5.Bölüm✔️

67.8K 3.1K 845
                                    

İyi okumalar dilerim.

_________

"Düşünün. Aileniz teröristler tarafından şehit ediliyor. Ne yapardınız?" diye sordu Yarbay.

Yağmur altındaydık. Hava soğuktu. Üzerimde incecik bir atlet vardı. Diğerlerinin de üzeri çıplaktı. Yarbay karşımızda, sıkıca giyinmiş, elinde de şemsiyesiyle volta atarak sorular soruyordu. Amacı zor durumdayken ne kadar doğru kararlar vereceğimizi tespit etmekti fakat az önce sorduğu soru tamamen bana yöneltilmişti. Sırıtmasın diye de hepimize birden sorulmuştu.

"Öldürürüm." dedi Tekin.

"Gereken bilgileri alıp öldürürüm." dedi Kadir.

"Üstlerim ne derse onu yaparım." dedi İsmail.

Sıra bana gelmişti. Ve eminimki herkes benim dudaklarım arasından çıkacak cümleleri merak ediyordu. Çünkü hepsinin ailesi vardı. Benim ailem şehit olmuştu. Ve yapacaklarımın kısa fragmanı olacaktı, söyleyeceklerim.

"Öldürmem." dedim. Yarbay başta olmak üzere herkes şaşkın gözlerle bana baktı. Devam ettim. "Öldür diye yalvartırım. Ölmeden ölümü tattırırım. Acı çeke çeke ölmesini izlerim. Emin olun asla pişman olmam. Ve bunu yapacağım."

Yine yağmurlu bir gündü. Bana ilk defa yapacaklarımı söylediğim günü hatırlatıyordu. Ama bugünün farklı bir anlamı vardı. Yapmıştım. Sonunda başardım. Pişman mıyım? Evet. Ama yaptıklarım için değil yapamadıklarım için. Acı çekerken izleyemedim mesela. Ama olsun. Acı çekerken ki çığlıkları beni fazlasıyla mutlu etmişti. Bu ona az bile oldu. Pis ellerinde kim bilir kaç ailenin kanı vardı?

Bir konuda daha hem pişman hemde fazlasıyla üzgündüm. Yiğit'e vurduğum için.

Helikopterdeydik. Titriyordum. Galiba ateşim gittikçe yükseliyordu. Yanımda oturan Yiğit'e baktım. Şu ana kadar kimse benimle iletişime geçmemişti. İlk konuşan ben olmalıydım.

"Özür dilerim." dedim. Yiğit bakışlarını bana çevirdi. Soran gözlerle bana bakıyordu. "Vurduğum için. Zarar vermek istemezdim sana. Kendime hakim olamadım. Tekrardan özür dilerim." Gözleri bir süre gözlerimde gezindi. "Elin ağırmış." dedi, gülümseyerek. Elimi uzatıp dudağındaki yaraya dokundum. Kanaması durmuştu. Acaba acımış mıydı? "Acıdı mı?" dedim. Kaşlarını çatıp elimi elleri arasına aldı. "Ellerin buz gibi." dedi. Sağ elini alnıma bastırdı. "Yanıyorsun." dedi. "Hangi konuda?" dedim. Ömer gülmüştü. "El doğru sonuç vermez. Dudaklarınla bak." dedi Okan, kıkırdayarak. Kaşlarımı çatıp onlara ve ortalarında oturan Agit'e baktım. Evet o da bizimleydi.

"Hakkınızı helâl edin." dedim. "Ateşiniz çok mu yüksek?" dedi Ömer. "Ondan değil. Emirlere karşı geldim ve Rojhat'ın işini bitirdim." dedim. "Olması gerekeni yaptınız. Bu arada başınız sağolsun." dedi Okan. Dudaklarım arasından çıkan iki kelime oldu sadece. "Vatan sağolsun."

"Paşa çok kızar mı?" dedi Ömer. Kaşları havalandı. "Siz Paşa'nın torunusunuz." diye devam etti. "Evet. Süleyman Yücesoy'un torunu olmak çok güzel. Ama Paşa'nın, Üsteğmen torunu olmak hiç güzel değil. Bu askerlik sürecinde en çok dedemden ve Fatih Albay'dan çektim. Ama Allah'tan biri İzmir'de biri Ankara'da." dedim.

"Hallederiz." dedi Yiğit. Okan ve Ömer ile aralarında kısa bir bakışma geçmişti. Bu onların anlaşma şekliydi galiba. Ellerimle kollarımı sardım. Üşüyordum. "Ben üşüyorum." dedim, gülerek. İmkansız bir şeymiş gibi konuşmuştum. Yiğit bana bakıp gülümsedi. Ama farklı bir gülümsemeydi. Gözlerim yine dudağındaki yaraya kaymıştı. "Pansuman yapalım." dedim. "Ufak bir yaradan ölmem." dedi Yiğit. "Yavaş vurdum zaten." dedim. "Yavaş mı?" dedi Ömer. "Nasıl vurduysanız artık, komutanım? Sarsılmaz dediğimiz adam sarsıldı." Ellerime baktım. Yumruk yapıp geri açtım. Otuz iki dişimi göstererek sırıttım. Bana bakıp güldüler.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin