İyi okumalar...
Yaşlı adam kapıdan çıkan torunun arkasınca baktı ta ki koridorun başından dönüp kaybolana kadar.Acı haberi alalı saatler olmuştu.
Beklemiyordu böyle bir şeyi...
Nede olsa gençti torunu.Bir çok insan gibi bu nedene tutunuyordu.
Gençti,hali vakti iyiydi.Neden intihar yolunu seçmişti ki?
Kafasını meşgul eden soruları bir kenara itirmek istedi.Lakin bir yere gitmek istemediler.Kızını bile daha görmemişken,eşine söylememişken bu sorular yüzünden şimdiden çok yorulmuştu.
Evet kızı...Tek evladı...
Doğru evladının bir çok hataları vardı.Bunu asla inkar etmiyordu.Zaten edemezdi...Hakkı yoktu...
Yine de evladıydı...
Hiç tırnak etten ayrılır mıydı?O kadar yaşanmışlıktan sonra silinir miydi "evlat" sözcüğü zihninden,lügatından? Tabi ki silinemezdi.
Fatma Hanım gençliğinden beri tanıdığı yaşlı adamın haline acımıştı.Çınar ağacına benzediyordu bu otoriter adamı.Şimdi çökmüştü sanki çınar.Boynu bükülmüş,yüzü solmuştu.Ağır mı gelmişti? Heleki şu yaşta.
Genç bir hemşirenin odaya geldiğini bir tek Fatma Hanım farketmişti.
Genç hemşire odaya girer girmez odadaki kasveti hissetmişti.Hastane ortamında hem vardı bu kasvet.Alışması gerektiğini bilse de bir türlü alışamıyordu."Hasan Bey tahlil sonuçları çıktı." apar topar söylemişti.Biraz daha beklese belki kelimeleri söylemekte zoranacaktı.
Yaşlı adam sorarcasına baktı genç hemşireye.Sadece kafasını salamakla yetinen hemşireye sinirlenmişti.
"Ne yazıyor?"dedi sesini yükseltiğinin farkına varmadan.
Hemşire gayri ihtiyari birkaç adım geriye gitmişti.İlk bir şey söyleyemedi,kelimeler firar etmişti sanki zihninde.Sessizliğe daha fazla tahamül edemeyen yaşlı adam hemşirenin elindeki kağıtları çekip almıştı.
"Bir şey söylemek zor mu!"demişti sinirli haline hakim olmayarak.
"Aslında..."
Susması gerektiğini anlayınca konuşmaktan vazgeçti.Arkasına bakmadan gitmek istiyordu şimdi heleki geçen defa azar yemişken bir kez daha azar yemeği istemiyordu.
Yine de kendi isteğiyle arkasına bakmadan uzaklaşamayacağını da pek iyi biliyordu.Hasan Bey bir sürü değerler yazan kağıtlarda gözlerini gezdirdi.Pek aşina olduğu sözcükler arasında gözleri "uyuşturucu"kelimesine takılı kaldı.Defalarca okudu aynı kelimeyi.Yine de inanmak istemedi.
"Neden?"dedi.
Bataklığa ne için sürüklenmişti ki?
Her şeyi vardı.Ne aramıştı ki şu zehir belasında.Bir sürü soru döndü durdu zihninde.Bir cevap yerine bir sürü cevap yankılandı.
Halbuki hiçbir cevap tam bir cevap değildi.Hepsi biraz eksik,biraz yarımdı.
Yaşlı adam odadan dışarıya attı kendini.Uzayıp giden koridorda yavaş adımlarla ilerliyordu.
Farkedememişti...Engel olabilirdi belki de...
Bir yandan biliyordu ki kendisini kandırıyordu.Ve iyi biliyordu ki torunu az çok başına buyruk birisiydi.Yine de şimdi ki duruma nasıl gelmişti ki?Yaşlı adam az ilerde yere çökmüş torununun eşini farketmişti
"Yüsra."dedi birkaç kez.Ama ses çıkmadı Yüsra'dan,kaldırmadı başını,çekmedi gözlerini boşluğa sabitlediği yerden."Yüsra..."
"Ben engel olmak istedim..."
Yutkundu,ciğerleri aldığı oksijenle yandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şans Daha/[TAMAMLANDI]/Karanlıktan Aydınlığa-1
SpiritualUçurumun kenarında bir genç kız. Sena. Tek bir şansı var ya o uçurumdan aşağı savrulacak,ya da bir yardım eli onu bu hayatın içinden çekip alacak. Ben Sena. Bu kocaman hayatta yalnızım. Hiçkimsem yok. Ne bir annem, ne bir babam, ne bir ablam, ne...