XC. Gurur & Saydam duvarlar

4.7K 329 21
                                    

2 hafta sonra, New Orleans,

''Kral toplantıdan çıktı mı?'' Uzun süreden sonra yeniden Ezequiel malikanesin koridorlarında yürürken, karşıma rastgele çıkan vampirlerden birine sordum. Adrian'la konuşmam gereken şeyler vardı ve daha fazla bekleyemezdim. Saatlerdir toplantıdaydı, ve ona tanıdığım sürenin sonuna çoktan gelmiştik.

Vampir cevap vermek için ağzını açmışken, telefonum tiz bir sesle çaldı. Ekranda yazan isme karşı dudaklarımdan kaçan sıkıntılı nefese engel olamadım. Şimdi konuşacak zamanım olmadığından, reddetme tuşuna hızlıca ve düşünmeden bastım. ''Henüz değil, Bayan Deeper. Birazdan bitecek.'' Vampir söylediğinde, çoktan onu geçip merdivenlerden aşağıya inmeye başlamıştım bile.

''Bana Aleah'ı bulun,'' dedim toplantı odasına doğru giderken, aklımda dönüp duran onca düşünce arasından. ''Acil olduğunu söyleyin. Oturma odasında beklesin.'' Telefonum yeniden titreştiğinde, ekranda yine aynı kişinin ismi yazıyordu. Tekrar, büyük bir sabırla reddetme tuşuna basıp, toplantı odasının kapısını yavaşça araladım.

Dışarıda bekleyen vampirlerin beni durdurmadığına seviniyordum. Muhtemelen, bunu yapmaya çekinmişlerdi. Zaten Kral'dan böyle bir emir almamış olmalıydılar, çünkü eğer Adrian onlara içeri girmemem gerektiğini söyleseydi, muhtemelen bu bana sıkıntı çıkarırdı.

Sakin adımlarla içeri girdiğimde, herkes konuşmayı bırakmış, tüm gözler üzerimde toplanmıştı. Tüm masaya ve etrafındakilere şöyle bir göz atıp, en başta oturan Adrian'a ilerlerken, kaşları belirsizlikle çatılmıştı. Buraya gelmeme kızmadığını biliyordum. Beni buraya getirtecek sorunun ne olduğunu merak ediyordu. Bazı şeyleri anlamak için konuşmaya gerek duymazdınız.

Ona kolayca fısıldayabileceğim için rahattım. Toplantıda olduğu kişiler insanlardı, vampirler ya da şekil değiştiriciler değil. Bu da, kimsenin bizi duyamayacağı anlamına geliyordu. Kulağına doğru eğildiğimde, bana kolaylık sağlamak için başını hafifçe yukarı kaldırdı. ''Tanrıça Hera'nın elçisinin şehri talan edilmiş. Kimin yaptığı bilinmiyor ama elçi ölmüş.''

Bu haber, planımdaki bir taşı eksiltmeme neden olmuştu. Kimin benden önce davrandığını bilmiyordum ama, açıkça işime karışılmasından hoşlanmamıştım.

Adrian, başını onaylar şekilde sallayarak oturduğu rahat pozisyonunu bozdu ve masaya doğru, ''Toplantı bitmiştir,'' dedi ''Geldiğiniz için teşekkürler.''

Herkesin toplantı odasını boşaltmasını izlerken, aceleciydim. Son kişi çıkıp kapı kapanır kapanmaz, sabırsızca Adrian'a döndüm. İleri geri birkaç tur attı. Bu sırada düşünüyor, aynı zamanda uzun süredir tıraş olmadığından dolayı uzamış olan sakallarını düzeltiyordu.

''Beatrice'in işi olmalı,'' dedi en sonunda. ''Eğer Hera ondan yana olmak istememişse, bunu hoş gördüğünü sanmıyorum. Hera kinci ve kıskançtır. Zirvede tek olmak ister. Beatrice'e saygısızlık yapmışsa, leopar kız onun işini bitirmiştir.''

Son defa elimde ısrarla titreyen telefonumu duvara fırlatmanın eşiğinden döndüm. Sinirlice açma tuşunu kaydırıp telefonu kulağıma götürdüğümde, ''Ne istiyorsun, Claude?'' diye çıkıştım, hattın diğer ucuna. ''Lanet telefona bakmıyorsam bunun bir sebebi vardır. Tanrı aşkına, neden bu kadar ısrarcısın?''

Telefonu cevap vermesine zaman bırakmadan yüzüne kapattığımda, gerginlikten ağrıyan başım için alnımı ovuşturdum. ''Bu yalnızca bir ihtimal,'' dedim Adrian'a doğru. ''Onu herkes öldürmüş olabilir. Beatrice'in yapıp yapmadığını bilemeyiz.''

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin