LIX. Gerçekler & Tanrıça Afrodit

6.3K 396 32
                                    

Aleah'a bakmak için odasına yöneldiğimde, zaten onu birkaç saat önce kahvaltıya gitmeden ziyaret ettiğimi biliyordum. İyi olduğundan emin olmak istediğimden, yalnız kalmasına izin vermemek konusunda kararlıydım.

Odaya girer girmez, bir çift göz hızlıca beni süzdü. ''Kai.'' diyerek basitçe selamladım Kai'yi. Karşılık olarak yalnızca kafasını salladı, ve bakışlarını yeniden Aleah'a yönlendirdi.

Ben yatağın ucuna Aleah'ı uyandırmamaya dikkat ederek oturduğumda, Kai koltuktaydı. ''Nasıl?'' diye sordum, sessizce. Kötü görünmüyordu ama yine de içimin rahatlaması için cevabı duymaya ihtiyacım vardı.

''İyi,'' Öfkeli ses tonu, kaşlarımı çatmama neden oldu. ''Ona kanımdan vermeme izin verseydin, daha iyi olacaktı.'' Soğuk bakışları yüzümde sabitlendi.

Beni daha net duyabilmesi için, öne eğildim. ''O benim türümden ve bana ait. Reşit bile değil, bu yüzden onun hakkında karaları yalnızca ben verebilirim. Ve ben, Aleah'ın senin kanını almasını reddediyorum.'' Meydan okurcasına söylediğimde, gözlerini kıstı. Belki birkaç ay önce olsa bana fiziksel zarar verebilirdi ama, şimdi dokunmaya bile çekineceği kadar değerliydim.

''Kontrol manyağının tekisin.'' Kelimelerin üstüne basa basa söylediğinde, kıkırdayıp arkama yaslandım. Asıl öyle olan kendisiydi. Çok yaşlıydı ama hayattan hiçbir şey öğrenememişti. En azından benim gözümde.

''Zarish'ten nasıl ayrıldığını gördükten sonra, Aleah'ı kandırmana izin verir miyim sanıyorsun?'' Basitçe, ama etkili bir ses tonuyla söyledim. Sinirini gizlemek amacıyla dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Gözleri yeniden Aleah'ı bulduğunda, ufak bir nefes verdi.

''Onu incitecek bir şey yapmam.'' Kısık sesiyle, mırıldanır gibi söylediğinde gözlerimi devirdim. Ne bekliyordu, ona inanmamı mı?

''Elbette,'' dedim alayla. ''Bu konuda tek bir şüphem bile yok.'' Aniden ayağa kalkması, beni ürkütmüştü. Tek elini uzun saçlarına götürdü ve yanaklarını şişirdi.

''Zarish'le birlikte olmam hataydı, bunu anlıyor musun? O kız resmen bağımlı. Ne yaparsam yapayım peşimi bırakmıyordu. Buna mecbur kaldım.'' Gerçekleri yüzüme teker teker çarptığında, şaşıran sadece ben değildim. Kral'ın odada beliren varlığı, Kai'nin bedeninin buz kesmesini sağlamıştı.

''Ona söyledim.'' dedim Kai'ye, Adrian'ı kastederek. Dönüp bana bakmadı bile. Yalnızca, kullanıp bir kenara attığı kızın kuzenine bakıyordu şu an. Dönüştürücüsüne. Kralına.

''Kai, ofisime git.'' Adrian'ın pürüzsüz sesiyle söylediğinden bir saniye sonra, Kai ortadan kaybolmuştu. Eminim ki, söyledikleri ve yaptıkları için ödeyeceği bir bedel olacaktı. Adrian, böyle hataları karşılıksız bırakmayacak tek kişiydi.

''O nasıl?'' Yanıma yürüyüp Aleah'ı işaret ettiğinde, omuz silktim. Kırgın gözüküyordu. Onunla Aleah hakkında uzun uzun konuşmayacaktım.

''İyi,'' Kısa cevabımın hemen ardından, ayağa kalktım. Kollarımı göğsümde buluşturup ona doğru birkaç adım attığımda, gözleri benimkileri buldu. ''Kai'yle konuşmamıza şahit olmanı istemezdim.''

''Haddini bilmesi gerekiyor, sınırlarını çoktan aştı.'' Sesi sinirli gelmiyordu ama bu, yapacaklarına dair iç rahatlatacak bir gösterge değildi. Kral'ın tepkileri ani ve dönüşü olmayan hareketlerden oluşuyordu.

''Ailen olmadığını söylemiştin. Nasıl olur da bir kuzene sahip olabilirsin?'' Aklımda dönüp duran sorulardan birini sorduğumda, yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin