6.Bölüm✔️

66.6K 3K 1.1K
                                    

İyi okumalar dilerim.

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Wattpad hesabımı takip ederseniz, çok memnun olurum.

________

Vakti zamanında kızıl saçlı bir prensesin, anne ve babası vefat etmiş. Kalbi paramparça olmuş. Kaybolmuş. Düştüğü yerden bir daha kalkamamış. Ta ki gamzeli prens ile karşılaşana kadar.

Gamzeli prens onu bulmuş.

Kızıl saçlı prenses, gamzeli prensin uzattığı eli tutup kalkmış. Prens avucunu, kızıl saçlı prensesin kalbine dokundurup, 'iyileştireceğim' demiş.

Bir gülüş, kalbi iyileştirebilir miydi?

İyileştirdi.

Bir bakış, kalbe yara bandı olabilir miydi?

Oldu.

Belki de erkendi. Ama bazen insan tutunacak dal arar. Ben sıkı sıkı tutunmuştum. Ne benim onu bırakmaya niyetim, ne de onun beni bırakmaya niyeti yoktu.

Bundan sonrası ne olacaktı? Bir fikrim yok. Ama ben şu an nedensizce çok huzurluyum. Uzun zamandır ilk defa mutlu hissediyordum. Bunun nedeni kalbimin hızlı atmasına sebep olan, karşımdaki kömür karası gözler miydi? Galiba öyleydi.

Bakışlarımı Yiğit'ten alıp Okan ve Ömer'e baktım. İkisi de bir bana birde Yiğit'e bakıyordu, gülümseyerek. Utanmıştım.

"Biz çıkalım siz devam edin, diyeceğim ama dışarıdayız." dedi Ömer.

"Sen akıllanmadın mı, Ömer?" dedi Yiğit.

"Hiç olur mu öyle bir şey? Allah korusun." dedi Ömer.

Güldüm sessiz bir şekilde.

"Böyle burada dikilecek miyiz? Gidelim artık." dedi Okan. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Nereye gitmek istersin?" dedi Yiğit, soruma soru ile karşılık vererek. Dudağımı bilmem der gibi büzdüm. "İlk defa geliyorum bu şehire. Öncesinde bir araştırma yapmadım." dedim. "Gideceğiniz şehirlere, gitmeden önce araştırma mı yapıyorsunuz?" dedi Okan. "Sekiz yıl önce öyleydi. Ama sonrasında tek bir amacım olduğundan başka bir şey araştırmadım." dedim. Sessizleştiler. Asık suratlarına bakıp gülümsedim.

"Yapmayın böyle ama. Benim yaşadıklarıma üzülmeyin. Çünkü bu bana acı veriyor. Yükümü hafifleştirmiyor, aksine ağırlaştırıyor."

Gülümseyerek kurduğum cümle, hepsini şaşırtmıştı.

Maskemi iyi takarım.

"Komutanım-"

Okan'ın kuracağı cümleyi bitirmesine izin vermeyerek konuşmaya devam ettim.

"Dedemden ve Fatih Albay'dan başka kimsem yok. Benim küçükken bile oynayacağım bir arkadaşım olmadı. Onlar mı seni istemedi diye soracak olursanız, hayır. Ben istemedim. Birilerinin hayatına giripte mutsuz etmemek için. İlk defa sizinle bir yerlere gideceğim. Lütfen bugünü kendinize zehir etmeyin."

Daha çok gülümsedim.

"Ben iyiyim."

Yiğit bize arkasını dönüp bir süre öyle bekledi. Okan ve Ömer de ne diyeceklerini bilmiyor gibiydi. Gözleri üzerimdeydi. Küfür etmedim. Alt tarafı bir şey anlattım. Niye bu kadar uzun sürdü, sessizlik?

"Cizre Park alışveriş merkezine gidelim." dedi Yiğit, tekrar aramıza dönerek. "Tamam." dedi Ömer. Üçü de yürümeye başladı. Kaşlarım havalandı. "Beyler? Oraya yürüyerek gideceğinize emin misiniz?" dedim. Aynı anda bana doğru döndüler. "Sizi sınadık. Coğrafya bilginizi ölçmek için." dedi Ömer. Gülümsedim. "Kesin öyledir." dedim. "Ben araba anahtarını almayı unutmuşum." dedi Okan. "Bu da oyunun bir parçası kesin." dedim, gülerek. "Evet. Ben alıp geleyim." dedi Ömer. "Gerek yok. Benim arabayla gideriz." dedim. "Sizin arabanız?" dedi Ömer, sorar gibi.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin