözlerimi kapattım. 

    

    Hayattan asla çok bir beklentim olmadı, sadece huzur istemiştim, ama bu küçük adamın huzurla birlikte aşkı getireceğini nereden bilebilirdim. Beynimin varlığını kabul etmediği aşkı kalbime kabul ettiren hiç yaşamam dediğim duyguları yaşatan adamın kollarindayken kim bana cennettin dünyada olmadığını söyleyebilirdi ?... Cennet bu adamdı onun kollarıydı ve eğer ben ölürsem bu nane kokusundan olmalıydı.

           Yeni bir güne başlamak üzere gözlerimi kapatırken bir dilek tuttum benim için bizim için...

Küçük SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin