XX. Yüzleşme & Kurtarıcı

14.4K 683 31
                                    

Eve dönüş yolundayken, hala yaşadıklarıma inanmakta zorluk çekiyordum. Bunun bir rüya olmamasını, ya da Adrian'ın beynimle oyun oynamıyor oluşunu diledim. Gerçekten de oradan kurtulmuştum, ve evime dönüyordum. Ailemin, kendi türümün yanına dönüyordum.

Lidere bir anda beni serbest bırakma kararı aldıran şeyin ne olduğunu merak etmiyor da değildim. Onca zaman beni orada tutmuş, üzerimde deneyler yaptırmıştı ve şimdi ise aniden gitmeme izin verdiğini söylüyordu. Bunun için memnundum elbet, fakat yine de bir şeyler yanlış geliyordu.

Üç saatlik araba yolculuğunun sonunda, evimin önündeydim. Korktuğum gibi farklı görünen hiçbir şey yoktu neyse ki. Her şey aynı bıraktığım gibiydi. Sadece, etraf umduğumdan daha sessizdi o kadar.

Hızla arabadan indim ve aracı kilitleme zahmetine dahi girmedim. Aklımda olan tek şey babam ve kardeşimdi. Onları görmekten başka önemsediğim bir şey yoktu.

Evin girişine doğru yaklaşırken, Claude kapıdaydı. Gözlerimiz birbirini bulduğunda, ona ukala bir sırıtış gönderdim. Gördüklerinin hayal ürünü olup olmadığından emin olmak ister gibi gözlerini birkaç kez kırpıştırdı.

''Sana tek parça olarak geri döneceğimi söylemiştim.'' dedim onun önünde durduğumda. Sesime eğlenceli bir tını katmaya çalışmıştım, fakat Claude eğlenir gibi gözükmüyordu.

''Tanrım, Daisy. Aklım çıktı. Gitmene izin vermemeliydim.'' Kaşlarını çatarken söyledi. Kendini suçlaması yersizdi. O istese bile beni durduramazdı. Kafama koyduğum şeyi yapmanın her daim bir yolunu bulurdum.

''Kes şunu. İşte, buradayım. Hala canlıyım ve oldukça iyi durumda olduğum söylenebilir.'' Göz kırptığımda bile, bu onun ifadesinin yumuşamasını sağlamamıştı. Muhtemelen, benim için yaptığı şeyden dolayı babamdan iyi bir azar yemişti. Ama, gerçek sorunun bu olduğundan emin değilim. Bakışları daha çok hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Beni kaybetmekten korkmuş gibiydi.

''Marcus ve baban evde değiller. Koşuya çıktılar, birazdan dönerler.'' New Orleans'da iken başıma gelenleri merak ettiğini biliyordum. İçten içe bunu sormak istediğini anlasam da, konuyu başka yerlere çekti. Benim için endişelenmesi hoştu, ama bazen fazla sıkıcı olabiliyordu.

''Peki ya Damien?'' Damien'ı ona sormamın akıllıca olmadığını biliyordum, ama şuan bu evde konuşmak istediğim başka biri daha yoktu.

Claude ifadesiz kalmaya çalışarak, ''İçeride.'' dedi. Hiçbir zaman Damien konusu açıldığında bunun hakkında konuşmaya meraklı olmamıştı, ama bu sefer onu sorduğumda gözlerinde beliren, daha önce şahit olmadığım bir soğukluk vardı. Ben yokken, aralarında iyi şeyler geçmediği belliydi fakat bunu Damien'den öğrenmem daha akıllıca olacaktı.

''Sağol, Claude.'' dedim sesimi şefkatli bir tona bürüyerek. ''Her şey için.''

 ***   ***   ***

İçeri geçtiğimde, Damien'ı bulmak için bakacağım ilk yer olan çalışma odasına doğru adımladım. Aralık kapıdan içeri yavaşça süzüldüğümde, kendini önündeki kağıt yığınına o kadar kaptırmıştı ki, beni fark etmedi.

''Umarım ben buralarda değilken beni özlemişsindir.'' Sırtımı kapattığım kapıya yasladım ve ellerimi küçük bir çocuk gibi arkamda birleştirdim.

Damien, sesimle birlikte kafasını hızla kağıtlardan kaldırdı. Ciddiyim, neden herkes bu kadar şaşırıyordu? Öldüğümü falan düşünüp benden umudu mu kesmişlerdi?

PHENOMENALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin