XLVII. Yedi Ölümcül Günah & Eskiler

9K 472 21
                                    

''Sadece hayatım bu sıralar fazla karışık.'' diye yakındım beni dikkatle dinleyen Beth'e. ''Her şey üst üste geliyor ve ben, tüm bu şeylerin altında kalıyormuşum gibi hissediyorum.''

Yavaşça başını salladı, ve aramızda sakin bir sessizlik oluştu. Rahatsız edici de, huzurlu da değildi. Sadece sessizlikti işte. İkimiz de söylenecek şeylerin bittiği noktadaydık.

''Pekala,'' dedi ve önündeki içki bardağını kafasına dikti. ''Sana tavsiye verebilmem için, önce sarhoş olmam gerekiyor.'' Söylediğine kıkırdayıp, boş bardağı masanın ortasına doğru itti.

''Tavsiyeye ihtiyacım olduğunu sanmıyorum.'' Alnımı ovuşturup, sandalyede biraz daha kaykıldım. Göğsümün üzerinde çaprazlanan kollarım, ve sıkıntıyla şişmiş yanaklarım, beni fazlasıyla ruhsuz gösteriyordu.

''Kızım, elbette tavsiyeye ihtiyacın var.'' İşaret parmağını bana doğrultarak söylediğinde, gözlerimi devirdim. Şuan, hiç kimsenin bana yardımcı olabileceğini düşünmüyordum. Yalnızca, sıkılmıştım.

''Saçmalık.'' Beth'in daha önce gelebileceğimi söylediği, ufak bodrum katının içine göz gezdirdim. Neyse ki bizden başka kimse yoktu, bu yüzden de baş başa konuşabiliyorduk. Bunun dışında, odanın içinde iki yatak, yerlere atılmış eşyalar ve kıyafetler vardı. Pis değildi, ama temiz de denilemezdi. Rutubetin kokusunu duyabiliyordum ve dört duvar, üzerime geliyor gibiydi.

Simsiyah saçlarını kabarttı ve sandalyesini ahşap zeminde sürüyerek kalktı. ''Bunun saçmalık olduğunu düşünemezsin. Zavallının teki gibi görünüyorsun. Genel evdeki fahişelerin bile senden daha umutlu olduklarına eminim.''

Başımın ağrısı yüzünden burun kemerimi sıktığımda, söylediklerine verdiğim tek cevap, derin iç çekişimdi. Kaybolmuşum, yolumu bir türlü bulamıyormuşum gibi hissediyordum ve bu beni deli ediyordu. Zorlukla mırıldandım. ''İyi, anlat o halde.''

''Anlatacak bir şey yok, Papatya. Yalnızca zincirlerini koparman gerekiyor. Nesin sen, on yaşındaki bir kız çocuğu mu?'' Yatağa uzanıp kollarını başının altında topladığında, ona dönmeye zahmet etmedim. Bunun yerine, kolumdaki saatten zamanı kontrol ettim.

''Bir daha bana şu aptal adla seslenirsen, seni buranın altına gömeceğim.'' Korkmuş görünmüyordu. Aksine, kahkahayı basıverdi. Neden buraya geldiğimi bile bilmiyordum.

''Hadi ama Papatya! Bu, senin isminin anlamı.'' Dalgacı ses tonuyla, daha fazla beklemeden ayağa kalktım. Bu kadar aşırı tepki vermeyi planlamasam da, istemeden sinirlenmiştim.

''Bu kadarı yeter. Gidiyorum.'' Kapıya doğru adım atmaya yeltendiysem de, hızla yataktan fırladı.

''Hey, nereye? Mızmız olmayı bırak. Yardımcı olmaya çalışıyorum.'' Karşımda dikildiğinde, haklı olduğunu biliyordum. Yeniden sandalyeye çöktüm, ve onun da karşımdaki yerini alışını izledim.

''Bir ergen gibi hissetmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun, Beth. Gerçekten, kendimi fena halde kaptırmış durumdayım.'' İçimdeki sıkıntı sesime büyük ölçüde yansımıştı. Bunu engelleyebilmemin yolu olduğunu sanmıyordum. Çaprazlanmış kollarımı açıp, tek elimle masada ritim tutmaya başladım.

''Durma, anlat.'' diye teşvik etti Beth. Eğer hissettiğim her şeyi sözlere dökersem, bundan kurtulabileceğimin inancı doğdu içime. Bir saniyeliğine, buna tutunup konuşmaya devam ettim.

''Adrian'a sadık kalmaya çalışıyorum, buna karşın o fazla otoriter. Hatta öyle ki, her şey üzerinde hakimiyet kurmaya alışkın. Kuralları var. Bunların dışarısına çıkılmasını istemiyor.'' Ritim tutmayı kestim, ve odakladım. ''Bir de Aiden var,'' Derince nefes alıp, içimde devam edebilecek gücü aradım. Bunları seslendireceğime inanamıyordum. ''Onunla sık sık bir araya gelmek zorundayım. Gizli şekilde. Ve onun kalbi atıyor, Beth. Sonra, bunu duymayı özlediğimi düşünüyorum. Ben sadece onun vücudundaki her hareketi hissedebiliyorum.''

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin