LXXXI. Büyü & İntikam

6.4K 386 63
                                    

''Etrafın bu kadar sessiz olması seni de rahatsız etmiyor mu?'' Arabayı sabit ve yavaş bir hızda, dikkatlice süren Kral'a sordum. Ortalıkta hiç insan yok gibiydi ve en ufak bir ses bile duyulmuyordu. Koca şehir, terk edilmiş gibiydi.

''Beatrice, Athena'yı temsil ediyor,'' dedi yavaşça. Gözünü bomboş yoldan ayırmıyordu. ''Zeka ve bilgelik. Sahip olduğu en güçlü silah bu.'' Grill Bar'ı gösteren tabelanın yanındaki yoldan döndü ve boynunu kütürdetti. Konu ben olduğum zaman, gergin olmasını engelleyemiyordum.

Hiçbir şey söylemeden dışarı bakmaya devam ettim ve Adrian, abrayı bara belli bir mesafe kala durdurdu. İnerken, dikkatliydim. Burası benim değildi ve burada istenmiyordum. En azından, canlı istenmiyordum.

Diğer arabadan inen Kai'ye, Claude eşlik etti. Aleah'ın evde kalmasını sağlamıştım ve bu konuda itiraz etmemişti çünkü ona hala ne kadar kızgın olduğumu biliyordu. Baskın bir dönem geçiriyordum ve belki başka zaman olsa görmezden gelebileceğim şeyler bile şimdi sinirlerimi bozuyordu. Aleah bunu yeni fark etmişti ama yine de gösterdiği çaba içimi biraz olsun rahatlatıyordu.

Kral arabanın etrafından dolaşarak yanıma geldi ve tek kolunu belime sardı. ''Sana bir şey yapmaya kalkarsa, sonuçlarını düşünmeden onu öldürürüm.'' Bunu öyle şekilde söylemişti ki, kıkırdamamı tutamadım. Bulunduğumuz duruma göre fazla umursamaz, fazla vurdumduymazdı.

''Seni asla affetmem,'' dedim uyarır şekilde. ''Onu öldürmek benim hakkım.'' Ne kadar alayla söylemiş olsam da, gerçeklik payı yok değildi. Beatrice'i benden başkasının öldürmesine izin veremezdim. İçim tüm o klişe filmlerdeki intikam duygusuyla dolup taşıyordu.

Beatrice, yaşamayı hak etmiyordu.

Yavaş ama kararlı adımlarımızı, karşıdaki derme çatma bara yönlendirdik. Hafifçe esen rüzgar saçlarımın önüme düşmesini sağlıyordu ama bunu dert etmedim. Tamamen içeriye odaklanmıştım. Zarish'i ve defteri alıp, daha sonra dönmek üzere def olup gidecektim. Yalnızca bir şeylerin doğru gitmediğine dair şüphelerim vardı.

Kapıyı açmamızla birlikte yukarıdaki çan tıngırdadı ve rahatsız edici bir ses kulaklara doldu. İçeride kimse yok gibi görünüyordu. Bakışlarımı Kral'a çevirdiğinde, etrafı çatık kaşlarla inceliyordu. Benden biraz uzaklaşıp kafasını yukarı kaldırdı ve derince nefes aldı.

Aniden açtığı gözleri, içimi ürpertti. ''Büyü,'' dedi dişlerinin arasından. ''Büyü yapılmış.''

Bunu bekliyordum ve beni o kadar da şaşırtmamıştı. ''Bir bu eksikti,'' diye mırıldanmamın hemen ardından, Beatrice göründü. Depodan çıkmıştı ve bana yaklaşmadan önce deponun kapısını yavaşça kapattı.

Yüzündeki gülümseme, beni deli ediyordu. Vücudumun dönüşmeye hazır olduğunu, parmak uçlarımın karıncalanmaya başlamasından anladım. Tırnaklarım onun yüzünü parçalamak adına büyük bir istekle emrimi bekliyorlardı sanki.

''Gelmeniz ne kadar hoş,'' dedi melodik bir ses tonuyla. ''Ben de tam umudumu kesmeye başlayacaktım.''  Saçını otoriter görünmesini sağlayan bir topuz yapmıştı ve üzerinde sıkı giysiler vardı. Kalçasını masalardan birine dayayıp, kollarını göğsünde birleştirdi.

''Zarish nerede?'' Adrian, bana fırsat bırakmadan sordu. Sözlerinin hemen arkasından gelen Beatrice'in boğuk kahkahası, sinirden dişlerimi sıkmama sebep verdi. Üstüne atlamamak için kendimi zor tutuyordum.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin