XCII. Doğa & Armağan

4.7K 348 47
                                    

''Bayan Deeper, ilgilenmeniz gerekiyor.'' dedi kapıdan gergince bir ses. Aynada kendime bakmayı bırakıp, gözlerimi kapattım ve sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim. Yalnızca bir saniye bile olsa rahat edemiyordum. Mutlaka ilgilenmem gereken bir şeyler oluyordu ve bu sıkıcılaşmaya başlamıştı.

Kapıya doğru döndüğümde, ''Anneniz aşağıda kendini öldüreceğini bağırıyor. Kral'ın gürültüyü sevmediğini biliyorsunuz.'' dedi vampir. Çekingen görünüyordu ama uyarısı açıktı. Başımı sallayıp, elimle odadan çıkmasını işaret ettim. Kapı kapandığında, siyah peruğu başıma geçirip düzelttim. Çözüme ulaştırmam gereken çok şey vardı, ve hepsinin ucu Beatrice'e bağlanıyordu.

Annemin kapatıldığı yere acele etmeden indiğimde, karanlık her yerdeydi. Yanıp yanmamakta kararsız kalan loş ışığı takip ederek onun bulunduğu yere ulaştım. Ufak odacık demir kapıyla kapatılıp kilitlenmişti ve annemin bağırışları her yerdeydi. Sinirle kilidi açıp kapıyı kendime doğru sertçe çektim.

''Kes sesini,'' dedim sinirle onun üstüne yürürken. Yine aşırı tepkilerimden birini veriyordum fakat bu sefer hiç tahammülüm yoktu. Gerginlikten ellerim titriyor, kendime zar zor hakim olabiliyordum. ''Kes sesini, yoksa seni ben öldüreceğim.''

Karanlıkta birbirimizi tam olarak gördüğümüz söylenemezdi. Gölgeden biraz daha belirgindi ama hareketlerini rahatça algılayabiliyordum. Zoraki şekilde gülerek, önüne gelen saçlarını arkaya attı. ''Ben senin annenim, küçük hanım. Baban sana saygılı olmayı öğretememiş anlaşılan.'' Sesinden ağladığı belliydi ama umursamadım. Şimdi, onu önemsemek için kendimle fazla meşguldüm.

''Beni dinle,'' dedim ona doğru birkaç adım atarak, tehditkar şekilde. ''Günlerdir uyumuyorum, yemek yemiyorum, sürekli düşünüyorum ve lanet olası sesini duymaya sabrım kalmadı. Beni deneme. Sakın beni denemeye kalkışma.'' Sözcükler ağzımdan tükürür gibi, nefretle çıkmıştı. Avuçlarımı başımın iki yanına bastırdım.

''Zayıfsın, Daisy,'' dedi benim aksime, sakince. Burnunu çekti ve birkaç adım geriledi. ''Tüm çabaların boşa gidecek, kazanan Beatrice olacak.'' Beni delirtmeye çalışıyordu ama buna izin vermeyecektim. Beni vazgeçirmesine göz yumamazdım. Devam etmek için çok fazla nedenim vardı.

''Yapma.'' diye uyardım onu. Sınırdaydım ve çizgiyi geçmeme yalnızca tek bir adım kalmıştı. Gözlerimi sıkıca yumdum. Onu uyarmama rağmen beni deniyordu.

''Gerçekleri duymak canını mı yakıyor? Beatrice her zaman senden önde oldu. O Athena'nın elçisi, Athena her zaman en iyisiydi.'' Konuşmaya devam etmesiyle, buna daha fazla katlanamayacağımı anladım. Tüm sinirim, tüm gerginliğim o an, orada patlak verdi. Ne ara kedi formuma dönüşüp onun üstüne atladığımı bilmiyordum. Zaman kavramım o an için yok olmuş gibiydi.

Başka birinin gelip beni annemin üstünden almasıyla ve odanın diğer ucuna atmasıyla, birkaç takla atıp yerde sürüklendim. Yeniden dört ayağımın üstündeyken kendimi durdurduğumda, burnumdan soluyor, sinirle mırlıyordum. Adrian, kızarmış gözlerle bana baktığında, birkaç kez kendi etrafımda döndüm. Anneme tekrar saldırmamalıydım.

Neyse ki Adrian, pençelerimi ona geçirmeden önce beni annemin üstünden almıştı. Bu da, anneme verebildiğim tek zararın onu yere düşürmek olduğunu gösteriyordu. Bir yandan buna memnundum, çünkü annemin ölmemesi gerekiyordu. Ben ise, tamamen kendimi kaybetmiştim.

Kral ona doğru adımladığında, annem yerde emekleyerek sırtını duvara yaslamıştı bile. Adrian, onu sertçe ayağa kaldırdı ve, ''Ölmek mi istiyorsun?'' diye sordu. Ben hala kedi formumdayken, annemden duyabildiğim tek şey hıçkırıklarının sesiydi. Adrian sorusunu tekrarladı.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin