XXXVIII. İlişki yoklaması & Karar

11.6K 574 20
                                    

''Seni küçük-'' Artık Artemis'in elçisi olduğundan emin olduğum kızın gözleri, öfkeyle birlikte koyulaştı. Sıktığı yumruklarıyla bana doğru hamle yapmıştı ki, onu durduran şey William'ın sesi oldu.

''Eva, bu kadarı yeterli.'' Bana bakmaktan kaçınıyordu ve Aslan-Kız'ı kendine doğru çekti. Kızın itiraz etmek için açılan dudakları, William'ın uyaran bakışlarıyla yeniden kapandı.

''Daisy, gitmeliyiz.'' Liam kulağıma fısıldarken, onu yavaş hareketlerle onayladım. Arabanın etrafında dolaşarak, sürücü koltuğunun kapısını açtım.

''Bir daha, bu kadar kolay kurtulamayacaksın. Seni gördüğüm ilk yerde icabına bakacağım!'' Eva'nın sert sesi, gülümsememe neden oldu.

''Afrodit'in ilhamı üzerinde olsun, aslan kız!'' Neşeyle bağırarak arabaya atladım.

''Olacak,'' dedi yüksekçe. ''Fakat Afrodit'in ilhamı değil, Artemis'in okları!''

Aldırmadan motoru çalıştırdım, ve gaza basarak onları arkamda bıraktım. Gözlerim yoldayken, diğer yandan Liam'ı inceliyordum. Sağ dizi durmadan sallanıyor, baş parmağının tırnağını kemiriyordu. Bu haline kıkırdadım.

''Lütfen sadece arabayı sür, Daisy.'' Sinirlenmemek için harcadığı çaba gözler önündeydi. Muhtemelen yine, kafasında her şeyi fazla büyütmüştü.

Sürücü koltuğunda biraz daha kaykılırken, derince nefes verdim. ''Sürüyorum ya işte!''

''İnanamıyorum, gerçekten inanamıyorum.'' Alnını ovuşturdu ve yüzünü pencereye döndürdü. ''İkimizi de öldürtecektin. Derdin ne senin?'' Liam her zaman oldukça kibar, terbiyeli, hatta biraz utangaç bir adamdı. Onu bu halde görmek beni şaşırtıyordu. Toparlanabilmesi için bir dakika geçmesi gerekti.

''Demek istediğim,'' diye devam etti cümlesine daha hafif ses tonuyla. ''Kral'a ne diyeceğiz? Seni bilemem ama, beni kesin öldürecek.''

''Kimse ölmeyecek, Liam. Sadece bana biraz olsun güvenmeni istiyorum.'' Ve eve dönüş yolunun geri kalanı, ikimizin de sessizliği beraberinde devam etti.

***   ***   ***

Adrian'ın bakış açısından,

Bahçenin içinde, Shreveport'a gitmek üzere arabaya binmeye hazırlanan adımlarımı durdurmamı sağlayan şey, güvenle bana doğru yürüyen tanıdık beden oldu.

Daisy, üzerinde görmeye alışık olmadığım dar, kısa fakat onu lanet derecede karşı konulamaz gösteren elbisesiyle karşımda dikildiğinde, benim bir şeyler söylememi bekliyormuş gibiydi. Gözlerim onu baştan aşağı süzerken, bakışlarımdan dolayı utanmadı. Aksine, beğenilmekten memnun olmuş gibiydi.

''Sanırım ben sana her şeyi anlatmaya başlamadan önce ikimizin de birer içkiye ihtiyacı var.'' İlk konuşan o oldu. Omuzlarının üzerinden Liam'a baktığımda, doktor her zamankinden daha gergin gözüküyordu. Daisy'nin anlatacakları hoşuma gitmeyecekti.

Ciddi bir yüz ifadesiyle başımı salladım. Onu yumuşak hareketlerle içeri yönlendirirken, ''Bunu içeride konuşalım.'' dedim.

Daisy itiraz etmedi. Onu uzun koridordan geçirip salona götürmeme izin verdi. Uykusu gelmiş bir çocuk kadar uysaldı.

O koltuğa otururken, eski dolaptan viski şişesini aldım. Beni izleyen bakışları ardında, iki kadehe viski koydum. Onun eve dönmesini beklerken, şişedeki viskinin en az dörtte birini içmiştim. Ama içki bana dokunmazdı. Farklı görünmüyordum. Hatta, üzerimde olumlu bir etki yaptığı söylenebilirdi. Rahatlamıştım.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin