Bölüm 40

5.2K 159 6
                                    

Multimedia sarı çocuk Alkin :)             Şanssız bir insan olduğumdan bahsetmiş miydim ?. Evet kesinlikle şanssız bir insanım...! Bu sınıfa girip yaptığım bu yüksek ego temalı ve sevecen backgroundlu gösteriden sonra sadece sınıfıma giren ve bu sınıfta olmadığını bildiğim iki çift yeşil göze donup bakarken aslında şanssız değil bahtsız kadersiz hatta nene deyişiyle kara büyü altında oluduğuturmma emin oldum. Hala şaşkınlıkla birbirimize bakarken sert imajımı zedelememek adına boğazımı temizler gibi yapıp başımı salladım ve yanına doğru yürüdüm. "Bu sınıfta mısınız?", Gökmen hala ne olduğunu anlayamamış bir ifadeyle bana bakarken "Melissa burada ne arıyorsun" diye fısıldadı. "Sadece sorulara cevap ver ve sessiz ol sonra açıklayacağım" dedim sesimi kimsenin duymadığından emin olarak. 

             Aslında bu açıklamayı bu okula gelmeden ve bu trajediyi yaşamadan yapmam gerektiğini biliyordum ama salak kafam daha çok onun her hareketiyle dağıldığı için ve o her zaman gereksiz yerlerde yaşadığım cesaret patlamalarım onun yanında pek işe yaramadığı için ertelemiş ve kendimi bu boktan duruma sokmuştum. Resmen sıçmış sıvamış tüyü dikiyordum.

  "Sınıfınız bu mu?", dedim yüksek bir sesle, omzunu silkerek "evet" dedi. Bende masaya tutunup onu süzer gibi yaptım ve başımı salladım, "12D" değil miydi?. Oda ellerini ceplerine sokarak biraz sallanır gibi yapıp "Ders karması, seçmeli ders olduğu için sınıflar birleştiriliyor " daha çok bu konuşma bitsin de sadete gel der gibiydi. 

                  "İsmin?" Sorduğum soruyla afallayarak irileşen gözlerle bana baktı.   "Neyse nasıl olsa öğreneceğiz daha fazla dersi kaynatmayalım bir dahakine geç kalacaksanız izin belgesi istiyorum aksi taktirde eksik yazılırsınız ve bu arada ben yeni psikoloji hocan ve rehberin Melissa yerine oturabilirsin". Ne yapmaya çalışıyorsun bakışıyla yerine oturup gözlerini bana dikti. Ön sıralarda yer olmadığı için arka sıradaki bana iltifat eden sarı çocuğun yanına oturmuştu. İşte şimdi otorite gösterisi için annemden ders almam gerekebilirdi ama yapamazdım neden çünkü buna tükürdüğünü yalamak denirdi.

                         ++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Gökmen;

             Bu karmaşadan hiç bir bok anlamama rağmen hala inatla karşımda dikilen kadına kadınıma bakıyordum. Masaya yaslanmış ellerini iki yana açmış sınıfı süzüyordu. Herkes normalden daha sessizdi, ben gelmeden bu sınıfta ne olmuştu ve bu hoca hikayeside ne sikimdi?.  Derin bir nefes alarak geriye yaslandım. Bu sırada kapı çaldı. Melissa tiz bir tonda gir dediğinde, Müdür o iri cüssesiyle kendini içeri saldı. Bu adamdan oldum olası gıcık kapmışımdır hep yaşlıyım ama hala işim var havasında geziyordu, adam iyiydi, otuzlarında ve bakımlıydı ama egosu tavandı. Gülümseyerek Melissaya yaklaşıp sınıfa baktı. "Hocam durum ne sınıfa alıştınız mı?". Melissa aynı sıcak gülümsemeyle yerinden doğruldu. Yapma o adama yaklaşma sakın, sinirden kendimi yemek üzereydim. "Evet efendim oldukça sıcak bir sınıf bizde şimdi tanışıyorduk ilk dersten onları bunaltmak istemedim" sesindeki resmiyet beni rahatlatmıştı adama orada dur diyor gibiydi ama hala bu ders olayı canımı sıkıyordu nasıl bir oyun oynuyordu, yoksa yine o pis işlerinden birimiydi?. Ama o işleri bıraktığını söylemişti. Bu düşünceleri kafamdan atmaya çalışırken müdür bize döndü.

"Hocanızı sevdiniz mi çocuklar". Bu soru üzerine bütün sınıftan ıslıklar ve alkışlar yükselirken ben hala ben gelmeden ne olduğunu merak etmekten çatlıyordum. Biz hocaları sevmezdik onlarda bizi bu kuraldı bu sınıfa gelen hoca ilk maaşını almadan kaçardı yada kaçırtılırdı. Oysa sınıf şu an halinden oldukça memnun gözüküyordu. Melissa nasıl bir plan yapmışsa belli ki kusursuzdu. 

                Melissa herkese bakıp gülümsedikten sonra müdüre döndü, Müdür eliyle kapıyı göstererek, "isterseniz odama gelin kalan belgeleri halledelim ve aradan çıksın" dedi. Oda hiç bozmayıp bize döndü "size iyi eğlenceler çocuklar şimdilik özgürlüğün tadını çıkarın nasıl olsa ilk ders ama sonrası için söz veremem". Göz mü kırpmıştı o hemde bana bakarak. Sınıftan çıktığında sıktığım yumruklarımdan ağrıyan avuç içlerimi rahatlatmak için sıraya koydum.

"Oğlum gördün mü göz kırptı lan" Yanımdaki hayvana- hayvan diyorum çünkü özünde kibarlıktan nasibini almamış hödüğün tekidir- hızla döndüm. "Ne göz kırpması", "Oğlum kız fena ya hoca moca ama baksan en fazla 25 filan", 21 dedim içimden dişlerimi sıkarken ve ona döndüm. "oğlum manyak mısın kadın sana neden göz kırpsın". Alkin gözlerini büyüterek sır  verir gibi konuştu, ne zaman heyecanlansa ve bir sey anlatacak olsa bunu yapardı, nereden mi biliyorum çünkü en yakın arkadaşım!. "Sınıfa girdiğinde bir hava bir kasılma görmeliydin ben ilk başta yenilerden birnin ablası falan sandım hatta asılmayı filan düşündüm ama sonra hocayım deyince tırstım", oflayarak kafamı arkaya attım, "ee bundan nasıl sana göz kırptığını çıkardın  mal", gülümsemesi daha da yayılarak oda benim gibi geriye yaslandı ve ellerini ensesine götürüp birleştirdi. "Çünkü ben yine sınıfa girerken sigarayı cebimde unutmuşum oda nasıl incelediyse beni  fark etmiş oğlum yanıma gelip kulağıma fısıldadı , fark ettim ama seni şikayet etmem gibisinden sonra işte cazibem mi dersin ne dersin saçlarımı filan okşadı". Ellerini saçlarına götürüp sanki melissa okşamış gibi yaparken ben içimde çıkan yangını körüklemesine sabrediyordum. Oğlum en yakın arkadaşım olmasan senin ağzını burnunu ama neyse ...

        Daha fazla sinirlenmeyi kaldıramayacağımı anlayıp hırsla kalkıp kapıya doğru yürüdüm, "oğlum bir şey anlatıyordum nereye", arkamı bile dönecek sabrım yoktu "kantine senin hayal dünyana daha fazla inemeyceğim dostum", "Ne hayali lan sınıfa sor istersen hem sen inme Melissa'm iner psikoloğum benim oyşşş". Ya havle çekerek kendimi kantine attım, alkol sigara şu an onlar bile beni kesmezdi ki kantindede bu iki seçenek bile yoktu, bir kahve alarak kendimi masalardan birine attım ve kravatımı çıkarıp boynumda asılı bıraktım. Sinirliydim, öfkeliydim ben ne yaparsam yapayım o her zaman bir yolunu bulup karşıma çıkıyordu, buda yetmezmiş gibi hayatında olan hiç bir şeye karışma yada soru sorma hakkına sahip değildim. Bazen düşünüyordumda beni seviyormuydu yoksa hepsi oyun mu?. Belkide bu okulada bu kadar rahat olabilmek için bana yaklaştı başından beri her şey oyundu?. Sonuçta bu gün beni tanımamazlıktan gelen oydu?.

                     Kahvemi içerken arkamdan duyduğum sesle Melissa'nın kantine girdiğini anladım, neden bütün herkesin ilgisini çekmek zorundaydı ki?. Daha çirkin giyinse olmazmıydı? Gerçi ona çuval bile giydirsen güzel duracağı kesindi.

"Biraz konuşabilir miyiz?" Evet şimdi hesap zamanıydı....

Küçük SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin