İyi okumalar...
Saatler hızla geçiyordu.Gecenin karanlığı yerini sabahın aydınlığına ödünç vermişti yine.
Karanlık hüznü,aydınlıksa umudu misafir ediyordu.İstanbul ahalisi yine bir koşuşturma içerisinde yeni bir güne başlıyordu.
Kimisi sevinçli...
Kimisi hüzünlü...İstanbul'un güzel semtlerinden birini mesken edinmiş ihtişamlı ev taziyeye gelenlerle şimdiden dolmuştu.Hani kötü haber çabuk duyulurmuş derler ya öyle olmuştu bu sefer de.Duyar duymaz soluğu evde almıştılar.
Gülfem Hanım gelininin yardımıyla merdivenleri inerken bir adım atacak gücü yoktu.Gece gelini arkasından gitmesiydi kadın kaybolurdu o haliyle belki de.
Gülfem Hanım her "Başınız sağolsun." kısa cümlesini duyduğundan sanki kalbi duracak gibi oluyordu.Lakin kalbi atıyordu,aheste aheste devam ediyordu işte hayat.Tüm acılara rağmen...
Evladını tek kaybeden anne o değildi.Yine de kadına öyle geliyordu.Sanki şu acıyı bir tek o yaşıyormuş gibi düşünüyordu.Halbuki dünyanın dört bir tarafında evladını kaybeden anneler vardı.
Hele evladının yüzünü bir kez olsa görmeden ölüm haberini alan anneler vardı.
Evladını bir kör kurşuna hedef olduğunu öğrenen anneler vardı.
Evladını savaşa kurban veren anneler vardı.
Evladını açlığın pencesinden kurtaramayan anneler vardı.Nice hikayeler vardı bilmediğimiz,duymadığımız.
Velhasıl kelam herkese diğerinin hayatı hikaye gibi geliyor."Böyle olmamalıydı..."dedi varla yok arasında bir ses tonuyla.Kadına öyle geliyordu ki telaffuz ettiği her bir kelimeyle kalbimden bir parça sökülüyordu.
Kurak kalbi şimdi kan revan içerisinde çaresizlikle atıyordu.Hayatı fonksionlarını kaybedecek gibiydi.Sustu Yüsra,bir isyan kokan kelime ve cümle ısraf etmek istemeyecek bir hali vardı.Kendisi bile böyle bir şey beklemiyordu ki.İyi tanıyordu eşini,daha doğrusu iyi tanıdığını düşünürdü hep.
Şimdi tuhafına geliyordu şu son saatlerde yaşadıkları.Akmayan göz yaşları da sanki kanıtlıyordu bu durumu.Büyük salonu dolduran kadın grubu içeriye girenleri görünce ayaklandılar.Çoğunun yüzünde kederden zere yoktu,hatta memnun olmuş hava seziliyordu.Nede olsa burnu hep havada olan kadının çöküşünü görüyordular.
İyneli kelimeler ilişti kulağına kadının,ama bir şey söylemedi.Halbuki söyleyebileceğini etrafındaki kadınlar da biliyordular.Keza vakti zamanında ne iğneli laflar duymuştular cehresi solgun kadından.
Yavaş adımlarla koltuğa geçip oturduğunda bir anlık her şeyi yıkıp dökmek isteği duydu,lakin kendisinde güç bulamadı.Sustu,zihnini meşgul eden düşüncelerin zihninin her köşesini işgal etmesine usluca izin verdi.Mezarlığa gidecek cesareti yoktu.Soğuk toprağa emanet ediyordular şimdi oğullarını.Onlar evdeyken şimdi cenazede iştirak eden insanlar birbir uzaklaşıyordu mezarlıktan.Hasan Bey bir kabre bakıyor,bir de damadına.Damadının ifadesiz bakışlarını yakalıyordu çok zaman.Nitekim suskundu damadı tıpkı kendisi gibi.Dün geceden bu yana herkes sanki sessiz olmak yönünde yarışa girmişti.Kafasını olumsuz anlamda saladı.Döndü son kez kabre baktı.
"Değdi mi?"dedi bir damla göz yaşı firar ederken.
Damadı omuzuna elini koyup "Baba gidelim.Daha fazla kalamam burada.Hala inanamıyorum olanlara."dedi gözleri hala mezardaydı.
"Gidelim."
"Gidelim."deseler de gidemediler.Herkes yanlarından ayrılırken ikisi kaldılar mezarın başında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Şans Daha/[TAMAMLANDI]/Karanlıktan Aydınlığa-1
SpiritualUçurumun kenarında bir genç kız. Sena. Tek bir şansı var ya o uçurumdan aşağı savrulacak,ya da bir yardım eli onu bu hayatın içinden çekip alacak. Ben Sena. Bu kocaman hayatta yalnızım. Hiçkimsem yok. Ne bir annem, ne bir babam, ne bir ablam, ne...