25.Bölüm✔️

34.8K 1.8K 286
                                    

İyi okumalar dilerim.

___________

Elimdeki kek kalıbıyla kapının açılmasını bekliyordum. Öykü habire bana bakıp gülüyordu. İllaki bir âşık görmek istiyorsa aynaya baksın.

Kapıyı Yiğit açmıştı. "Hoş geldiniz." Gözlerinin içi gülüyordu. "Hoş bulduk." Öykü içeriye girmişti. Ben de arkasından girecekken Yiğit önümde durdu. "Naber?" Âşık. Başımı geriye yatırıp gözlerine baktım.

"İyi." Son harfi uzatmıştım. "Senden naber?" Parmaklarının tersi yanağıma değdi. "Çok iyi." Sesli bir şekilde iç çekti. "Ayıp lan! Apartmanın içinde yapmayın bari." Ömer'in sesiyle geri çekildi. Eve girdim.

Oturma odasına geçtim. Yemek masası hazırdı. Elimdeki keki masaya bırakıp Öykü'nün yanına oturdum. Yiğit benim boştaki tarafıma oturmuştu. Ömer tekli koltuklara geçip gözlerini üzerimizde gezdiriyordu.

Okan odaya girdi. Elindeki ekmek sepetini masaya bıraktı. "Hoş geldiniz." Gözleri Öykü'deydi. "Hoş bulduk." Öykü gülümsemişti sadece. "Niye yeni gelin gibi tavırlar sergiliyorsunuz?" Ömer bir bana bir Öykü'ye bakıyordu.

"Biz yemeğe geçelim." Yiğit kalkınca biz de kalktık. Ömer'in sorusu cevapsız kalmıştı.

Ömer baş köşeye oturdu. Ömer'in sağ tarafında ben ve Yiğit; sol tarafında ise Öykü ve Okan oturmuştu.

"Her şey çok güzel görünüyor." Okan gülümsemişti. "Ben çok şaşırdım açıkçası. Kaç yıllık kardeşim bir tek menemen yaptığına şahit oldum. Ama nedense bugün içinden CZN Burak çıktı. Bir de sırıtarak yapıyor." Öykü, Okan'a  bakıyordu. Bir an Okan da Öykü'ye  bakıp önüne döndü. Kaşları havalandı ve tekrar sevdiği kadına baktı.

Dirseğimle Yiğit'e dokundum. "Kestik!" Ömer'i ortadan kaldıramıyor muyuz? Utangaç bir şekilde önlerine döndüler. "Yarın siz randevuya çıkın." dedim. "Bence de artık Öykü yengeme, rahat bir şekilde yenge demek istiyorum." Ömer'e katıldığımı belli edercesine başımı salladım.

"Umay?" Yiğit'e baktım. "Ömer'in yengesi olur musun?" Ömer kahkaha atmıştı. "Umay benim kardeşim. Git işine!" Ömer'in bunu şakasına değil de gerçekten içten bir şekilde söylediğini anlayınca dudaklarımı büzüp elini tuttum. Bana baktı. Elini elimden çekip omuzuma attı. Beni kendine çekip sarılmıştı. "Ben daha sarılmadım. Bırak lan!" Ömer, Yiğit'e inat başımdan öpmüştü.

Yemeğe başladığımızda Ömer elini keke doğru uzattı. "Dokunma!" Neye uğradığını şaşırmıştı. "Ben onu Yiğit için yaptım." Elini hızlıca çekti. "Sen yaptın?" Soru sorar gibi konuşmuştu. Başımı aşağı yukarı salladım. "İyi. Yiğit'e afiyet olsun."

Kötü olduğunu düşünüyordu. Ne demişler; insanın adı çıkacağına canı çıksın.

Omuz silktim. Yiğit'e baktım. Gözlerini üzerime dikmiş bir an çevirmiyordu. "Bana kek mi yaptın?" Keki Yiğit'in diğer tarafına bıraktım. "Yaptı. Beni yanına yaklaştırmadı bile. Minik parça alıp tadına bakacağım dedim ama ona bile izin vermedi ve elini yaktı." Öykü'ye ters ters baktım. Evde konuşulan evde kalır diye bir şey var ya.

Yiğit, her iki elimi tuttu. Sağ elimin parmaklarındaki kızarıklığı farketti. "Çok acıdı mı?" Dudaklarına yaklaştırıp nefesini verdi. Ürpermiştim. Tatlı bir sızıydı. "Geçti." Gözlerime baktı. Gülümsüyordum.

"Ama yeter! Sapız diye gözümüze mi sokuyorsunuz?" Ömer'i evden kovmak gerek. "Ben merhem sürdüm. Geçer kızarıklığı yarına kadar." Elimi çekip bardağımdan bir yudum aldım. Az önce ben ve Yiğit'in, Okan ve Öykü'ye baktığı gibi bu defa onlar bize bakıyordu.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin