LXXVII. Hız & Galibiyet

6.1K 375 16
                                    

Sabahın ilk ışıkları kendini daha yeni yeni hissettirmeye başlamışken, biz bine yakın kişilik bir orduyla kuğu şehri sınıra yakın bir alandaydık. Etraf sakindi ve muhtemelen herkes uyuyor olmalıydı.

''Poseidon'un yönetiminde olduklarını unutma, bazı sürprizlerle karşılaşmamız muhtemel.'' Adrian söylediğinde, bu ihtimalleri çoktan aklıma kazımıştım. Buraya kadar gelmişken, geri dönmeye niyetim yoktu.

Afrodit ile konuştuklarımız aklıma geldiğinde, acele etmem gerektiğini bir kez daha anımsadım. Bu, hafife alınacak bir konu değildi ve artık bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. Sürüme güveniyor ve buradan galip olarak çıkacağımıza inanıyordum. Aklımda tek bir soru vardı. ''Biliyorsun ki ortalık karışacak. Kimin kimi öldürdüğünü bilemeyeceğiz.''

Anlaması için verdiğim ipucunu fark etti ve başını salladı. ''Desiree sorun değil, Daisy. Bu bir savaş ve ölenler olmak zorunda. Binlerce yıldır değer verdiğim kaç kişiyi kaybettiğimi bilemezsin.''

Onun için sorun olmayacağını öğrendiğime sevinmiştim. O kızdan ne kadar nefret etsem de, Kral için önemli olduğunu biliyordum. Belki ben öldürmezdim ama, başka biri öldürdüğünde bu yüzden kavga çıkartmasını da istemezdim. Her ne kadar yapmayacak olduğunu bilsem bile önlem almak istiyordum.

Arkamı dönüp, benden işaret bekleyen topluluğa baktım. Hepsi galibiyete, kana ve sahipliğe açtılar. Planımıza göre yarısı dönüşecek, diğer yarısı ise insan formunda savaşacaktı. Kuğu bölgesindeki şekil-değiştiricilerin nereye kaçacağını tahmin etmek de zor değildi. Göl ya da nehir, onların yaşam kaynaklarıydı.

''Biliyorsunuz ki, suyun olmadığı yerde dönüşemezler. İşimiz kolay olacak. Yalnızca size dediklerimi ve görevlerinizi hatırlayın. Size saldırmayan kimseyi öldürmeyeceksiniz. Çocuklara da dokunulmayacak!'' Sesimin herkes tarafından duyulabilmesi için bağırdığımda, herkes onaylayan bir ses çıkarttı. Sabırsızlıklarını hissedebiliyordum.

Vampirler ve şekil-değiştiriciler birlikte savaşamazdı. Şekil-değiştiriciler gururlarına fazla düşkün olurlardı ve gözlerine kestirdikleri avlarının saniyeler içinde başka biri tarafından öldürüldüğünü görmek istemezlerdi. Kral bunu anlayışla karşıladığından, herhangi olası bir kötü duruma karşılık yalnızca bir düzine kadar vampir vardı aramızda. Onlar, savaşa katılmayacaklardı.

Kral ve Kai de, katılmayanlar arasındaydılar. Adrian'ı o halde görmek istemiyordum. Ayrıca, bunu kendim halledebileceğimden de emindim. Tüm bu sırada gözü üstümde olacaktı, ama sorun etmiyordum. İstediğim tek şey bir an evvel başlamaktı.

''Gölgen gibi olacağım,'' dedi Adrian, kulağıma eğilerek. ''Sakın korkma ya da tereddüt etme.''

Ona kendimi beğenmiş bir gülümseme verip, omuz silktim. ''Korkmadığımı biliyorsun. Ayrıca son bir uyarı; ölmeme son birkaç nefes kalamadığı sürece, ne olursa olsun müdahale etme.'' Söylediğim onun için zordu ama kabul etmekten başka çaresi de yoktu.

İstemeye istemeye de olsa, beni sessizce onayladı. Öylesine söylememiştim ve ciddiydim. Bu en az benim kadar iyi biliyordu. Ben kendimden umudumı kesmedikçe, onun benden umudunu kesmesini istemezdim.

''Başlayalım!'' diye bağırdığım an, öncü grubun tümü dönüştü, ve içeri doğru koşmaya başladılar. Claude ve ben dönüşmeyecektik, ama Aleah'ı evde kalma konusunda ikna edemediğimden, ona gelmesi tek şartının dönüşmek olduğunu söylemiştim. Kedi formunda olanların yaraları daha çabuk iyileşirdi ve hayatta kalma şansları daha fazlaydı. Yine de, Aleah'ı öncü gruba koymamıştım çünkü her zaman en fazla zarar görenler onlar olurdu.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin