38.Bölüm✔️

26.9K 1.5K 346
                                    

Keyifli okumalar dilerim.

🇹🇷Türkiye'yi sıkıştırabilmek için sınırımıza 30.000 pydli soysuzu yerleştirenler, bir bakın çin atasözü ne diyor;
"Türkleri bitirmek istiyorsaniz onlarla savaşmayin... Çünkü TÜRK; savaştıkça büyür."🇹🇷😎

____________________

“Özür dilerim.”

Kollarını sıkıca bedenime sarmıştı. Yüzünü boynum ve omuzum arasına gömmüştü.

“Çok özür dilerim.”

Saçlarını okşuyordum. Yiğit’i ilk defa böyle görüyordum ve korkmuştum.

“Senin yanında yaşanmasını istemezdim. Elimde değildi. Tutamadım.” Geri çekilip ellerimi tuttu. Emre’nin tuttuğu bileğime bakmıştı. “Canını acıttı mı?” Başımı iki yana salladım. Sol bileğimi defalarca öpüp sağ bileğimi de öpmüştü.

“Sevgilim,” Avucumu yanağına yasladım. Elini elimin üzerine koyup avuç içimi öpmüştü. “Biliyorum halledeceğini Umay.” Demek istediğimi ben söylemeden anlamıştı. “Ben hayatta olduğum sürece her şeyi beraber yapacağız. Tüm yüklerini paylaşacağım. Tek başına taşımana izin vermeyeceğim. Ben seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım.”

Bir süre sonra arabayı tekrardan çalıştırmaya başladı. Sol elimi sıkıca tutmuş bırakmıyordu. Konuyu tekrardan açmak istemiyordum. Umarım mesleğine zarar gelmezdi. Biraz yanaşıp başımı omuzuna yasladım. Dudaklarını saçlarım arasına bastırmıştı.

“Nereye gidiyoruz?”

“Biraz şehirden uzaklaşalım istedim.”

Yol kenarında arabadan tek başına inip markete girmişti. Kısa bir süre sonra elindeki poşetlerle çıkmıştı. Poşetleri bagaja yerleştirip arabaya bindi. “Senin için bir sürü çikolata aldım.” Gülümseyince o da gülümsemişti.

Kemerini takarken elini tuttum. “İyisin değil mi?” Baş parmağı elimi okşuyordu. “Asıl sen iyi misin? O sinirle sorup sormadığımı hatırlamıyorum.” Yanağına öpücük kondurdum. “Sen iyi olursan ben de iyi olurum.” Sırıtmaya başladı. “Sen beni öpünce ben hep çok iyi oluyorum.” Yüzünü yaklaştırmıştı. Geri çekildim.

“Her saniye öpüşülmez.” Burun kıvırıp önüne döndü. “Kim demiş onu? Hem çok öpüşebiliyoruz da sanki bir de kısıtlama geliyor.” Koluna tutundum. “Trip mi atıyorsun?” Alnıma dudaklarını çok kısa bastırıp geri çekti. “Trip atmak benim hatuna mahsustur. Bize yakışmaz.” Yanına sırnaşıp elimi radyoya uzattım. “Sıradaki şarkı bizim olsun.” Başını hareket ettirmişti.

“Bozkurtça baktım sana, Yaktın beni Asena…”

Başka bir şey çıksaydı hatırım kalırdı.

“Gerçekten yakıyorsun beni, biliyor musun?” Böyle konuşmaya başladıysa gerçekten iyiydi.

Uzun bir yolculuk sonrası şehri ayakları altına alan bir tepeye gelmiştik. Arabadan inince üzerimdeki ceketi çıkarıp askeri tişörtle kaldım. Yiğit bagajdan iki adet sandalye ve masa çıkarmıştı. Kocaman ağacın altına yerleştirdi. Bagajdaki poşetleri alıp bagajı indirdim. Elimdeki poşetleri benden almıştı.

“Bu hayatta sana sadece kalbimi taşıttırırım. O da sadece sana ait olduğu için” Yanağına uzanıp makas aldım. “Sen harcanıyorsun buralarda. Gidip şair ol bir yerlerde.” Yüzünü yüz hizama getirdi.

“Bu gözler gözlerine değince, bu kulaklar sesini işitince; bu dudaklar sadece sana şair olur.”

Bu kadar romantiklik bünyeye zarardı. Avuçlarımı yanaklarına yaslayıp alnına dudaklarımı bastırdım. “Yemekte ne var?” Anlık yaşadığı şokun arkasından kahkaha atmıştı. Sesi yankılanıyordu. Sırıtarak etrafıma baktım. Yiğit’in sesi her yerdeydi.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin