LXVI. Hain & Yayın

6.1K 384 29
                                    

Gitmiş olduğunu düşünebildiğim tek yere koşarken, Adrian'ın aptalca bir şey yapmamış olmasını umuyordum. Mektupta yazılanlar kabul edilebilir şeyler değildi ama, şimdi için ihtiyacımız olan tek şey sakin olmaktı. Kendime sürekli bunu tekrarlayıp duruyor ve aklımı yitirmemeye çalışıyordum.

Hızla laboratuvardan içeri girmemle, Kral'ın vampirlerden tekinin kafasını kopartması bir oldu. Midemdekilerin ağzıma gelmesini engellemek için, yüzümü başka tarafa çevirdim. Tüm herkes olduğu yerde donakalmış, korku ve dehşet dolu gözlerle ona bakıyordu.

Cesaret edip, Adrian'a baktım en sonunda. Gözleri dönmüş gibiydi. Öyle ki, kafasını kopardığı vampirin kanının ellerinden yere akmasını bile umursamıyordu. Burnunu çekip, sakince konuştu. ''Hain olan hanginiz?''

Kimse hiçbir şey söylemese bile, Kral salak değildi. Kimse salak değildi ve herkes olacak olanın farkındaydı. Hain odanın içindeydi ve ya herkes ölecekti, ya da suçlu cezasını çekecekti.

Nolan arkamdan yavaş adımlarla yürüyerek Kral'ın önüne çıktığında, ne yapmaya çalıştığını anlamış değildim. Elleri arkasındayken, sırtı dimdikti. ''Tek galip, tek tanrı var. Diğerleri yalnızca onun kölesi.'' Daha önce Aiden'dan duyduğum sözler teker teker dudaklarından dökülürken, bunun gerçek olduğuna ihtimal vermiyordum.

Hain kişi Nolan olamazdı. Buna imkan yoktu.

Arkasındaki silahı ortaya çıkardığında, birkaç adım gerilemiştim. Belki odadaki kimse ölmezdi ama, ben yarı insandım. Ölümlüydüm. Tek bir kurşun bile hayatıma kolayca son verebilirdi.

Nolan, zaman kaybetmeden silahı göğsüne dayadı ve düşünmeden tetiğe bastı. Güçlü ses odanın içinde yankılanırken, Nolan göğsündeki kanayan yarayla ayakta dikiliyordu. Basit bir kurşun, bir vampire zarar veremezdi. Silahı yere atıp, elini yaranın içine soktu. Kalbini çıkardığında, yere düşmesi saniyelerini bile almamıştı.

''Kahretsin.'' dedi Kral, Nolan'ın yerdeki cansız bedenine bakarken. ''Lanet olsun!'' Delirmiş gibiydi. Onun bu halini ilk defa görüyordum ve ona iyi olması için hiçbir şey söyleyemedim. Ağzımı bile açamamıştım, ki büyük ihtimalle şok geçiriyordum. Kendi etrafında döndü ve gözleri en son bende kilitlendi. Ne kadar kötü durumda olduğu görülebilir bir gerçekti.

Buna rağmen, insanı titretecek kadar ürkütücü görünüyordu.

Silah sesiyle içeri rüzgar gibi giren Kai'ye baktı ve, ''Hemen tüm basın yayın organlarının üst yetkililerini ve devlet büyüklerini bağlayın. Yetiştirilenler kampı karantinaya alınacak ve evimdeki her Yetiştirilen ölecek. Beni duydun mu?''

Kai hiçbir şey söylemeden onayladı ve aniden ortadan kayboldu. Onun ardından odaya giren diğer vampirler, laboratuvardaki herkesin yere çökmesini sağladılar. Kral yanımdan geçip giderken, onu takip etmemem gerektiğini biliyordum. Yine de, yapmamam gereken şeyleri yapmak konusunda oldukça ısrarcı ve kararlıydım.

Salona girdiğinde, Aleah ve Claude kapının önündeydi. ''Sen iyi misin?'' diye sordu Claude, endişeyle. Muhtemelen yanıma gelmeye çalışmış, ama vampirler tarafından engellenmişti.

''Evet. İçeride neler oluyor?'' Kapı aralığından neler olduğunu görmeye çalıştım ama görülecek pek bir şey yoktu.

''Kameralar, bilgisayarlar ve teknolojik aletler getirildi. Evdeki herkes tetikte bekliyor. Olanları anlatacak mısın?'' Aleah merakla söylediğinde, kafamı umutsuzca iki yana salladım.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin