"Baba.."
Amerika'lıydık evet, annem az önce bana resmen erkek arkadaşınla barış diye dil döküyor olabilirdi ama biz Türkiye'de yaşıyoruz ve baba her yerde babadır. Babamla hiç bir zaman öyle sevgili muhabbeti yapmamıştım, oda bana hiç bir zaman karışmamıştı, ama içinde bir yerlerde her an Gökmen'in yakasına yapışacağı hissi vardı ve öküze bakan tren gibi babamın mavi gözlerine bakıp bir ifade arıyordum. Hiç bir zaman yüzünde sert ifade olan bir adam olmamıştı. Çok sinir olduğunda bile gülmeyi başarabilen bir adamdı ve bu tavrı annemi hep çıldırtır ona mangal yürekli derdi.
Kollarımı gevşetince Gökmen'de yavaşça başını kaldırarak sesin geldiği yere bakıp dizlerinin üzerinden kalkıp yavaşca doğruldu. "Efendim..." sesi şaşkın ve kısıktı. "Gökmen sen burada ne arıyorsun". İşte şimdi bayılacayım sizde mi birbirinizi tanıyorsunuz. Sendemi bürütüs... Babam hızlı bir kaç adım atarak Gökmen'e sarılıp sırtını sıvazladı daha sonra onun o dokunmaya kıymadığım saçlarını tek eliyle darmadağın ederek geri çekildi. AMA BABA O BENİMMM diye beş yaşında bebeği alınan çocu gibi ağlamak istiyordum, kıskanmıştım ve var o saçlara ben bile dokunamadım daha. huh.
"E koçum sen burada ne arıyorsun". Gökmen kızarmaya başlamıştı, annem ve ben aynı anda Gökmen'e dönerek yapacağı açıklamayı bekliyorduk ve ikimizde tek kaşımızı kaldırmıştık. Babam bunu aynı anda yaptığımızda ikiz cadılar olduğumuzu söylerdi. "açık konuşmak gerekirse nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum". Dürüstlük yapacak zaman buldun Gökmen dedim içimden. Burada kıvranıyorum sen lafı uzat ta öleyim ben. "Benden çekinme oğul". Oğul mu ha şimdi bir de baba desin kendimi yaşam hastanesinin damından atayım. " Ben Melissa için geldim yani şey o bana küstü sonra karınız beni içeri ama ben bilmiyordum yani şey onun sizin". Babam anlamış gibi bir anda bana dönerek başını yana eğdi. Bende sorgulayan bakışları bana çevirten Gökmen'e bakarak sen bittin oğlum bakışımı atıp babama gülümsedim. "Melissa konuşacakmısın". Hani hep derim ya bazen ihtiyacım olan bir dakikalık bir deli cesareti işte o adrenalin şu an tüm bedenimi sarıyordu ve kelimeler beynimin kontrolü dışında kalbimin aklına uyup dudaklarıma koşturuyordu. " Gökmen'i seviyorum ve bazı yanlış anlaşılmalar oldu ve kalbini kırdım onun bir suçu yok" İşte şimdi öküzün trene bakma sırasını savmıştım. Babam bir süre ikimize bakarak ne zaman patlayıp kafamızdan kıvılcım çıkaracak diye beklerken derin bir oh çekti. Ney oh mu çekti?. Doğru mu duydum ben. "ney" dedik koro gibi annem ve Gökmen'le birlikte. Babam beni kolunun altına alıp Gökmen'ide diğer kolunun altına çekti. "Ben bu cadı bana serseri birini getirecek diye korkuyordum ama anlaşılan bulabileceği en iyi damatı bulmuş". Kendimi babamın kollarından çekerek ellerimi belime koydum.
"siz bana burada neler dönüyor anlatacak mısınız?". Babam oturmamızı işaret ettiğinde Gökmen rahat bir şekilde karşıma oturdu bende kendimi koltuğa bıraktım. "Baban'ı tanıdığımda henüz 8 yaşımdaydım, yetimhanede yaşadığımdan bahsetmiştim, aslında annemin bizi gönderdiği yetimhane bok çukurundan farksızdı(babam ağzını topla gibisinden öksürdü), afedersiniz yani çok kötü bir yerdi ve neredeyse aç yaşıyorduk, işler ve işgenceler cabası, sonra bir gün baban bizim yetimhaneyi devraldığını açıkladı, işte o zaman bir ümidimiz olmuştu, heryeri yenileyip bize yaşamak için şans verdi, artık düzgün yemek yiyor ve iyi eğitim alıyorduk. Ben babanın sayesinde kolleji kazandığımda annem bizi yaşımız ufak diye zorla tekrar yeni evine aldı. İlk zamanlar babanla hala gizli gizli görüşüyorduk ve annemle olan problemlerimde bana yol gösteriyordu işte buradan tanışıyoruz". Babama bakarak gözlerimi kısıp sorguya çeker gibi konuşmaya başladım. "Onun kardeşinin oğlu olduğunu biliyor muydun?". Babam başıyla onayladı, "biliyordum ve katerina'dan adreslerini aldım, o hiç bir zaman iyi bir anne olmamıştı, olamazdıda bunu bildiğim için kardeşimin çocuklarına sahip çıktım." Gökmen derin bir of çekti "bende daha bu güne kadar gerçek babamın o züppe kocası olduğunu sanıyordum". Annem bir kahkaha atarak söze girdi. "Hadi ama o suratsız pirana'nın nasıl senin kadar kusursuz bir oğlu olabilirdi ki. Herşeyinle babana benziyorsun." Babamda gülerek başıyla onayladı. "Babamı görebilmeyi çok isterdim" dedi çocuksu bir masumlukla Gökmen. Annem yavaşça yerinden kalkıp salondaki dolaptan bir çerçeve çıkarıp yanımıza geldi. " Al senin olsun oğlum". Annemde ona oğlum demişti...!
Gökmen fotoğrafa bir süre bakıp hafifçe sırıtıp başını iki yana salladı. "Cidden haklıymışsınız, hep hayalimde canlandırdığım baba gibi". Annem Gökmen'in yanağını okşayarak babama sert bir bakış attığında babam konuştu. "Beni babadan saymıyor musun eşşek sıpası kızımı vermem valla". Gökmen hafif sırıtarak bana baktı. "Hiç bana bakma babam vermezse gelmem" dedim omuz silkerek.
Annem kolundaki saate bakıp derin bir ohoo çekti. "Saat kaç oldu farkındamısınız gençler sabahın dördündeyiz". Saati fark ederek suratımı buruşturdum. Gökmen ben kalkayım artık diye yerinden doğrulduğunda babam ona dur liseli hareketi yaptı. "Nereye oğlum burası senin de evin bu vakitte hiç bir yere gidemezsin". Gökmen itiraz etmeye kalksada babam onu susturdu annemde çekiştirerek onu misafir odasına çıkardı. Bu olaylar filim sahnesi gibi önümden geçerken ben hala salona çakılı kalmıştım. İşte o an kafama dank etti.
Gökmen bizim evde kalacak hemde annem ve babamla....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Sevgilim
ChickLitOlması gereken yanlış zamanda oluyorsa, söylenmesi gerekenler soylenmiyorsa, yaşanılan her şeyi bir kenara atın. Atın çünkü anlamı yok körü körüne bağlanmanın , anlamı yok içten içe bir aşkı yaşamanın, çünkü aşk dolu dolu yasaninca güzel, çünkü aşk...