LVII. Aşağılanmış & İnanmış

7.6K 388 36
                                    

''Daisy, içeri girebilir miyim?'' Aleah sessizce sorduğunda, ona gülümsedim. Kapı aralığından yavaşça içeri süzülüp, kapıyı kapattı. Evin kütüphanesinde göz gezdirdiğim kitabı yerine koyup, okuma yeri olarak hazırlanmış koltuklardan birine oturdum.

''Ne okumayı düşünüyorsun?'' diye sordu karşıma otururken. Omuz silkip, derince nefes verdim.

''Şu an kafamı buna verebileceğimi sanmıyorum. Biliyorsun, hayat devam ediyor.'' Yorulduğumu düşünüyordum. Her şeyden yorulmuştum. Tek istediğim sorunsuz, huzurlu bir yaşamdı. Ölümsüz değildim ve yaşım ilerliyordu. Tüm hayatımı bu şekilde geçirmek istemiyordum.

Aiden gideli neredeyse bir ay olmuştu, ve ondan herhangi bir haber alamıyordum. Bu bir ay içerisinde, Liam hala kayıptı ve Kai'yle Claude ise Jackson'la uğraşıyorlardı. Claude'u her aradığımda, vampirlerden ne kadar nefret ettiğini bir kez daha dinlemek zorunda kalıyordum. Aleah ise çoktan serbest bırakılmıştı ve yanımda kalıyordu. Bunun yanı sıra, Yetiştirilenler adı verilen topluluğun her yerde olmasından hoşlanmıyordum. Onların hepsi duygu yoksunu gibiydiler. Adrian'a olan hastalıklı bağlılıkları, beni zaman zaman korkutuyordu.

Beth'le birkaç kere görüşmüştük, ve onunla konuşmak bana iyi geliyordu. Bugün de, onunla konuşmaya ihtiyaç duyduğum zamanlardan biriydi. Kendimi kötü hissediyordum, ve ilk defa onu eve çağırmıştım.

''Sadece dokuz kişi kaldınız, Daisy. Bu önemsenmeyecek bir rakam değil. Sona yaklaşıyoruz.'' Elini elimin üstüne koyarak, yumuşak sesiyle söyledi. ''William öldü. Dionysos'un Elçisi olan tilki adam öldü. Demeter'in Elçisi yılan kadın öldü. Hades'in Elçisi sırtlan adam öldü. Bunlar zayıf olanlar. Sen zayıf değilsin.''

O saydıkça, nefesim boğazıma tıkanmıştı sanki. William'ı öldürdüğüm gerçeğiyle daha yeni yeni başa çıkabiliyordum. Bunun dışında tilki adam vebadan, yılan kadın Hera'nın Elçisi, sırtlan adam ise Poseidon'un Elçisi tarafından öldürülmüştü. Geriye yalnızca bir avuç kişi kalmıştık.

Şimdilerde herkes sessizdi ve bu bana iyi gelmiyordu. Kardeşim olan Athena tarafından herhangi bir haber yoktu. Ve Aiden'dan da. Aiden'ın son söylediği sözleri dinlememiş, ve Hephaistos'a gitmemiştim. Bu beni küçük düşürmekten başka bir şey yapmazdı. Kendi sürümü kendim idare edebilirdim.

Kapı açılıp içeri vampirlerden biri geldiğinde, Beth'in geldiğini tahmin etmiştim. Onu içeri alıp almayacakları sorulduğunda, içeri gelmesini söyledim. Vampirin çıkmasının hemen ardından, içeri Beth girdi. Simsiyah olan saçlarını serbest bırakmıştı ve saçları beline kadar dökülüyordu. Fazlasıyla alımlı ve güzeldi. Bana sarıldığında, ona karşılık vermeye çalıştım.

''Ben buralarda olacağım.'' dedi Aleah benimle göz temasını kesmeden. Ona başımla onay verdiğimde, hiçbir şey söylemeden dışarı çıktı. Artık sadece Beth ve ben vardık.

''Seni daha iyi görmeyi bekliyordum.'' dedi Beth üzgünce. Gerçekten böylesine fark edilebilir derecede kötü göründüğümden haberim yoktu.

''Bu sessizlik iyi yerlere gitmeyecek,'' dedim.''Çok kötü şeyler olacağını hissediyorum, Beth. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Çok kötü şeyler olacak, ve bundan eminim.''

Kaşlarını çattı, ve kollarını göğsünde çaprazladı. Siyah elbisesiyle uyumlu çantasını çoktan masanın üzerine koymuştu. Onu engelleyen hiçbir şey yoktu. ''Paranoyak gibi davranmayı kes. Çok aptal görünüyorsun.''

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin