65-"Bir hiç uğruna"

3.5K 209 10
                                    

misetozcan12345 kardeşim bölüm senin için inşaAllah beğeneceğin bir bölüm olur...

İyi okumalar...

Mutluluğu küçük şeylerde aramıyoruz.
Ama neden?
Sana soruyorum siyah gözlü kız.
Sana soruyorum gözlüğüyle oynayan hanım.
Sana soruyorum yarın ne giyeceğini düşünen işkolik hanımefendi.
Sana soruyorum kendini kanepeye atmış dertli dertli düşünen lise öğrencisi.
Ve geride kalan herkese soruyorum.
Hadi kendinize verecek bir cevabınız olmalı...

Sena

"Neden önceden söylemedin?" dedim gözlerimi yıldızlarla süslenen gökyüzünden çekmeyerek.Aslında böyle bir soru sormayacaktım ama aniden çıkmıştı ağzımdan.Telaffuz ettiğim her kelimenin arkasından bakmakla yetiniyorum şimdi.
Meraktan sorulan bir soru muydu? Cevabını bekliyor olmam kanıt olabilir miydi?Sahi buraya ne için gelmiştim ben? Evet farkındaydım ne için geldiğimi.Beklemiyordum bu konuşmayı.Halbuki buraya geldiğimizde unutmuştum.Melih anlatmasa belki de eve gidene kadar aklıma gelmeyecekti.Tozlu raflarda beni bekliyor olacaktı muhtemelen.
Öyle daha mı iyiydi?
Elbette hayır...Bir bilinmezlik ne kadar iyi olabilirdi ki?
Saatler önce susmayı tercih ederken karşımdaki adam şimdiyse aniden konuşuvermişti.

Defne...Sahi nasıl bir oyun oynuyordu? Ne geçmişti eline şimdi? Ya ses kaydı?
İnatla Defne'nin söylediklerini inkar eden zihnimin orta yerine bir kor ateşi gibi düşen o kayıt bir düzmece miydi?

"Bu konuyu burada kapatalım en iyisi." dedi daha fazla konuşmamak istediğini beli ederek.Ben de daha bir şey söyleyemedim.Ne söylecektim mi?
Kırılmış mıydı bana? Karşısına dikildiğim için kızmış mıydı bana? Haklıydı ama ben de haklıydım.Garipte olsa ikimizde haklıydık ve tek haksız Defne'ydi.Ortalığı karıştırma çabaları ve yalanları...
Nedense özür dilemek istiyordum."Özür dilerim." kelimesi sabırsızlıkla telaffuz edileceği anı beklerken ben sadece susuyordum.Susmak bende alışkanlık mı oluyordu yoksa?

"Özür dilerim ama beni de anla Melih.Kendini benim yerime
koy.Ben sana inandım,güvendim o kız söylerken kaç kez söylediklerini yalandım biliyor musun?Ama o kayıt var ya onda bile bir açıklaman vardır diye kendi kendime söylendim durdum."

"Özür dileme..."

Tartışılacak ve ya kelimeler ısraf edilecek bir konu kalmamıştı galiba ortalıkta.Şimdi susmak zamanıydı...İkimiz için de...
Bakalım bu suskunluk ne getirecekti bize.
"Vildan'a baksam iyi olacak."dedim salıncağın tahta kenarlığından çekip,hafifçe kenara kayarak.Sağ ayağımı oynatıp doğrulmak istediğimde bir halsizlik çöktü üzerine.Bu halsizlikte neyin nesiydi hadi hayırlısı.Yok saymaya çalıştığım halsizliğim baş ağrısıyla dönmüştü ve ben bunu yeni yeni farkediyordum.Dedemin "kendine hiç dikkat etmiyorsun."cümlesini büyük başarıyla doğruya çıkarıyordum. Kendime gerçekten mi dikkat etmiyorum ben?
"Dikkatli ol."demesiyle yüzüne anlamsızca baktım.
"Sen de biliyorsun ki o kız kendinde değil.Unutma bunu."dediğinde "Unutmam."dedim hafif rüzgarın eşliğinde yürümeye başlayarak.Arkamdan geldiğini ayak seslerinden biliyordum.Cam kapı sonuna kadar açıktı ve Vildan kapının pervazına yaslanarak yerde oturuyordu elini göğsünde birleşdirmiş bana delici bakışlar atıyordu.Refleksen arkamı dönüp Melih'e bakmamla ince ve hırıltı ses kulaklarıma doldu.
"Söyle...söylediğin her şeyin boşuna ol...olduğunu gör...görüyor musun doktor... hanım." deyip baş parmağını bana doğrulttu derin bir nefes eşliğinde sonra konuşmasına devam etti.Başparmağı titriyordu.Konuşmakta zorluk çektiği beli oluyordu,kendide değildi zaten.Buraya kadar nasıl gelmişti? Teyzesi görmemiş miydi hiç?
"Uğraş...uğraşma ben...benimle."
Ona doğru attığım adımla elimi omuzuna koymak için kaldırdım.Ama ondan beklemediğim bir atakla iyice geriye yaslandı.Benden korkuyor muydu yoksa? Her şey eskiye dönüyordu yavaş yavaş.
"Dokunma...Ol...olmuyor..."
Kendisinde değilmiş gibi davranıyordu.Elimden gelen pek bir şey yoktu...Hastaneye götüre bilirdim ama kaçacaktı hem de ilk fırsatta.Kliniğeyse hiç götüremezdim teyzesi izin vermeyecekti.Sırf kendi itibarını korumak için!Tek çıkış yolu Vildan'ı iyleşe bileceğine inandırmaktı.Halbuki bir zamanlar inandırabilmiştim ama şimdi görüyorum ki gerçekte inandıramamışım.
Şimdi nefes alabiliyorsak demek hala karanlıktan aydınlığa çıkış yolu vardı.Ne kadar zor olsa da yolları taşlı kesekli,dolamacları sert, bazen bataklıklar çıksa bile, uçurumdan hep düşeceğimiz hissi ortalıkta fing atıyor olsa bile hep nefes aldığımız sürece ,ömrümüz sona yetene kadar bir şansımız daha vardı.Yeniden başlamak için,geçmişi yok saymak için,umutlarımızın filizlenip yeşermesi için...
"Gidin Sena Hanım." diye tok bir ses duyuldu aniden.
Vildan'nın teyzesinin sesiydi bu.Yanımıza geldiğinde aynı şeyi bir kez daha söyledi.
"Gidin artık...Ben biliyorum onu ne yapacağımı."
Üzerini vurguladığı her kelimeyle daha bir dikleştiriyordu başını.Kurduğu cümlelerden gurur duyor olmalıydı ve bu onun için sözde başarıydı.Ne güzel başarı değil mi?!Ama anlamadığım iki arada bir derede bulduğu çözüm neydi?Onu geçtim en önemlisi Vildan'a olan tesiri ve neden olacakları.
"Ne yapacağınızı söylemeden gitmiyorum bir yere."dedim.Keza Vildan'nın hayali korku perdesiyle kaplanmış bakışlarıyla karşılaşmak yutkunmama neden oluyordu.Aynı şeyleri tekrar tekrar görmek ne kadar zordu böyle...Söyleyecek bir kelime bulamamak...Savrulan bir yaprağın arkasından sadece bakarken,savrulan bir insanın da arkasından aynı şeyi yapmaya çalışmak ve bunun normal bir şey gibi kaleme vermek,vicdanımızı tatmin etmek için yaptığımız bir aldanıştan başka bir şey değildi.Beyhudeydi işte...Boştu,içini doldurmaya çalışsakta içi bomboştu.Vicdanımızın önü toz basmışken bir millim ötesin göremiyorduk işte.Bir "maalesef" kelimesine sığdırmayı becermiştik
halbuki."Maalesef" diye biliyorduk ya sanıyorduk her şey normal.
"Vildan...Gitme mi istemiyorsansa kalırım..."
dememle elleriyle yüzünü kapattı,kısa süre böyle kaldıktan sonra "evet"diyeceğini beklerken"hayır..."dedi.Sonra beklemediğim bir şekilde beni itirdi neyseki dengemi sağlamış düşmemiştim.

Bir Şans Daha/[TAMAMLANDI]/Karanlıktan Aydınlığa-1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin