11.Bölüm✔️

45.4K 2.4K 755
                                    

İyi okumalar dilerim.

__________

Çaresiz kaldığım zamanları hatırlatan her bir detaydan nefret ediyordum. Karşımdaki isimimi telafuz eden adam da başı çekiyordu. Bir kez daha seslendi.

"Ne işin var senin burada?" dedim. "Konuşmak istiyorum." dedi Ateş. "Sence gerek var mı?" dedim, duygusuz bir ses tonuyla. Bana doğru bir adım atmıştı ki Yiğit önüme geçince, durmak zorunda kalmıştı. "Kim bu?" dedi Yiğit. "Eski sevgilim. Çok eski." dedim.

"Hatamı telafi edeceğim. Çocuktuk o zaman ne yapacağımı bilememiştim." dedi. Kolumu Yiğit'in koluna yasladım. "Aklının başına gelmesi için fazla büyümedin mi?" dedim. "Umay, lütfen." dedi. "Akşam akşam beni uğraştırma." dedim. "Çok değişmişsin." dedi. Gözleri üzerimde geziniyordu. Yiğit, Ateş'in görüş alanını kapatacak şekilde önüme geçmişti. Başımı yandan sarkıtıp Ateş'e baktım. "Bence gitmelisin. Yoksa iyi şeyler olmayacak." dedim. Gözleri Yiğit'teydi. "Bu kim? Yeni koruman mı?" dedi Ateş. Sağ elimi uzatıp Yiğit'in elini tuttum. Parmaklarımız birbirine kenetlenmişti. "Sevgilim, kendini tanıtır mısın?" dedim. Yiğit bana bakıp gülümsedi.

"Üsteğmen Yiğit, sevgilime yaklaşanı dünya nüfusundan silmek ile tanınırım." Yiğit'e baktım. "Etkilendim." dedim. Güldü. Ateş bir adım gerilemişti. "Sadece konuşacağız. Sen böyle kaba adamları sevmezdin." dedi. Yiğit mi kaba? Hayatımda tanıdığım en kibar insan. "Yorgunum. Seninle uğraşamayacağım." dedim. Birkaç adımda yanıma yaklaşıp kolumu tuttu.

"Bırakman için üç saniyen var." dedi Yiğit. "Gidiyoruz Umay." dedi Ateş. "Süren bitti." deyip Ateş'in suratına yumruğunu geçirdi, Yiğit. Yumruğun şiddeti ile yere düşmüştü, Ateş. Yiğit, Ateş'in yakalarından kavrayıp kaldırdı. "Karargahın önündeyiz." dedim. Yiğit bana bakıp başını aşağı yukarı salladı. Ateş'in ensesine baskı uygulayıp arabasına kadar eşlik etti. Ateş'i arabaya bindirip bir şeyler söyledi. Ardından kapıyı sertçe kapatıp bana döndü.

"Gidelim, sevgilim." dedi. Gülümsedim. "Gidelim, güçlü ve zeki sevgilim." dedim. Anahtarı Yiğit'e verip yolcu koltuğuna yerleştim. Yiğit'te binince arabayı çalıştırdı. "Sorun yok değil mi?" dedi. "Hayır. Neden olsun ki?" dedim. "Bence de neden olsun ki?" dedi. Gülümsedim.

"Bir şey söyleyeceğim." Gözlerimi Yiğit'e çevirdim. Kısa bir es verip devam etti. "Sarhoştu. Bugün bende mi kalsan? Gece evine girmeye çalışır, haberim olmaz. Kendini koruyabileceğini biliyorum ama aklım kalmasın." Aslında olabilir. "Olur." dedim. "Önce alışveriş yapalım o zaman. Efsane bir masa hazırlayacağım sana." dedi. Yiğit işini biliyor. "Yemek konusu olunca kibarlık yapıp teklifini reddetmeyeceğim." dedim. Güldü.

Markete varınca Yiğit, arabayı park etti. "Neler alacağız?" dedim. "Her şey." dedi. "Her şey derken?" dedim. "Evimde hazır çorbadan ve makarnadan başka bir şey yok." dedi. Dudağım yukarı doğru kıvrıldı. "Ben hastayken yaptığın çorbada hazırdı, değil mi?" dedim. Gözlerini kaçırdı. Kahkaha attım. Omuzuna hafifçe vurdum. "Benim böreğime laf ediyordun birde." Alışveriş arabasını yerinden alıp yanıma geldi. "Çok beğendiğini söyleyince bozmak istemedim." dedi. "Beni niye bozdun?" dedim. "Utanınca kızarıyorsun, hoşuma gidiyor." dedi. İtiraf etmene gerek yoktu. "Keşke biraz sende utansan." deyip ilerledim.

Sebze meyve reyonundan bir şeyler alıp sepete koydu. Abur cuburların olduğu bölüme gitmiştik. Yiğit'in yanında yürüyordum. Browni kekin olduğu kutuyu alışveriş arabasına koyunca şaşkın bir şekilde baktım. "Sence de fazla değil mi?" dedim. "Bir şey olmaz." dedi. Bir şeyler daha koymuştu. İçeceklerin olduğu bölüme geçtik. "Ne çeşit meyve suyu seversin?" Dolaptaki içeceklere baktım. "Elma suyu." dedim. Üç adet elma suyu almıştı.  "Akşama parti mi var?" Sorum karşısında gülümsemişti. "Beraber takılırız işte." dedi.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin