XLIX. Sınır ihlali & Acılı çığlıklar

7.4K 434 32
                                    

''Kokuyu duyabiliyor musun?'' dedi Claude ormanda benimle birlikte yürürken. Yavaşça başımı salladım, ve etrafa bakınmaya devam ettim.

''Jackson'a girebilmelerine nasıl izin verdiniz? Buraya kadar gelmişler. İnanılır gibi değil.'' Endişeliydim.  Jackson'da, kedi türünden başka bir türün daha kokusu dolanıyordu. Sınırlarımız ihlal edilmişti.

''Şekil değiştirip aramaya ne dersin? Belki nereden geldiklerini öğrenebiliriz. Ya da kokuları daha tanıdık gelebilir.'' Claude önerdi, ama kendimi o kadar da enerjik hissetmiyordum. Durup, arkamızdaki gruba baktım.

''Siz, şekil değiştirip arayın. Biz de eve döneceğiz. En ufak bir gelişmeden bile haberdar olmak istiyorum.''  Arkamızdakiler onaylayıp şekil değiştirmek için vücutlarını esnetirlerken, adımlarımı tam ters yöne çevirdim. Claude beni takip ederken, konuşmasına engel olamadı.

''Biz aramalıydık. Gözden kaçırdıkları şeyler olabilir.'' Omuz silktim. Her şeye ben koşamazdım. Benim yerime bunu yapabilecek birçok insan vardı.

''Bırak arasınlar, Claude. Birlikte hareket etmeyi öğrenmeleri gerek. Olası her şeye karşı hazırlıklı olmalıyız.'' Evin bahçesine girdiğimde, bir saniyeliğine duraksadım. Buna karşı güçlü olabileceğime kendimi inandırmam gerekiyordu.

Bir zamanlar babam ve kardeşimle yaşadığım bu ev, onlar olmadan bomboş geliyordu. Yirmi iki yaşıma basmak üzere olmama rağmen, ailemin ölmüş olmasını kaldıramıyordum. Bu, üzerimden hiç kalkmayacak bir yük gibiydi.

''Misafir odasında kalıyorum,'' dedi Claude yavaşça. ''Diğer hiçbir yere elimi bile sürmedim.'' Dönüp ona baktım, ve zayıf bir gülümseme gönderdim. Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldığımda, derince nefes verdi.

''Ailemden bir tek sen kaldın, Claude,'' Sarılışıma karşılık verirken söyledim. ''Seni de kaybetmek istemiyorum.'' Onu kaybedemezdim. Bu kadarına katlanamazdım.

''Kaybetmeyeceksin,'' dedi kararlı bir sesle. ''Ne olursa olsun, her zaman yanında olacağım.''

***   ***   ***

''Daisy.'' diye seslendi kapıdaki ses. Yattığım koltuktan doğrulup, kıza içeri girmesini işaret ettim. Kaç yaşındaydı, on altı mı?

''Sen ormanda görevlendirdiklerimden biri değil misin?'' Merakla sorduğumda, çekingen bir baş sallamayla cevapladı beni.

''Derinliklere doğru gittikçe, panter kokusu aldık. Ormanda birkaç kez şekil değiştirmişler. Beş kişiden fazla olmadıklarını düşünüyoruz.'' Kız karşımda sabırsızca dururken, alnımı ovuşturdum. Aiden olmalıydı. Kendince, benimle oyun oynamak istiyordu.

''Tamam,'' dedim. ''Gerisini ben halledeceğim.''

Çıkmak için arkasını dönmüştü ki, vücudundaki morluklar dikkatimi çekti. Ayağa kalktım ve, ''Dur!'' diyerek olduğu yerde kalmasını sağladım. Ona yaklaştıkça, morlukların tüm vücudunda olduğunu görebiliyordum. Dudakları düz bir çizgi haline geldi. ''Bunlar da nedir?'' diye sordum.

''Hiçbir şey. Sadece fazla dikkatsizim.'' Kolunu benden kurtarmaya çalıştıysa da, buna izin vermeyecek kadar sıkı tutuyordum. Canını yakmamaya dikkat ettim.

''Adın ne?'' Aniden sertleşen sesim, onu korkutmuş olmalıydı ki, söylemekte tereddüt etti.

''Aleah.'' dedi tek nefeste. Onu, biraz daha dikkatli inceledim. Kumral saçları beline kadar dökülüyor, ince vücudu morluklara direnmeyi reddediyordu. Teni, ay kadar beyazdı.

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin