LII. Saldırı & Geri dönüş

6.4K 415 15
                                    

''Aman tanrım! Sen iyi misin, orada her şey yolunda mı?'' Nefesimi tutarak konuşup, Adrian'dan gelecek cevabı bekledim. Notu okur okumaz olabildiğim en hızlı şekilde eve koşmuş ve telefona sarılmıştım. Ne zaman ezberlediğimden emin bile olmadığım numarasını titreyen ellerimle zorlukla tuşlamış, açmasını beklerken en az yirmi yıl yaşlanmıştım.

''Daisy? Neler oluyor?'' Tanıdık ses kulaklarımı doldurduğunda, yatağa oturup onun iyi olduğunu bilmenin getirdiği rahatlıkla gülümsedim. Bunu görememesinden memnun olmuştum, çünkü eğer görseydi muhtemelen benimle alay ederdi.

''Yaşıyorsun.'' Duyup duyamayacağını umursamadan mırıldandım. Notta yazıldığı gibi henüz gün batmamıştı, fakat yine de hayatta olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı. Artık, biraz daha sakin olduğum söylenebilirdi.

Kıkırtısı bana ulaştı. ''Evet, binlerce yıldır.'' Ve bu sefer, bununla dalga geçmesine bile aldırmamıştım. Yaşıyordu, ve önemli olan buydu.

Ona olanları kısaca özetlerken, konuşmaya bir saniye olsun ara vermedim. Her şeyi anlattığımdan emin olduğumda, yüzünün şu anki halini tahmin etmekte zorlanmamıştım. Kaşlarını çatmış, ayakta dolanıyor olmalıydı.

''Böyle bir şeye kalkışsalar bile, asla başarılı bir sonuç elde edemezler. Yine de, önlem alacağım.'' Beni rahatlatmak ister gibi söyledi. Ona meydan okuyup buraya geldikten sonra onu aradığım düşüncesi karnımı ağrıtıyordu.

Hiçbir cevap vermedim. Sessizlik olduğunda, telefonu kapatıp kapatmadığından emin olmak için ekrana baktım. Kapatmamıştı.

''Eve dönmeyecek misin?'' Kısık sesiyle sordu. Bunun geleceğini biliyordum. Sorusuna şaşırmamıştım. Sırtımı yatak başlığıma yasladım.

''Zaten evimdeyim.'' Kendimi zorlayarak, önemsizmiş gibi söyledim. Hararetli konuşmamız monoton bir hale dönmüştü. Bundan memnun olmasam da, şikayetçi de değildim.

''Seni özledim. Buraya dönmeni istiyorum.'' Benim aksime duygularını böylesine kolayca dile getirebilmesine şaşırıyordum. Bende tam olarak sorun neydi, emin değildim. Ona hiçbir zaman onu sevdiğimi söylememiş ya da düşünmesini sağlayacak bir şey yapmamıştım. O ise bana bunu olabilecek her yoldan göstermeye çalışıyordu.

''Olay bensiz idare edememense, bunu anlayabilirim.'' Onunla dalga geçtiğimde bile, ciddiliğinden ödün vermemişti. Boğazımı temizleyip, yeniden ciddi ifademi takındım.

''Bunu daha ne kadar sürdüreceksin? Burada olmalısın. Bunu sen de biliyorsun.'' Her zamanki kendinden emin tavrına karşı gözlerimi devirdim. Anlayamadığı ve anlayamayacağı şeyler vardı. Bunun peşini bırakması gerekiyordu.

''Kapatmam gerek,'' diye yalan söyledim. ''Gün batımında dikkatli ol.'' Cevabını beklemeden hızla kapattığımda, bunun hakkında suçlu hissetmiyordum. O gereğinden fazla konuşuyordu ve buna ayıracak zamanım yoktu. İlgilenmem gereken önemli işler, ve halletmem gereken konular vardı.

Sonraki birkaç saatimi, aklımdaki fikirler hakkında not almakla geçirdim. Gün batımına az kalmıştı. Gözlerim ve beynim yorgundu. Uzun süreli bir tatile ihtiyacım vardı, ama ne yazık ki bu benim için gerçekleştiremeyeceğim bir hayaldi. 

Kapım aniden açıldığında, yerimden sıçradım. İçeri giren Claude, beni kolumdan çekiştirerek odadan çıkarmaya çalıştı. Neler olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Kolumu ondan kurtarmaya çalışarak, durmasını söyledim.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin