XII. Halüsinasyon & Beklenmedik

14.4K 659 21
                                    

''Sakinleş, kedi kız.'' Kapalı gözlerimi kırpıştırarak açtım. Başım dönüyordu ve ayakta kalmakta zorlanıyordum. Neler oluyordu?

''Sakinleş.'' Aynı sesi ikinci defa işittim. Aniden ayaklarım yerden kesildiğinde, gözlerim istemsizce kapandı. Sırtım yumuşak bir yüzeyle buluşmadan hemen önce, bilincim yerinde değildi.

''Ben-, ne-, neler oluyor?'' Cümle kurmakta zorlanıyordum. Kelimelerim birbirinin içine geçmiş gibiydi. Kendimi aşırı dozda uyuşturucu almışcasına uçuk hissediyordum. Sersemletici, fakat diğer yandan da mükemmeldi.

''Gereğinden fazlasını içtin. Aç gözlüsün.'' Gözlerimi zorlukla yeniden açtım. Yeni bir dünyaya uyanmış gibiydim. Belki de cennetteydim. Her şeyin bu derece güzel ve göz alıcı görünmesinin başka bir açıklaması olamazdı.

Karşımdaki adam sırıtarak bana bakıyordu. Ezequiel. Daha önce onun yakışıklılığını nasıl da fark edememiştim? Tanrım, düştüğüm bu cennetteki meleklerden biri olmalıydı. Fakat garipti ki cennet için bile fazla kusursuz gözüküyordu.

''Neredeyim?'' Zorla konuştum. Birkaç dakikalık hafıza kaybı yaşamış gibiydim. Baktığım her yer parlıyor, beni büyülüyordu.

''Evimdesin. Kanımdan o kadar içmemeliydin. Uyuman gerek. Senden çok daha önemli işlerim varken, beni oyalıyorsun.'' Omuz silktiğinde, doğruldum. Bu zor olmamıştı, çünkü kendimi tüy kadar hafif hissediyordum. Tek elim dövmeli koluna uzandığında, onu kendime çekmeme itiraz etmedi.

''Sen melek misin?'' diye sorduğumda kahkahası odanın duvarlarında yankılanmıştı ve bu beni sanki yeterince uçuk değilmişim gibi biraz daha sarhoş etti.

Bana doğru eğildiğinde, elini yanağıma yerleştirerek baş parmağıyla okşadı. Mükemmelliği neredeyse kör ediciydi. O kadar çok parıldıyordu ki, ona bakarken gözlerim kamaşıyordu. ''Hayır, kesinlikle değilim.''

Elimi elinin üstüne yerleştirdim. ''O halde nesin? Lanet derece mükemmel görünüyorsun. Kimsin sen?''

''Bu halin oldukça eğlenceli ama gitmeliyim, kedi kız.'' 

Sanki bu bir ölüm kalım meselesiymişcesine başımı hızla iki yana salladım. ''Gitme. Siktir, lütfen gitme. Burada benimle ol.''

O eğlenceli şekilde yüzünü bana yaklaştırırken, karşı çıkmadım. Aksine, daha fazlası için herhangi bir organımı bile satabilirdim.

Beni öpeceğini sandım, ama yapmadı. Bana muhteşem gülümsemelerinden birini verdi ve birden bire ortadan kayboldu. Gidişiyle birlikte kendimi bu büyük cennette yalnız başıma kalmış olarak buldum. Gözlerim olması gereken şekilde kapandı ve büyülü dünya beni bir kez daha içine çekti.

***   ***   ***

''Bayılmış mı, yoksa uyuyor mu?'' Boğuk sesler kulağıma doldu. Yatakta kıpırdandım ve başımın ağrısıyla yüzümü buruşturdum.

''Uyuyor. Kan miktarı vücuduna fazla gelmiş olmalı. Kendini Olimpos Dağı'nda, mitolojik Yunan tanrılarının arasında zannediyordur muhtemelen.'' 

''Uyandır o halde.'' Keskin ses kulaklarımı çınlattığında gözlerimi araladım. Kai, ondan daha olgun ve şükür ki aklı başında görünen biriyle doğrudan bana bakıyordu.

''Sanırım buna gerek kalmadı.'' diye mırıldandı, tanımadığım adam. Boyu oldukça uzundu ve bu evdeki diğer herkes gibi iri bir vücudu vardı. Diğerlerinden tek farkı, evi koruyan vampirlerinki gibi siyah tişört yerine, doktorlarınkine benzer beyaz bir önlük giyiyor olmasıydı.

Konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki, Kai bunu izin vermeyecek şekilde beni kabaca böldü.

''Sonunda.'' Çatık kaşlarıyla bana bakarken son derece sinir bozucu görünüyordu. ''Tamı tamında otuz altı saattir uyuyorsun.''

Gözlerim duyduklarımla birlikte irice açıldı. O ne demişti? Onca saattir uyuyor olamazdım. Bu imkansızdı.

''Saçmalıyorsun. İmkanı yok.'' diye direttim. Ona itiraz etmemden hoşnut gözükmüyordu ama sesini çıkarmadı. Ben yokmuşum gibi davranıp, yanındaki adama döndü.

''Liam, Kral şu senelerdir uğraştığın şeyi onun üzerinde denemeni istiyor. Anlattığım gibi, kızın vücudunda kralın kanı dolaşıyor. Dolayısıyla-''

''İlk işim vücudundan kanı çıkartmak olacak.'' diyerek tamamladı onun sözlerini Liam.

Neyden bahsettikleri hakkında en ufak fikrim yoktu. Ama kesinlikle denek olarak kullanılmayacaktım. Buna izin vermemin hiçbir yolu yoktu.

''Buna dahil olmayacağım.'' diye çıkıştığımda, Kai bana dişlerini göstererek hırladı. Ona aynı şekilde karşılık verdiğimde, geri çekilmedi. Üstüme yürürken, Liam beklenmedik şekilde aramıza girmişti.

''Kai, onu laboratuvara indirmeme yardım et. İşime karışıp, mükemmel bir deneyi mahvetmek istemezsin.'' Gözlüklerini çıkarıp cebine koydu ve kollarını göğsünde çaprazladı.

Kai sinirle ellerini saçlarının içinden geçirirken, aynı zamanda beni kucağına almaya yeltendi. Suratına bir anda inen yumruğumu hoş karşılamayacağından adım kadar emindim, ama bunu zaten çoktan yapmıştım. Kısacası, geri dönüşü yoktu ve resmen ona beni öldürmesini söylemiştim.

 



PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin