Bölüm 20

6.4K 195 5
                                    

              Varlığımı bile fark etmeyen o küçük adama baktım. Onu ilk gördüğüm gün gelmişti aklıma  yine üzerinde bu okul uniformaları vardı. Kıravatının bağlı olduğunu fark ettim. Saçları daha kısaydı artık dağınık bırakmıyordu. Yanlarında belirgin çizgiler attırmıştı. Aynı çizgi düz bir hizada kaşına iniyordu. Yüzü capcanlıydı, yanakları sanki spordan gelmiş gibi kıpkırmızı, ama gözleri uykulu gibiydi birazda bıkkın. Bir kaç kilo vermişti ama o muhteşemliğinden hiçbir şey kaybetmemişti anlaşılan. Yüzümde çarpık bir gülümsemeyle onu izlerken kız onun elini daha da sıktı. Heyecanla bir şeyler anlatıyor boşta kalan diğer eliyle bazı hareketler yapıyor gülüyordu. Bir an içimi bir öfke kaplasada tek bir adım dahi atamadım, orayı yıkıp dağıtmak isterken, hani beni sevmiştin be hayvan adam demek isterken tek parmağım bile kalkmadı. 

"Kahveniz hazır hanım efendi.... Hanım efendi iyi misiniz?". Bu ses beni hayal dünyamdan alıp gerçek dünyaya getirmişti. Uzanarak kredi kartımı uzattım, şifreyi yazarak bana fişi uzatmasını bekledım. Hızlı bir şekilde buradan gitmek istiyordum. Belki okula gider sunumu yapar sonra yine saatlerce bir köşede siner içer ağlardım. Ama şu an buradan çıkmalıydım. Sıcak olan kahveme iki elimle sarılarak kafamı yere sokup hızlı adımlarla arabama bindim. 

                                         Sunum için herşey hazırdı, jüri gelmiş öğrenciler dizilmiş mezuniyet için son sınavımızı vermek üzereydik. Hocaların suratına baktığımda hepsi ifadesizdi sanki gülümsemekten yoksunlardı. Yap şu işi bebeğim onlara Hilarius olmayı göster. İç sesimin narsist olduğunu söylemiş miydim?. Kesinlikle öyledir kendileri. Dosyalarıma son kez bakarak projeksiyona yansıyan ismime göz attım. Bej ve kahve hazırlıklı arka temanın üzerinde Siyah bold harflerle yazan Syn. Melissa Hilarius. 

                             Merdivenlere yönelerek sahneye çıkmak için hareketlendiğimde kolumdan tutan bir el hissettim. O an tüm kan beynime çıkmıştı. İki saattir bastırmaya çalıştığım tüm duygularım, korkularım, hislerim tüm gerçekliğiyle bedenimdeydi. Korkarak arkamı döndüğümde yakışıklı hocamın gülümsediğini gördüm.  Kolumu sertçe elinden kurtararak ceketimi düzelttim. Rahatsızlığımı anlayarak mahçup bir bakış attı.

- Rahatsız etmek istememiştim Melissa sadece şans dilemek istiyordum özür dilerim 

- Özüre gerek yok sadece bir daha bana öyle dokunmayın yani en azından haberim olmadan

- Ben çok...

- Gerek yok cidden

- O zaman en azından kendimi affettirmem adına sunumlar bittikten sonra seninle bir kahve içsek

- Hocam yoksa bana asılıyor musunuz?

Bu sorum fazla açık olmuştu tamam kabul, sınırı aşmıştım biliyorum, sen malmısın kızım mezun olmaya 2 adımın kalmış sen hocayı sapıklıkla şucla pes valla. İç sesim haklı onuda biliyorum ama neden bilmiyorum dudaklarımdan bu kelimeler dökülmüştü. Ama sanırım bir bakıma haklıydım, çünkü hocamın yüzü cidden kızarmış ve ne söyleyeceğini bilmez gibiydi.

- Şe.. şey hayır sadece ben şeyy...

- Sakin ol tamam şimdi bırak sadece şu sunumu yapayım sonra kahvemizi içeriz 

            Şaşkın bir gülümseme yüzüne yayılarak arkasındaki koltuğa oturdu. Bende topuklarımın üzerinde dönerek sahneye doğru yürümeyi başardım.  Adımın yansızıdığı slaytın altındaki kürsüye yaklaşarak etrafa ben buradayım bakışı atıp konuşmamı yapmaya başladım.

                                Yarım saat süren sunumun ardından bana sorulan türlü sınav sorusuna cevap vererek büyük alkışlar eşliğinde sahneden inip derin bir nefes aldım bu da başarıyla bitmişti. Şimdi tek yapmam gereken diplomamı beklemekti. Çantamı alıp çıkmak üzereyken arkamdan bir ses duyuldu.

Küçük SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin